tanrı uludur ile başlayan gureba.
her şeyden önce bize anlatılan dinin veya empoze edilen dinin zaman içinde bir gelenek silsilesine dönüştüğünü biliyor olmamız gerekiyor. hz muhammed'in anlattığı ile bugün yaşanan arasında dağlar kadar fark var.
din olarak bize anlatılan ile asıl olan sonsuz sınırsız sistemin arasındaki fark siyah ve beyaz gibidir.
islam eğer doğru okunur ve anlaşılırsa evrensel kuantum potansiyelin kurallarını anlatır ki bu bilimle ancak anlaşılabilir hale gelmiştir.
beyin; genel olarak et parçası gibi gözükse de tamamen kuantum potansiyeli deşifre edici alet hükmündedir. yani sonsuz sınırsız frekans okyanusunu kısıtlı bir alanda deşifre eder ve bize dünya-m-ız olarak düşündüğümüz alanı var gösterir.
ne alakası var ?
arapça ise beynin frekans yapısına en uygun ses ve ses dizelerini kullanır. yani dilden çıkan kelimeler aslında bir frekans topluluğu olarak beyinde deşifre olur.
türkçe 32 bin civarında kelime haznesi varken bu rakam arapçada 250bin civarıdır.
islam dini mensuplarını namaz ibadetine çağıran, aslı arapça olan ezanın türkçe olarak seslendirilmesidir.
ilk olarak 1932'de ezanın türkçe okuması kararı alınmıştır.kararın yasal düzenlemesi 1941'de yapılmış ve 16 haziran 1950 yılına dek uygulanmıştır. ilk türkçe ezanı 29 ocak 1932 yılında fatih camii minaresinden hafız rıfat okumuştur.
o zamanlar çok tepki çeken, ayaklanmalara, tutuklanmalara, infazlara , sürgünlere neden olan bu karar o dönemin türkiye'si için gerekliydi. sadece ezan değil, atatürk'ün talimatlarıyla tüm kuran okumaları türkçeleştirilerek halka iletiliyordu. nihayetinde okuma yazma oranı acınası şekilde düşüktü ve halkın hocaların ne söylediği, ne anlattığı hakkında en ufak fikri yoktu. bu cehalet sözde din adamları tarafından halkın istismar edilmesiyle sonuçlanıyordu. ki günümüzde de bu hala böyle. insanlar ne ezberlediklerini bilmiyorlar, sadece anlamını bilmedikleri sözleri tekrarlıyorlardı. nihayetinde kuran'ın ilk emri "oku " dur fakat okuduğun şeyi anlamıyorsan ne önemi var bunun.
yan komşumuz okuma yazma bilmiyor ama mevlütlerde dualar okuyor. bir gün sordum, ne diyor bu duada ? bilmiyorum dedi. net! bilmiyorum. dinleyenlerde bilmiyor. anlamıyor, e ne oldu şimdi. kimden duymuştum şimdi hatırlamıyorum ama bir bebek mevlidinde okumak için gelen kadın nisa suesinin 7. ayetini okuyor ayetin türçe meail şu şekilde " “allah evladınız hakkında erkeğe, iki kız hissesi vasiyet eder. eğer kızlar ikinin üstünde ise, bıraktığının üçte ikisi onlarındır; şayet bir kız ise yarısı onundur. ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa altıda bir verilir. ölenin çocuğu olmaz, anası babası ona varis olursa anasına üçte bir pay verilir. kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir. bunlar, yaptığı vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonra olur. babalarınız ve oğullarınız… onlardan hangisinin menfaat bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (bu sebeple) paylar allah tarafından belirlenmiştir. allah bilir, doğru karar verir. " ve bu okunurken odadakiler " allahım sen bizi affet " diye diye iki gözü iki çeşme ağlıyor. ne yaptılar,topu ana babadan kalanları tek mi yediler diye merak ediyor insan.
böyle işler işte. beyin frekansları, dilin frekanslarını uzmanlar anlatır açıklar ama hergün namaz kılan birilerine namazda okunan duaların anlamını sorsan kaç tanesi açıklayabilir acaba.
bir de arap dünyasının haline bir bakmak lazım. kuran onların dilinde yazılmış, ya dillerinden çıkan o frekansların ulaşabileceği bir yer yok veya ulaşıyorsa iletilen mesajlarda bir sorun var.
edit: ekleme
deneme