çocuk yapmak

not: çocuk sahibi olanlar ya da düşünenler lütfen yanlış anlamasın. insan duygusal bir canlı. sadece mantık ile hareket etmiyoruz sonuçta.

mantıksız bulduğum eylem. inançlı ya da inançsız bireyler olmaksızın öldükten sonra gidebileceğiniz en az üç yer var.

1. cennet
2. cehennem
3. hiçlik (yok oluş)

henüz çocuk yapma fikrini aklından bile geçirmeyen müstakbel bir ebeveynin müstakbel çocuklarının şu an 3. seçenek olan hiçlikte olduğunu varsayalım. eğer çocuk yapma kararı ortaya çıkmazsa çocuk da var olmayacaktır.

diyelim ki karar verildi, çocuk yapıldı. çocuğu hiçlik konumundan alıp dünyaya getirdiniz. şimdi artık onun önünde, öldükten sonra gidebileceği 3 seçenek bulunuyor. her birinin ihtimalini eşit olarak düşünürsek ki belirsiz olduğu için abes bir yaklaşım olmayacaktır. elbette ki cennetlik çocuklar yetiştirmek sizin elinizde olabilir fakat o konuya daha sonra değineceğim.

çocuğunuz 1/3 ihtimalle cennete yani daha önce bulunduğu yerden daha iyi bir yere gidebilme şansına sahip ki ortam şartları bu ihtimali hayli azaltıyor da olabilir. 1/3 ihtimal ile daha kötü bir yere gidecek. diğer 1/3 ise zaten çocuğun geldiği yere geri gitmesi ihtimali oluyor ki bu da çocuğun, hayatı ne olursa olsun yaşamaya değer bulacağını varsaymak ön kabulü ile mantıklı olabilir. yani düşünsenize, sırf hayat yaşanabilir diye çocuğu hiç ortada yokken cehennem tehlikesi ile karşı karşıya bırakmış oluyorsunuz.

bir de kafama takılan bir ikilem var. bebekler öldüğünde cennete giderler inancına sahip insanların, bebekler öldüğünde üzülüyor olması. eğer gerçekten onların cennete gideceğine inanıyorsanız neden üzüyorsunuz diye sorasım geliyor. dünya zevklerini tadamadığı için mi yoksa aslında kendiniz için mi üzülüyorsunuz?

mesela kendi bebeğini öldüren bir adam/kadın aslında ona iyilik yapmış olmaz mı? yoksa öldükten sonra, hayatın kendisinden daha kötü şeylerle karşılaşması ihtimali de var mı? eğer çocuk doğrudan cennete gidecekse bu ona iyilik yapmak olurdu diye düşünüyorum. hatta ona yapılan bu iyilik karşılığında cehennemi göze alarak büyük bir fedakarlık da sayılır.

neredeyse hiçkimse, bu düşünce doğrultusunda hareket etmez. yani aslında mühim olan çocuğun akıbeti ya da ne olacağı değil, bizzat insanın kendisidir. çocuk yapmak, hayatta kalma ve yaşadığı ortama hükmetme dürtüsünden başka bir şey değildir.

hormonlar da evrimsel sürecimizin baharatı olsa gerek ki çocuk sahibi olmak tarifsiz duygular yaşatıyor insanlara. hatta onların başarıları ile gururlanmak...

tamamı şahsi görüşümdür tartışmaya açıktır.

edit: peki insan niçin çocuk yapar? aslında tamamen hayatta kalma içgüdüsü. genlerini sonraki nesle aktarmanın sizi hayatta tutacağına inanırsınız farkında olmadan. halbuki o çocuk sizin genlerinizle galaksinin diğer ucuna bile gitse oraya giden kişi siz olmayacaksınız. ancak içgüdüsel olarak, kendini hayatta tutmayı amaçlayan bir eylem olmuş oluyor neslini devam ettirmeye çalışmak. yani birden fazla hayvanın, herkese yetmeyeceği belli olan bir besin için birbiriyle kavga etmesi gibi pervasızca her şeyi göze alarak yaşamak için savaşmak. tıpkı hayatı tehlikeye giren her canlının verdiği savaş gibi. eğer sürüyü kovalayan bir aslan varsa, hiçbir ceylan sürüyü düşünmez. herkes kendi canının derdine düşer. çocukların hayatta kalması için kendini feda etmek ise, yine kendi neslini çocuğunun devam ettirme şansının daha yüksek olduğu inancından kaynaklandığını düşünüyorum. kendini ölüme, yok oluşa çocuğundan daha yakın hissediyorsan neslini devam ettirmek için önünde daha fazla fırsatı olan çocuğunun hayatta kalmasını tercih edersin. çünkü o senin neslini devam ettirecektir.
1 Betim Daha