başlık absürd gelmiştir mutlaka. annelik duygusunun nasıl bir ticarethane haline gelip sadece gelir gider dengesine dönüştüğünü anlatayım.
bana göre annelik ve babalık dünyaya getirdiğin çocuğu ipotekleyip hayatının sonuna kadar bütün kararları da dahil olmak üzere onun adına düşünüp istenilen şekilde karar verdirmek veya buna çalışmak değil, aksine dünyaya gelen çocuğa kendi olabilmesi için elinden gelenin, şartların elverdiği ölçüde ve en mükemmel ortamı sağlamaktır. tabi ki iyinin ve kötünün sonu yok ve ana fikir samimiyetle yapılabileceklerin üzerinden konuşuyorum.
elbette bir çocuk ne emeklerle ne zorluklarla büyütülüyor. bunu kimse yadsıyamaz ama çocuk anne babasına bağımlı hale gelmesi de tamamen hastalıklı bir durum . hatta bundan medet umup annelik veya babalık adı altında kendi isteklerine uygun davranmasını istemek
aslında bu mülkiyet duygusudur. ebeveynler kendileri için çocuk getirirler dünyaya. çocuk üzerinden birbirlerine kopmaz bağlarla bağlanıp toplumun dayattığı eş olma, aile olma vb. görevleri layıkıyla yerine getirmek, sürdürmek için. çocuk üzerinden umut etmek, hayal kurmak, onur duymak için.
insan sahip olduğu bir evi kendi imkanları ölçüsünde kendi zevkiyle dekore eder örneğin, benzer biçimde çocuğunu da kendince ideal bulduğu insan kalıbına sokmak ister. bunu başardığına kanaat getirdiğinde ise meyvesini toplamak ister, her fırsatta bu işin mimarı olduğunun hissettirilmesine ihtiyaç duyar.
herkes kahraman olmak ister içten içe, best off olmak ister, yetmeeeezz best of the best olmak ister. bunun en kolay yolu çocuk yapmaktır. dünyanın en iyi annesi, en iyi babası, kahramanı, kraliçesi, kralı olma ihtimali hemen hemen ceptedir bu şekilde. bu yüzden çok sık duyarız şunu " bu dünyada yaptığım en güzel, en harika en müthiş şey oğlumu, kızımı dünyaya getirmekti " ne oldu sanki, dünyayı mı kurtardı oğlun kızın. hayır, ama varlığını anne- baba olmak üzerinden anlamlandıranlar için kurtuluştur oğullar, kızlar.
eskiler bedavaya çocuk büyütmüş
deneme