@500t

Erkek Yazar

Durum: 167 - 0 - 0 - 0 - 05.11.2021 13:13

Puan: 660 -

5 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar Erkek Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 9

depremde yapılacak şeyler

büyük depreme dondurma sattığım dönemde yakalanmıştım. izmir'deydim ve sabah kalktığımda televizyondaki görüntüler çok fenaydı.

bilgi paylaşmak kadar deneyim paylaşmanın da çok önemli olduğunu düşünüyorum.
yeni gelen bir yazıyı paylaşıyorum.

prof.dr. cem devge yazısıdır.

merhabalar;
kocaeli depremi ile ilgili deneyimlerimi, fay hattından 10 km ötede yaşamış bir aile olarak, sizlerle paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum. amacım sizleri korkutmak değil; insanın şiddetli bir deprem sırasında ve sonrasında karşılaşabileceği olayları önceden bilmesi, belki daha önce hiç karşılaşmadığı böyle bir olgunun kendisinde yaratacağı korkuyu azaltabilir; gereken önlemleri önceden almasına yardımcı olabilir...

biliyorsunuz, haberleşme istasyonları ve elektrik aktarım ünitelerinde büyük depremin 20 yıl sonrasında bile gereken düzenlemeler yapılmadığından, deprem sonrası birkaç dakika içinde haberleşme kesilecek; elektrikler ise ilk güçlü sallantı sonrası kesilecek, karanlıkta sallanmaya devam edeceğiz; evden çıkabilirsek etrafta toz bulutu olacak. ay ışığını bile göremeyeceğiz. şimdiye kadar bildiğiniz sallanma şeklinde şeyler beklemeyin; kibrit kutusunun içindekiler gibi biz ve eşyalar birbirimize çarparak etrafa saçılacağız. daha önce yaşadığımız sallantılardan farklı olarak, bulunduğunuz zeminden güçlü darbeler geldiğini hissedeceksiniz; ayağınız yerden kesilecek ve havaya fırlayacağız; sonra düşüp, zeminde diz-dirsek pozisyonunda kalacağız. gece uykuda yakalanırsak, yataktan yere düşerek uyanacağız. ı̇çinde bulunduğunuz binayı dışarıdan göremeyeceğiniz için ne kadar eğildiğini tasavvur bile edemezsiniz; ancak, bulunduğunuz zeminde ayakta duramazsınız. 4. ya da 5. katlarda bile bu salınım hareketleri birkaç metreyi bulabiliyor. birbirine çok yakın konumda bulunan binalar rastlantısal olarak birbirlerinden farklı yönlerde eğilip büküldüklerinde birbirlerine çarpıyorlar.

sarsıntı yarım dakika ile bir buçuk dakika kadar sürecektir. kocaeli’de bunu 1 dakikaya kadar kesintisiz bir süre yaşadık. bu süre insana saatler gibi geliyor. deprem bitene kadar önceden belirlediğiniz ve bir kenarını dayanıklı ev eşyalarının oluşturacağı yaşam üçgenlerinde, zeminde kıvrılarak sabırla bekleyin. asla amaçsız bir şekilde sağa sola koşturmayın; zaten ayakta duramayacaksınız. halıfleks gibi kaymayan zeminlerde bile yerde kaydığınızı farkedeceksiniz; biryerlere tutunarak camlara ve binanın dışına doğru kaymamaya gayret etmek önemli. kesinlikle balkonda, bina çıkıntılarında ve merdivenlerde durmayın; öncelikle bunlar yıkılıyor...

deprem geçtikten sonra binayı tahliye ederken, karanlık olduğundan attığınız adımlara dikkat edin; merdivenler yerlerinde olmayabiliyor. tüm eşyalar yer değiştirdiğinden evin iç anatomisi artık bildiğiniz gibi değil; daireyi boşaltırken nereye bastığınızı karanlıkta hissetmeye çalışın. ben, daireyi boşaltırken yıkılan gardrobun arka levhasına basarak ayağımı yaralamıştım. banyo ve mutfaklardaki duvar fayansları ile yerdeki seramikler kırılıp parçaları etrafa kurşun gibi fırlayabiliyor; özellikle birbirine yakın dizilmiş seramik cephelerde bu durum sıklıkla oluşuyor. bazen dairenin iç ve dış kapıları, çerçeveleri eğildiğinden açılmıyor. panik yapmadan sarsıntının bitmesini bekleyip, soğukkanlılıkla birkaç kez daha deneyin...

