öğrenilmiş çaresizlik

öğrenilmiş çaresizlik

öğrenilmiş çaresizlik

öğrenilmiş çaresizlik

öğrenilmiş çaresizlik
öğrenilmiş çaresizlik

bir durumda sürekli olarak bir olumsuz tepki alma sonucu ortaya çıkan başarısızlığı kökten kabullenme durumudur.
(bkz:kadın cinayetleri)
(bkz:kadına taciz)
(bkz:kadına yapılan haksızlıklar)
(bkz:kadın hakları)


bir çok deneyim sonucunda başarısızlıkla karşılaşıp kabullenmek ve bunu hayatının doğrusu kabul etmek o kadar güçlü bir psikolojik etkidir ki kişiyi içinden çıkılamayacak bir yola sokar. ancak çok kuvvetli bir irade her şeyi gözden geçirip gerekli muhasebeyi yapabilirse işin içinden çıkabilir.

bir kişi başarısızlığın önündeki tüm engeller kalksa dahi başarısız olacağına olan kuvvetli inanç engelin kalkmış olduğunu fark bile edemez.
(bkz:öğrenilmiş kadınlık)

bir çok deneyle de kanıtlanmıştır.
deneyde yirmi dört tane köpek alınır ve onları üç gruba ayrılır. ilk gruba kaçış grubu denir ve bunlara düğmeye bastıklarında kesebilecekleri bir şok uygular.

ikinci gruba boyunduruk grubu dernir, bu köpekler düğmeye bassalar bile şok kesilmez.

üçüncü gruptaki köpekler ise kontrol grubudur ve herhangi bir şoka maruz kalmazlar.
yirmi dört saat sonra tüm köpekleri kısa bir çitle iki bölmeye ayrılmış kapalı bir alana götürür ve köpeklere şok verilir.

kaçış grubu ve kontrol grubu duvardan atlayıp şoktan kurtulmayı başarırken, boyunduruk grubu şoktan kurtulamaz. bu gözlemler bilişsel psikolojinin davranışçılığın yerini almasına neden olan bilimsel bir devrim başlatır. yani davranışlarımızı düşündüğümüz şeyler belirler, sadece görünür bir ödül veya ceza değil sadece hayatınızı düşünceni belirler.
bu ve bunun gibi deneyleri veya örnekleri çoğaltmak mümkün.
bir bilgi size ulaşmışsa neden o bilgiyi eski bilgiye uygun hale getirmek için uğraşır ki insan.

sen kadınsın yapamazsın… kadın bu… kadından bir şey olmaz… ya-pa-maz-sın!, yok, olmaz bu iş… burası türkiye! … bizden bi bok olmaz… japonlar yapmış’, yine bir kadın öldürülmüş, yine bir kadına tecavüz edilmiş? asla çözülmez bu durum, ben sana söyleyeyim… o iş yatar, hiç başlama… bizim hangi işimiz düzgün gitti ki bu gitsin! sen ne yaparsan yap, hiçbir önemi yok, hiçbir işe yaramayacak. çünkü sonuç daima aynı olacak! ve dahası…

çocukluktan sadece ergenliğe gelene kadar ortalama bir çocuk 500.000 olumsuz yönlendirme duyuyormuş. sonrasında da kimseye gerek duymadan hayatını kendi kendine yaşıyormuş.

şu an ne kadar olumsuzluklar içinde yaşadığınızı düşünün aslında bunu ya biz yarattıysak? bilinçli veya bilinçsiz olarak olumsuzluğu bir yaratıyorsak?

başarı da başarısızlık ta aslında öğrenilebilecek bir şey.
başarısızlık tamamen ders alınması gereken bir durumken kaderimiz haline geliyor olması vahim bir durum.

öğrenilmiş kadınlık ta bu şekilde bir bilinç altı durumunun ta kendisi. o kadar olumsuzluğa ağınız açıksa bir süre sonra o olumsuzluğun parçası oluyorsunuz ve direkt yaşamaya başlıyorsunuz. bilinciniz de kendinizi haklı gösterebilmek için bin türlü yalan uydurup sizi haklı kabul etmenizi sağlıyor.
çaresi yok mu var elbet! affetmek, kabul etmek ve uygulamak.

size bir bilgi gelmişse ve siz onu yaşayamıyorsanız o bilginin hamalısınız. o bilgi gelmişken neden yeni bilgiyi eski bilgiye uyarlamaya çalışayım ki? eski bilgiyi yeni bilgiye uyarlamaya çalışırım.
yenilen !

kanıksamaya kadar gider ki kanıksamak en vahim senaryodur bana göre. öğrenilmiş çaresizlik, problemin farkında olarak onu çözemeyeceğinize olan inancınızla ilgilidir ve sürekli boyun eğme halinde bulunursunuz. bariz fırsatları değerlendirebilir ve problemi çözebilirsiniz.

bu durum zamanla, belki bir kaç nesil sonra ya da çok daha kısa sürede kanıksamaya evrilir. problem artık bir problem olarak algılanmaz ve hayatın bir parçası olmuştur. karşınıza çıkan en bariz fırsatlar bile sizin için anlamsızdır çünkü artık probleminiz yoktur.

hayatınızın bir parçası olan problemi unutmuş ve onunla yaşamaya öylesine alışmışsınızdır ki o problemin var olmadığı bir hayat düşünmezsiniz bile.

bu, toplulukların en büyük hastalığıdır çünkü toplum psikolojisi birbirini taklit eden bireyler yaratır. çaresiz olduğuna inanmayan bireylerin çırpınışları yeterli niceliğe ulaşılamadığından dolayı dahi sonuçsuz kalıyor olsa, bu başarısız girişimler toplumun geri kalanında bir umudun olmadıgı yanılgısı doğurur. boyun eğme süreci başlar ve nesillerce devam eder. çünkü artık insanlar çırpınmanın fayda etmeyeceğini ve hatta zarar vereceğini düşünmeye başlarlar. hayatta kalma içgüdüsü ile daha büyük problemler yaşamamak adına giderek basitleşen(!) bir probleme boyun eğmek çok daha mantıklıdır. bir süre sonra o problem yaşamın kendisi kadar normal(!) karşılanmaya başlar ve hatta başarısız girişimlerden zarar gören bireyler toplumun gözüne sokularak, var olduğu sadece küçücük bir azınlık tarafından hatırlanan eski problemler kendi militanlarını bile oluşturur.

deneme