misafir odası

o soğuk ve mesafeli bir alandı. evin bir parçası gibi hissettirmeyen, ev gibi kokmayan o odanın varlık sebebi misafirin mühimsenmesi miydi yoksa ev sahibinin itibar mıydı bilmiyorum ama çocukken evde en nefret ettiğim alan orasıydı. kapısı mütemadiyen kilitliydi. misafir gelince açılır ve biz çocuklar o odaya sadece misafirlere hoş geldiniz demek ve ellerini öpmek için girebilirdik.

çocukluğumuz boyunca bir kıçımızı koyup oturamadık o siktiğimin açık renk koltuklarına. duvardan duvara vitrindeki bibloları alıp bir inceleyemedik. misafir çocuğu prens, prenses muamelesi görür biz ayak altından çekilip mutfakta çay demleyip sofra kurar yemek hazırlar bulaşık yıkardık onlar gidene kadar. nasıl bir hiyerarşiydi, nasıl ötelenmek, yok sayılmaktı ! cahil ailelere doğmuş olmak, kız çocuğu olarak doğmuş olmak, üstelik birin üçün beşin üstünde sayıca fazla kız çocukları olarak orada olmak hakikaten dünyada insanın başına gelebilecek en boktan şeylerden biri. bazen kendime bir halt olamadın diyorum ama bunları hatırlayınca kendi alnımdan öpesim geliyor, bu alt yapıyla daha ne olacaktın en iyisi oldun olabileceğinin diyorum.

ne misafir odasıymış arkadaş, resmen üç başlı cehennem köpeği gibi geçmişin karanlığından hırlayarak üstüme atıldı.
çocukluğumda annemin evimizin bir odasını temizleyip, süsleyip her an misafir gelebilir düşüncesiyle hazır bıraktığı oda.
eğer gidip o koltuklara oturursan belli olur ve annen arkandan yetişir. orası misafir odası biz girmiyoruz. gelen misafir ev halkından değerlidir düşüncesi. neyse ki artık bu düşünce değişti boşuna ziyan olan odalar yok.
belli bir yaşın üzerinde ki kuşağın yaşamında böyle bir gerçek vardı.
kapısı kapalı duran, koltuk takımının orada yerleştiği, içinde mutlaka bir büfe (vitrin değil büfe) büfenin içinde, misafir yemek takımları, çay, kahve ve su takımları. ama dikkat! hepsi, misafirlik!
hatta annem abartıp, koltuklara beyaz dantel örtüler örtmüştü. değil girip oturmak, nefes almaya korkardım o odada.
ayni zamanda da bayılırdım. misafir gelip, oda açılınca benden mutlusu olmazdı.
zaman geçti, şartlar değişti. şimdi aileler daha özgür. evlerimiz özgürlük alanımız.
her yeri önce bizim. ne güzel.
kıtlık bilinciyle büyümüş bir neslin kendini hiçe saymasının gözle görünür bıdısı. çoğaltılabilir.

(bkz:misafir tabağı)
(bkz:misafir takımı)
türk halkının misafirperverliğinin göstergelerinden biri sayılan, bir kuşak üstü evlerin en güzel odaları.
ve bizim kanayan yaramız.
düzenli olarak tozu alınan, havalandırılan ve her şeyin en iyisinin bulunduğu bu oda aslında ikinci planda olmuşluğun bir göstergesi idi.
evinizde bir yabancı. neymiş aman hürmet, canım misafirperverlik.
el ne der anlayışı ile ikinci plana atılan bir nesil... belki çoğu sorunun sebebi bile olabilir bu.
evimde misafire özel hiç bir şey yok benim. her şeyin en güzelini ben, eşim ve çocuğum kullanıyoruz. kırılırsa, eskirse yenisini alıyoruz. misafirde bulduğuna geliyor, bulduğunu yiyor.
kasmaya, gerilmeye ne gerek var. bence gelen böylelikle kendini "evden" sayıyor.

(bkz: misafir umduğunu değil, bulduğunu yer)
yeni nesil mutfakları bile denebilir.
eski bir anadolu geleneği. misafır eve geldiğinde evin baş köşesine oturtulur, en iyi yiyecekler en güzel tabaklarda, takımlarla servis edilir. bunun iz düşümü sanırım.

yalnız geçen gün kavacık durağına yanaşırken aklıma geldi. neden misafir ayrımı var diye. kendime değer vermediğimi fark ettim. kendine değer veren kişinin hali tavrı bile farklı oluyor. yanınıza gelen kişi de kendini misafir değil sizden biri olarak hissediyor ve dostuk 2. bölüme geçiyor. samimiyet ortaya çıkıyor ve ilerleme sağlanıyor. diğer türlü hep bir misafir ve ev sahibi durumu var.
ben bunlar düşünürken köprüden geçtik ve sonraki duraklarda bir kapı açışımi yolcuları karşılayışım var ki sormayın.
herkes sanki işine değil de direkt pikniğe gider gibi şenlendi.
günümüz de 2+1 evlerde salon ve yatak odası ile birlikte eve sığmasanız bile mutlaka yer alan misafir odası her zaman temiz ve özenlidir. aniden çocukların girdiği oda da evin hanımı hemen "o odadan çıkkk,orası misafir odası" diye seslendiği. gümüşlüklerin yer aldığı şaşalı,abartılı ve özenli oda. evin her yeri kirlense de orası asla kirlenmez...
evde yaşayan insanların dışında, eve gelen kişileri ağırlamak için kullanılan oda.
misafirleri ağırlamak için kullanılan oda.
eski nesil insanlar için bu çok önemli olsada artık kişinin kendisi bence evinin en iyi misafiridir mantığını benimsemek lazım. evimin her köşesi ben, çocuklarım ve eşim için. misafirlerimizin de, bizim odalarımızda, başımızın üzerinde yerleri var.

deneme