sabah mertcan'dı. akşam üzeri hamza 'nın haberi geldi.
mertcan öldü. buz gibi bir yerde yatıyor şu anda. ona hiç yakışmayan.
baba dayağından öldü mertcan. ödevini yapamadı veya yapmadı diye, altı yaşındaydı.
mor gözler, şiş bir kafa ile dolaşmış mertcan günlerce. bakan, gören olmamış çocuğu. olmuşta, olmamış. öğretmeni görmemiş mesela, okul idaresinden kimse görmemiş, mahalleli görmemiş, babaannesi görmüş, sesini çıkarmamış. kimse görüp, bakmadığı, durumdan vazife çıkarmadığı için, öldü mertcan.acı içinde. çok acı çekmiş. altı yaşında bir çocuğun taşımaması gerektiği kadar. tüm gün yutkunamadım mertcan. morarmış gözlerinle, defterin önünde çekilmiş bir fotoğrafın vardı. gözümün önünden hiç gitmedi. çok da ağladım yavrum. ama ne çare. sana ne faydası var ki! sadece arkanızdan ağlıyoruz, üzülüyoruz. uyuduğun sonsuzluk uykunda hiç acın olmayacak yavrum. huzurla uyu olur mu?
ve hamza, oyun parkına bırakıldı. "bakamıyorum" notuyla. üç yaşında. polislerin kucağında işlem yapılmak üzere götürülüyordu.
anne diye ağlar mısın? bu gece hamza.
gözyaşların kaç gece yastığını ıslatır?
neden çocuklarımıza kabus yaşatıyoruz? döverek, terkederek!
içim yanıyor!
kaybolan çocuklarımız değil geleceğimiz. annelere çok büyük iş düşüyor. önce kadını eğitmeli.
deneme