yaşlılar ve çocuklar çıkamıyorlar; onlara özellikle yardım edin. pencerelerden uzak durun; çerçeveler eğilip büküldüğünden, camlar patlayabiliyorlar. duvara monte boy aynaları da aynı şekilde...

sallantı boyunca yeraltından gelen daha önce hiç duymadığınız kadar ürkütücü bir ses duyacaksınız. birkaç saniye sonra bu sese, yine hiç duymadığınız kırılan beton sesleri, ve eğer eviniz beton bloklar şeklinde konstrükte edilmiş ise, beton panellerin birbirinden ayrılma ve tekrar birleşme sesleri eşlik edecek...

evde, diz üstünde cam eşyalar bırakmayın. televizyonlar mümkün olduğu kadar alçakta olsun; aksi halde uçarak bizlere çarpabiliyor. uzun kablolu avizeler tavanlara çarparak kırılıyor; özellikle yatak odalarında varsa, bunları, tavana sabit ışık kaynakları ile değiştirin. sallanma sırasında oda kapılarından uzak durun; tahmin bile edemeyeceğiniz şekilde, sallantı boyunca hızla açılıp kapanıyorlar. karanlıkta onları göremiyorsunuz; vücudumuza çarptığı yerlerde rahatlıkla kırıklar oluşturabiliyorlar. başınızı özellikle koruyun. gardropları mutlaka sabitleyin; evleri, depremi sağlam olarak atlatanlarda gördüğümüz ölüm olguları, giysi dolaplarının insanların üzerine düşmesiyle oluşan omurga zedelenmeleri ile ortaya çıkmıştı. mutfak dolaplarının kapaklarını kolay açılamayacak hale getirin...

yanınızda, yattığınız yerde ya da çantanızda tiz ses çalan bir kampçı düdüğü ya da survival düdük bulundurun; hayatınızı kurtarabilir...

deprem bitip bina dışına çıktıktan sonra en yakın açık alana doğru gidin; dışarıda evlere yakın konumda bulunmayın. dışarı çıktığınızda, insanların laboratuvar denekleri gibi amaçsız hareket ettiklerini görürsünüz. dışarıda toplanan kişiler arasında korkudan kusan ya da apatik halde dolaşanlar göreceksiniz. önce kendinize, sonra onlara moral vermeye çalışın; toparlanmalarına yardımcı olun. depremden haftalar sonra bile arabalarınızda uyumanız gerekebilir; onları depremden zarar görmeyecekleri alanlara koymaya çalışın. bagajınızın bir köşesinde acil durum çantanız bulunsun. çantada bulunması gereken içerik ile ilgili olarak, deprem sonrası doğada tatile çıkacakmış gibi, medyada bir sürü ıvır zıvır şeyler yazıyor. çakı, mendil, diş fırçası, kağıt, kalem, meyva suyu, kuruyemiş vb.; bunlar bir işe yaramıyor. kent içinde aç kalmıyorsunuz. çantada olması gerekenler: tiz ses çalan survival düdük, komando bıçağı, kanamayı durdurmak için bacak ya da kollara uygulanan lastik turnikeler, elastik yara sargıları, pasaport ve su. kış aylarında isek, ek olarak polar içlik, eldiven, yün başlık, su geçirmez kaban; hepsi bu. önceden tedarik edenler için küçük kutup çadırı ve birkaç uyku tulumu sonraki günlerde işe yarayabiliyor. tedarik edemeyenler için resmi kurumların temin ettiklerini kullanacağız. bir süre sonra çadırlar sayıca yetişmeyecek ve kızılay’ın su geçiren çadırlarını dağıtmaya başlayacaklar. bu sırada özellikle ı̇skandinav ülkelerinden yollanan kutup çadırları, eğer dağıtım düzgün yürütülebilirse, elimizde olacak. kocaeli depreminde norveç’den yollanan bin kadar çadır yok olmuştu. depremden sonraki ilk hafta çevrenizde herhangi bir resmi yetkili olacağını beklemeyin. afad ve akut ekipleri sayıca yetersiz kalacaklar. bununla birlikte, depremin 2. veya 3. günü arka sokağınızda yurtdışından gelen bir ekibin acil yardım istasyonu kurduğunu görürseniz şaşırmayın. kocaeli’de yaralıları topladığımız üniversite hastanesi bahçesinde ilk karşılaştığım yardım ekibi, benden, içinde aynı anda birden fazla ameliyat yapılabilen mobil hastaneyi nereye kurabileceklerini soran norveç ekibiydi. 2. gün geldiler; 3. gün hastane çalışmaya başladı; 4. gün norveç dışişleri bakanı kontrole geldi. bu dönemlerde çıkar çatışmasına girdiğimiz ülkeleri bile yanınızda göreceksiniz; kocaeli depreminin ikinci günü “dayan mehmet’im!”, “dayan komşu!” türkçe başlığıyla çıkan yunan gazetelerini hatırlayın. bizimkilerden karşılaştığım ilk resmi görevliyi ise 5. gün görmüştüm; yaralıları almaya gelen askeri bir helikopterin pilotuydu. geniş hastane bahçesine dörtlü gruplar halinde askeri helikopterler iniyor, kötü durumda olanları yüklüyor, kalkıyorlar, yeni bir dörtlü grup geliyordu. ı̇zlediğiniz vietnam savaşı sahnelerinden daha kötüsünü düşünebilirsiniz. ıstanbul’daki hastane bahçelerini düşündükçe, bu tür helikopterlerin nereye ineceklerini bilemiyorum...

