öğrenilmiş çaresizlik

kanıksamaya kadar gider ki kanıksamak en vahim senaryodur bana göre. öğrenilmiş çaresizlik, problemin farkında olarak onu çözemeyeceğinize olan inancınızla ilgilidir ve sürekli boyun eğme halinde bulunursunuz. bariz fırsatları değerlendirebilir ve problemi çözebilirsiniz.

bu durum zamanla, belki bir kaç nesil sonra ya da çok daha kısa sürede kanıksamaya evrilir. problem artık bir problem olarak algılanmaz ve hayatın bir parçası olmuştur. karşınıza çıkan en bariz fırsatlar bile sizin için anlamsızdır çünkü artık probleminiz yoktur.

hayatınızın bir parçası olan problemi unutmuş ve onunla yaşamaya öylesine alışmışsınızdır ki o problemin var olmadığı bir hayat düşünmezsiniz bile.

bu, toplulukların en büyük hastalığıdır çünkü toplum psikolojisi birbirini taklit eden bireyler yaratır. çaresiz olduğuna inanmayan bireylerin çırpınışları yeterli niceliğe ulaşılamadığından dolayı dahi sonuçsuz kalıyor olsa, bu başarısız girişimler toplumun geri kalanında bir umudun olmadıgı yanılgısı doğurur. boyun eğme süreci başlar ve nesillerce devam eder. çünkü artık insanlar çırpınmanın fayda etmeyeceğini ve hatta zarar vereceğini düşünmeye başlarlar. hayatta kalma içgüdüsü ile daha büyük problemler yaşamamak adına giderek basitleşen(!) bir probleme boyun eğmek çok daha mantıklıdır. bir süre sonra o problem yaşamın kendisi kadar normal(!) karşılanmaya başlar ve hatta başarısız girişimlerden zarar gören bireyler toplumun gözüne sokularak, var olduğu sadece küçücük bir azınlık tarafından hatırlanan eski problemler kendi militanlarını bile oluşturur.

deneme