kendine acımaktan vazgeçmek

mümkün olduğunda bir kaç seviye atlatan yaşam kalitesidir.

bir insanı acı değil, kendine acımak bitirir diye bir söz okumuştum bir yerde. çok özümsediğim bir yol oldu bana bu söz. kendine acıma, asla çıkamayacağın bir kuyuya düşmek gibi çünkü.
kendine acıdıkça düştüğün bir boşluk.

hayatımızın belli dönemlerinde acılar yaşayabiliriz, her şey ters gidebilir, çok sevdiğimiz birini kaybedebiliriz, dibe vurabiliriz. ama zamanı gelince ayaklanır, baştan başlayabiliriz.

insan kendine acıma hastalığına tutuldu ise ve bunun farkında değil ise işi çok zordur. sürekli yaşadıklarından sorumlu birileri vardır, her şeyin ondan bağımsız sebebi ve suçlusu.
annesidir mesela suçlu, babası, emek verdiği bir arkadaşı ya da başka bir şey. geriye dönük yaşar. orada kalır. mutsuzlukta beraberinde gelir.
işte eğer durumun farkına varabilirsek, geçmişi affedip, kendimize acımaktan vazgeçebilirsek tamamlanırız.

devam etmek ve hafiflemek için içimizdeki yükleri bir yerde bırakabilmeliyiz. işte o zaman iyileşeceğiz.
kaderini kendi ellerinle ördüğün ağları yırtmaktır.
önce aslında bu soruna kendi düşünce yapısının yol açtığını kabul etmeli sonra da o düşünce yapısını kullanarak çıkmalı. bir çıkmaza girdiysen ancak onu yaratan düşünce ile çıkabilirsin.
söz konusu " ben şimdi ne yapacağım? bununla nasıl başa çıkarım? çok güçsüzüm, çok mutsuzum " tarzında acınmalar ise , ancak yaşayıp tecrübe kazandıkça başa çıkılabilecek, ve eninde sonunda vazgeçilecek durumdur.

lakin bazen ne kadar tecrübe kazanmış olursan ol geçmişi geçmişte bırakmayı imkansız kılan bazı durumlar vardır. geçmiş geçmişte kalmıştır artık ama geçmişteki kendinden kopamazsın. sanki o bir başkasıdır artık. sana her zaman ihtiyaç duyacak biri. sanki çocuğundur senin, kardeşin, dostundur ve o hala orada aynı kederle, aynı çaresizlikle kıvranıp duruyordur. 5 yaşındadır, 8 yaşındadır, 12 yaşındadır, 17 yaşındadır ve her yaşında yaşının taşıyabileceğinden fazla sorunu vardır. ona acımaktan nasıl vazgeçebilirsin ? belki affederek, acınası zamanlar geçirmiş olmana neden olanları affederek. ki onları affetmek için de çok fazla neden vardır, oldukları kişi olmalarına neden olan travmaları vardır onların da. ama affetmeye çabaladığın anda karşına bir sen daha dikilir, gözünün içine baka baka sorar, " kaçı hak ediyor affedilmeyi? " hangisi kabul ediyor verdiği zararı ? ", " ne kadar değiştiler o günlerden bu güne " . ve anlarsın eğer effedersen bundan tek karlı çıkan onlar olur çünkü sen yine unutmazsın. parçalanmışsan bir kere, her parçanı kabul etmek, korumak, hatırlamak, ona üzülmeye devam etmek ve sebep oldukları tüm kafa karışıklığı ve karmaşık duygularıyla başa çıkmak zorundasındır. ama bu hep sınırda olmak demektir aynı zamanda. iyiliğin ve kötülüğün sınırında. o yüzden yapabilen evet affetsin ve unutsun ama yapamayan da çok dikkat etsin, affedemediklerine benzememek için.

deneme