pişmanlık

adelenin hello adlı şarkısını her dinlediğimde nasılda sağlam hissettirdiğini düşündüğüm duygu.
bir duygudur. ve doğaldır.

hayalet seçmen

bir takım yayın organlarında yer aldığına göre 149-165 yaş arası seçmenler varmış oy kullanacak. maşallah diyelim. yaşam kalitesi ne kadar yükselmiş ülkemizde. kaç yaşlarda oy kullanıyor artık vatandaşlar.maşallah! maşallah!
yok eğer değilse, bari rahmetlileri rahat bırakın yahu!

kadın koruma dernekleri hakkında

Kadın koruma dernekleri pek çok ilde, kadınların her alanda yaşayabileceği mağduriyetlerine maddi ve manevi destek olabilmek adına kurulmuş kurumlardan oluşmaktadır. türkiye’nin en utanılası gerçeklerinden biri olan şiddet birçok kadının başına gelebiliyor.

bunun yanı sıra ülkemizde on binlerce kadın taciz, tecavüz, zorbalık gibi durumlarla karşı karşıya kalıyor. bu koşulların önüne geçmek için ise türkiye’nin hemen her kadın haklarını korumak amacıyla dernekler kurulmuştur.

Kadın koruma dernekleri görevleri neler? şiddet gören bir kadına nasıl yardım edilir?

Kadın koruma derneklerinin görev ve sorumlulukları bir hayli kapsamlıdır. bu derneklerin kadının kalkınmasını sağlayabilmek ve mağduriyetlerini gidermek amacıyla var gücü ile çalışmaktadır. bu anlamda bu kurumlar kadınlara maddi, manevi, sosyal ve hukuki açıdan destek sağlayarak, hemen her konuda danışmanlık yapabilecektir.

Kadın koruma dernekleri arasında yer alan kurumlar şiddet, taciz, tecavüz ve zorbalık başta olmak üzere birçok konuda mağduriyet yaşayan kadınları destekleyebilecektir. günümüzde kadının en çok karşılaştığı problemlerden belki de en önemlisi şiddettir.

ekonomik özgürlüğü bulunmayan ve hakkını arama konusunda bilgi sahibi olmayan yüzlerce kadın, şiddete boyun eğmek zorunda kalmaktadır. bunun yanı sıra şiddetin beraberinde meydana gelen kadın ölümlerinin büyük bir kısmı ise kadının koruma dernekleri hakkında bilgi sahibi olamayışı sebebiyle ortaya çıkmaktadır.

Kadın koruma dernekleri nelerdir? kadın hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları nelerdir?

daha öncede belirttiğimiz gibi Kadın koruma dernekleri adı altında hizmet veren pek çok kuruluş bulunmaktadır. genellikle istanbul ve ankara merkezli olan bu kuruluşların, diğer illerde de şubeleri bulunmaktadır.

bu kuruluşların tüm şubeleri sistemli bir şekilde hareket etmekte ve kadınların birçok açıdan ihtiyaçlarına yanıt olabilecektir.

Kadın koruma dernekleri içerisinde bulunan ve hemen her kadının ulaşabileceği kuruluşlar şu şekildedir;
• mor çatı kadın sığınağı vakfı
• kadınlarla dayanışma vakfı ( kadav)
• kadın cinayetlerini durduracağız platformu
• kadın meclisleri derneği
• kadın dayanışma vakfı
• kamer vakfı,
• şiddeti önleme ve rehabilitasyon derneği ( imdat)
• kadınlara hukuki destek merkezi
• amazon kadın ve yaşam derneği,
• kadın haklarını koruma derneği

https://www.okuhaber.com/kadin-koruma-dernekleri-kadina-yonelik-siddette/

salep

bazı içeceklerin mevsimi vardır. boza gibi salep gibi... (bkz:kışiçecekleri)

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.