artık sayıları iyice azalan toplanma alanlarına gitmemiz çoğu zaman mümkün olmayacak; çünkü dar sokaklar yok olacak, ana caddelerin üzerinde enkazlar göreceğiz. kocaeli depreminde aynı şeyleri yaşadık. toplanma alanlarına gidecek, belki biraz birbirimizi yatıştıracağız; sonra çoğunluk tekrar geri dönüp bıraktıklarına ulaşmaya çalışacaklar. toplanma alanları çadır kurmaya yetişmeyecek; şehir dışındaki arazilere yayılacağız. ı̇lk haftalarda tuvalet bulmakta zorluk çekeceğiz; benzin istasyonlarındaki tuvaletler yoğunluktan tıkanacak; ihtiyaçlarımızı şehirden uzaktaki açık arazilerde karşılamaya çalışacağız. ı̇lk günden itibaren vefat edenleri, cenazelerin bozulmasını önlemek için kayıtları bile tutulmadan hızla toprağa vereceğiz. böylece, resmi olarak açıklanan ölüm sayılarından kabaca iki katı kaybımız olacağını tahmin edersiniz. deprem sonrası ilk 3 gün özellikle önemli; bu dönemde hastanelere çok yaralı geliyor; yardım etmek istiyorsanız hastane bahçesinde sorumlu doktorların söyleyeceği işleri yapabilirsiniz. bir süre sonra o doktorların seslerini işitmekte zorluk çekeceksiniz; çünkü 24 saat insanlarla konuşmaktan ve yapılacakları söylemekten sesleri kısılacak. bu dönemden sonra genellikle ağır yaralılar geldiğinden sizlerin yapabileceği birşey kalmıyor...

deprem sonrası geçen günler içinde etrafımıza yardım edebileceğimiz bir durum göremiyorsak ve evimiz güvende ise, kenti bir süreliğine terketmek iyi bir seçenek olabilir. hem ailenizi psikolojik ortamdan uzaklaştırmış olursunuz, hem de görevlilere yer açarsınız. eğer şehirde kalacak olursanız lütfen ailesiz kalmış çocukları güvendiğiniz resmi yetkililere ulaştırana kadar koruyup kollayın; kocaeli’de hayatta kalan çok sayıda çocuk, burada bahsedemeyeceğim nedenlerle yitirildi...

yine benim gözlemlerim: depremi 1-2 dakika önceden haber veren birkaç şey var...

köpekleri olan aileler onların davranışlarını izlemeli. köpekler ya hep birden havlıyorlar; ya da herbiri bir tarafa çekiliyorlar; etrafta köpek göremiyorsunuz. yeraltından deprem öncesi gelen alçak frekanslı sesleri işitebiliyorlar.

yaz aylarında, ateş böceklerinin gece şarkı söylediği bir yerdeyseniz, deprem başlamadan yarım dakika önce hepsi aniden susuyor; deprem bitikten 2-3 dakika sonra tekrar şarkılarına başlıyorlar...

son olarak, birbirimizle haberleşmek için aşağıda vereceğim internet olmadan çalışan uygulamalardan seçim yapıp, telefonlarımıza yükleyebiliriz:
1. firechat
2. bridgefly
3. flows
4. signal offline messenger
5. meshtalk

sağlıkla kalın...

prof. dr. cem devge

okunmuş elma

okununca vitamini gelen elma. herkes elmanın vitaminini kabuğunda diye bilir aslında okununca gelir vitamini. bende geçen bir yolcudan öğrendim. tam köprüden geçiyoruz, ani bir frenle yanımda duran teyzenin çantasındaki elmalar yere saçıldı.

