okunmuş elma

okunmuş elma

okunmuş elma

okunmuş elma

okunmuş elma
okunmuş elma

ortaokul 'da çok sevimli bir arkadaşımız vardı. o zamanlar ortaokul da vardı! her sınav öncesi babaannesi tüm sınıfa pirinç okurdu. selami de tüm sınıfa okunmuş pirinçleri dağıtırdı. hepimiz kıtır, kıtır pirinçleri yer, çalıştığımız kadar notları alır, kerameti pirinçten bilirdik. çocuktuk.
filanca tarikatın, falanca hocası elma okumuş. bebeği olmayan ailelere dağıtılacakmış elmalar. kimi para karşılığı, kimi hayrına demiş elmaları.
her ne olursa olsun, bu nasıl bir uygulama, nasıl bir tedavi?
biz okunmuş pirinçleri kıtırdatırken 70lerde çocuktuk. şimdi uzay çağı, elektronik çağı, bilgisayar çağı. hepsini ortaya karışık yaşarken, okunmuş elmaya hoşgeldiniz.
inanan, güvenen, ümit bekleyen, umut eden ey ahali! yapmayın, etmeyin. elma sağlıklıdır. güzeldir. lezzetli bir meyvedir. ama okusanız amuda kalksanız da, size bir bebek vermez tek başına.
bunun tüp bebeği var, aşılaması var, ilaç tedavisi var.
onları deneyin. tıbba güvenin. doktora gidin.
sağlık kuruluşuna başvurun.
zavallı elmaya olduğundan büyük anlamlar yüklemeyin.

masallarda, çocuğu olmayan kral ve kraliçelere, yoksul çocuksuz kimselere, çocuk sahibi olamayan aşıklara vb. kimselere ak sakallı derviş tarafından verilen büyülü meyve.

yanlız masallarda ki elma hep kırmızı, bu cemaat ağası yeşil elma tercih etmiş, elmada can da yok pörsümüş garipler. zor yani, sırf bu yüzden elmalar başarısız olabilir. bir de eskiden bu tiplerin bizzat kendi elmalarından yedirip çocuk yaptıranları vardı haberlere konu. ülkemizin alternatif tıbbı da bu vesselam.

okununca vitamini gelen elma. herkes elmanın vitaminini kabuğunda diye bilir aslında okununca gelir vitamini. bende geçen bir yolcudan öğrendim. tam köprüden geçiyoruz, ani bir frenle yanımda duran teyzenin çantasındaki elmalar yere saçıldı.

aman teyze naaptın demeye kalmadan bir çırpıda topladı elmaları.
sonra bir elma verdi. ( bir an kendimi pamuk prenses gibi hissetmedim değil. otobüz şoföründen pambık prenses olmaz ama neyse)
sonra
- yi yi dedi.
-neden dedim pamuk prenses edasıyla.
-okunmuş elma bu, vitamini bol dedi.
meğerse elmaya okuyup üflüyorlarmış. insanlar elma tanrısına tapınıyorlarmış haberimiz yokmuş. ne bilelim elma tanrısı olduğunu.

insan kendi kuvvetinin farkına varmış olsa. her şeyin kendinden kendine olduğunu bilse bunlara gerek kalmaz. dışarıda diye aradığı şeyin kendindeki bir algı olduğunu anladığında bütün dışarısı kalkar ve kendi kalır.

-sonra neden bu kadar elma var dedim.
-5 kilo elma okuttum dedi bütün aile okunmuş elma yiyorlarmış.

deneme