damla damla okyanus

doktor önündeki kağıtları karıştırırken, alnında endişe kıvrımları belirdi. evrakları telaşla tekrar tekrar gözden geçirdi. murat sevgi’nin elini tuttu sıkıca. sanki onun elini hiç bırakmazsa, rüyalarında olduğu gibi uçurumun kenarından düşse bile düştüğü tek yer yatağı olacaktı. sevgi’nin gözündeki damlaları görünce düştü. bu okyanusta yüzme bilmeden hayatta kalmaya çalışmak gibiydi... boşuna bir çaba. doktor konuşmasına başlamak için genzini temizledi ellerini birbirine kenetlenip, evrakların üzerine koydu. o ağırlık bile yetmedi, içindeki bilgilerin dışarı sızmasına. şüphelendiğiniz gibi bebeğiniz engelli. bu hafta dolmadan karar vermeniz gerekli! bu haftadan sonra yasal süreç doluyor. bir hafta içinde karar vermeleri gerekiyordu. neydi bu omuzlarında taşırken yorulup, kucaklarına alıp, gözlerini gözlerine diktikleri? on sene süren tedavi, defalarca toprağa gömdükleri, sayısız ilaç, sayısız iğne, sayısız morluk ve boğuldukları damlalarca okyanus ... neydi? muayenehaneden çıktıklarında birbirlerinin yüzüne hiç bakmadılar ve hiç konuşmadılar. her şey öylesine basit öylesine sıradan öylesine boşunaydı ki... yolda yan yana yürürken sevgi’nin eli, murat’ın eline çarptı, hızla çekti elini. bu sefer murat tuttu elinden sıkıca, hiç bırakmayacak gibi “biliyorum istiyorsun bu bebeği, ben de çok istiyorum ama ya o böyle yaşamayı istemiyorsa, buna hakkımız yok!” kaldırımın kenarında öylece durdular.şehirde trafik tüm gücü akıyor, insanlar acele ile bir yerlere gidiyordu...
“buna hakkımız yok” dedi murat, sevgi ile birbirlerinin ellerini sıkıca tutup, yürümeye devam ettiler.
o hafta o konu üzerine hiç konuşmadılar. birbirlerine dokunmadılar. aynı masada yemek yemediler. sevgi hep yaptığı gibi barınaklara yiyecek götürüyor, neredeyse tüm gününü onlarla geçiriyor hava kararınca eve dönüyordu. murat hep mesaiye kalıyor genelde sevgi uyuduğunda eve geliyor ve çoğu gece koltukta uyuyakaliyordu. o sabah hava bulanık bir gri idi. eylül ayında kış gibi soğuk vardı.
“biraz daha sıkı giyinseydin hava serin” dedi murat
“üşümüyorum”
“yemek te yemedin”
“canım istemiyor”
“istersen şu an vazgeçeriz.” dolan gözleri ile baktı kocasına; bunu kalpten söylemediğini biliyordu.
“dün ne oldu biliyor musun?
“ne oldu?”
“sakız’ı bulduk”
“hani şu hep barınaktan kaçan köpeği mi?
“evet, hem de nerede biliyor musun?”
“nerede?”
“barınağın arka sokağındaki metruk evde.”
“ne yapıyormuş orada?”
“annesiz kedi yavrularını emziriyormuş.”

soyunup ameliyat önlüğünü giydi, jinekologun masasına uzandı bacaklarını açıp, savunmasızca beklemeye başladı. açık bir yara gibiydi kan kaybediyordu. ruhu eksiliyordu bedeni eksiliyordu, vicdani eksiliyordu. yanında narkoz için bekleyen hemşireye "kızım olsaydı adını okyanus koyacaktım " dedi... “
ondan geriye doğru sayın” dedi, yanında duran soğuk ses 10 - 9 - 8 -7 -6 -5...

cemal reşit rey salonu hınca hınç dolu şık kıyafetli yüzlerce insan nefesini tutmuş piyanonun üzerine süzülen ışığı seyrediyor. 10 yaşlarında sarı bukleleri beline kadar gelen dünya güzeli bir kız çocuğu görmediği salona ve görmediği kalabalığa reverans yapıp , yerini ezbere bildiği piyanoya zarif bir şekilde oturuyor. ince uzun parmakları siyah beyaz tuşların üzerinde dans ederken, notalarla konuşmaya başlıyor.
seni seviyorum anne, seni seviyorum baba, seni seviyorum sakız. okyanus, yaşamayı çok seviyor...

stockholm sendromu

rehinenin, rehin alana karşı sempati ya da duygusallık beslediği psikolojik tepki.

