bursa lodosu

bursa'da küçük aralıklarla sert ama ılık esen, eskilerin "kara kor gibi, insana kar gibi" olarak nitelendirdikleri lodostur.

bir rivayete göre; tabiata hükmedebilen ve bütün canlılarla konuşabilen hz.süleyman peygamber rüzgara binmiş dünyayı gezerken bugünkü adıyla uludağ'ın üstünde ovayı görebilen bir yere inmiştir. yanındakilere "şu dağın eteklerinde bir şehir olsa ne güzel olurdu" der. yanında bulunan alimlerden bir kişi "efendim burada zaten bir şehir vardı, ama nuh tufanı'nda battı." diye cevap verir. bunun üzerine hz.süleyman sert esen lodos rüzgarına emreder. "es !!" lodos esmeye başlar, tozu dumana katar ve batık şehrin duvarlarını ve kapılarını ortaya çıkarır. hz.süleyman bu mekana bir şehir kurulmasını emreder. bu olayla birlikte lodos bursa şehri'nin bir parçası haline gelir ve uzun olmayan aralıklarla bu şehirde güç gösterisi yapar.

yaşlıların anlatageldiği bir rivayetten ibarettir.
soba zehirlenmesi ile bağdaştırdığım, çatı uçuran doğal afettir. afettir çünkü öyle yarım saatte bitmez. bitince viran bırakır.

ankara'nın ayazı, bursa'nın lodosu.
bursa'nın meşhur rüzgarıdır. bursa'nın en çok neyini seviyorsun deseler, lodos rüzgarını sevdiğimi söylerim, kimi zaman oldukça sert esmesine rağmen.

bir kere bana çocukluğumu hatırlatır. kurumuş yaprak ve toprak kokusu vardır lodosun. tabi artık çocukluğumuzdaki gibi de esmiyor. dağın eteklerinden başlayan yüksek binalar rüzgarı keser ve ıslığının yerine de bir yerlere çarpan nesnelerin gürültüsü hakim olur çoğunlukla. ama lodostan sonra sizi çepeçevre saran uludağ'ı gerçekten görürsünüz. dağın koyu açık yeşilllerde, sarılar ve kırmızının tonlarında ağaçlarını seçebilirsiniz ovanın içinden bakıp. bursa'nın ağır sanayi ile mahvedilmiş ovasından o kirli dumanları temizler lodos. evlerin renkleri bile değişir, sanki rüzgar şehrin üstünden koyu gri bir pelerini çekip almış gibi lodostan sonra renkler parlak ve canlı görünür.

deneme