1973 yılında stockholm'da yaşanan bir soygunda banka görevlisi memurenin, soyguncuyla yakınlaşması ile konulan tanı, sendroma ismini vermiştir.
sendromda rehine, yaşadığı psikolojik baskı sebebiyle doğruyu göremez ve rehin alanın tarafında yer alır.

ancak bir çoğumuz stockholm sendromunu la casa de papel ile tanıdık.
soygun sırasında rehinelerden biri olan monica gaztambide'nin denvere olan yakınlığı stockholm sendromuna yorumlanır ancak monica, gerçek aşkı bulmuştur. ve sonraki sezonda monica'nın ismi "stockholm" olmuştur.

bazen insan algısı genellemeler üzerinden sınırlanabiliyor. kötü görünen iyi, iyi görünen kötü olabiliyor. yanlış görünenin içindeki doğruya ulaşmak, istiridye içindeki inciye ulaşmak kadar paha biçilemez oluyor.

ismail mert bayar

"bize neden güldün" gerekçesiyle, sekiz suriyeli tarafından dövülüp, bıçaklanıp, hastanede hayatını kaybeden milli futbolcumuz.
bu cesur efendileri, ufak ufak memleketlerine alalım da, bu 8-1 kahramanlıklarını, kendi ülke savunmalarında göstersinler artık.
hadi, hadi.

suikast

the mechanic filminin ikincisidir.
jason statham, jessica alba ve tommy lee jones başrollerini paylaşır. klasik bir statham filmidir. bir noktadan sonra adamın filmlerini birbirine karıştırmamak işten değil.

halı yıkama şirketi

evden gelip aldıklarında farklı bir fatura çıkaracaklarını düşünerek halıları elden vermeyi ve almayı teklif edebilirsiniz. fiyat düşecektir.

orienteering

belli bir harita üzerinde, belli hedeflere varmak üzere yapılan yarı koşu yarı yürüme-performans sporu.

öğrenilmiş kadınlık

toplum tarafından dikte edilmiş kadınlıktır.
kadın belli bir tecrübeye ve eğitime sahip olmadan bunun farkına ne yazık ki varamaz.
çünkü daha doğduğunda bir yığın misyona dahil olmuştur.
kız olarak doğup kiremit çınlatmış, abla olmuş kardeş bakmış, misafir gelmiş dersini bırakıp evin hanım ve yardımcı kızı olmuş, uzak diye kazandığı okula gidememiş, elalem ne der zorbalığının bir numaralı muhatabı olmuş, çalışan olmuş ikinci sınıf, anne olmaya korkmuş hatta işime ne olur kaygısından, evlenmiş hem evine hem işine koşturmuş, anne olmuş ve. farkına varmasına izin verilmeden yüklenmis düzen.
bir gün ne oluyor böyle dediğinde ise ötekilestirilmis.

kadınlık çok zor bir zanaat. sanatçısını uçurumun kenarında dolandıran bir aldatılmışlık.

kagider

kadınların tüsiad'ı. üyeleri sadece zengin kadınlar. eski dostum bir kafe işletmecisine sormuşlar. neden pahalısınız diye.
o da "buradaki fiyatların pahalılığı kendinden daha alt kesimle bir arada olmak istemyenlerin arasındaki fiyat farkı" demiş.

haklı kendine göre

beyaz iş

sadece kadınların olduğu bir dünya

düşünün sadece kadınların olduğu bir dünya;
şiddet yok
futbol yok
şişirilmiş siyaset yok
çıkar kavgası yok
tecavüz yok
ıstismar yok
cinayet yok ( kısmen)
her yerin pembeye boyandığı, çiçek desenlerinin manifesto yazdığı muazzam bir evren .
hem zaten kadınlar kendi kendine çoğalabiliyor, tip bile bizden yana ... hey yavrum hey

sepeti koluna herkes yoluna

(bkz:bahar temizliği)

hayatınızdan çıkarmaya karar verdiğiniz kişiler için bir çeşit tekme olayı. vur kıçına tekmeyi.

yazıcı

erken boşanma

en temizi evlenmeden olanıdır.

sandviç

sevdiğiniz yiyecekleri ekmeğin arasına koyarak hem zamandan hem de bulaşıktan tasarruf ettiğiniz kahvaltı aperatifidir.
hayatımızın her döneminde kurtarıcı besin görevi görür.

yüzüğü kızın atması

bir erkek için bulunmaz evladır. çünkü nişanı atmanın en kolay yolu nişanı kızın atmasıdır. sorun yok, tasa yok, geri dönüş yok, kız haklı (kimin umurunda), bir daha arama sorma yok, bulaşık ilişkiler yok . temiz bir son.
(bkz:sepeti koluna herkes yoluna)
(bkz:kılçıksız)
(bkz:tereyağdan kıl çeker gibi)

çamaşır suyu

eğer bir ev çamaşır suyu koymadıysa temizlik olmaz felsefesinde başı çeken kimyasal.