aman teyze naaptın demeye kalmadan bir çırpıda topladı elmaları.
sonra bir elma verdi. ( bir an kendimi pamuk prenses gibi hissetmedim değil. otobüz şoföründen pambık prenses olmaz ama neyse)
sonra
- yi yi dedi.
-neden dedim pamuk prenses edasıyla.
-okunmuş elma bu, vitamini bol dedi.
meğerse elmaya okuyup üflüyorlarmış. insanlar elma tanrısına tapınıyorlarmış haberimiz yokmuş. ne bilelim elma tanrısı olduğunu.

insan kendi kuvvetinin farkına varmış olsa. her şeyin kendinden kendine olduğunu bilse bunlara gerek kalmaz. dışarıda diye aradığı şeyin kendindeki bir algı olduğunu anladığında bütün dışarısı kalkar ve kendi kalır.

-sonra neden bu kadar elma var dedim.
-5 kilo elma okuttum dedi bütün aile okunmuş elma yiyorlarmış.

plasebo

en etkili telkin yöntemidir.
ister bunu okunmuş elma ile yapın ister dua mekanizmasını harekete geçirin sonuçlarına inanamazsınız.

mekanizma şu şekilde işler; önce sorun veya durumu tanımlarsınız. sonra ona bir form, yüz veya kişilik verirsiniz. zihinde bu form üzerinden iyileşme veya o konuda ilerleme sağlayacak şekilde yoğun düşünce ile zihni dolayısıyla evreni harekete geçirir oluşmasını sağlarsınız.
hissi kalbel vuku, şimdi seni düşünüyordum, aklımıza gelen başımıza gelir, şom ağızlı hepsi alsında bu sistemin başka başka şekilde çalışma şekilleridir.

prometheus

gaia ve gökyüzünün soyundan gelen, ateşi getirdiği söylenen ama her şeyin olacağın önceden bilen kahin olarak mitolojide geçiyor.

öncelikle mitoloji ve diğer bütün inanışların aslında direkt insan vücudu ve çalışmasıyla ilgili betimsel anlatımlar olduğunu bilmek gerekiyor.

insan 4 elementin oluşumu olarak tasvir edilir.
toprak hava su ve ateş.
insan oluşurken önce toprak yani gaia oluşur. yani atomik yapıdır bu. bizde her ne kadar topraktan geldik toprağa döneceğiz denir ama bu bildiğiniz hem kara topraktır hem de atomik yapıyı anlatır.
kuantsal atomik yapının oluşması için bir alana yani bir algıya ihtiyaç var. bu da gökyüzü sema vs gibi anlatımların kaynağıdır. bu yüzden herkes allahı gökyüzünde oturan beyaz sakallı bir şirin dede gibi düşünür.

ateş ise toprak ve gökyüzünün bağlayıcısı ve kendi aralarındaki bütünlüğü oluşturan yapıdır. mangaldaki ateş değil. vücudunuzdaki ısı olarak ta düşünebilirisiniz. prometheus işte bu ateştir. topraktaki ve gökyüzündeki yani akıldaki bütün olanı biteni birbirine bağlayan ve her şeyden haberdar olan yapı.

su ise bütün bunların yaşandığı mekandır. iste vücut deyün ister beyin deyin, ister mitoloji deyin.

pırt

toplu yerde olduğunda bulunulan alanı boşaltma, terk etme isteği uyandıran gaz salınımı.

hele bir otobüsteyseniz ve hele hele siz kullanıyorsanız bütün yolculuk son durağa kadar koku içeride kalır.

pazartesi

haftanın ilk günü. herkesin işe koşturarak gittiği gün. cuma günü de ara ki bulasın. sanırım hafta sonu yeterinde işe gitmeyen kişiler iş aşkıyla otobüze biniyorlar.
tuzladan cevizlibağ'a kadar araba çakılı gidiyor. bizim için iyi de insanların bu kadar meşgul gözükmeleri bayağı komik geliyor. cuma neyse aslında pazartesi de o.

sakalsız erkek

bugünlerde istanbul büyük şehir belediyesinin özel ilgi alanı.
durağa gittim elime bir tebligat sıkıştırdı çavuş.
neymiş efendim bütün şoförler sakalsız olacakmış, kıyafetleri düzgün temiz, yolcuya nazık olacakmış felan.

sabah sinek kaydı olduğum traş öğlene bildiğin hacı sakalına dönüşüyor napabilirim.
sakal genel itibariyle sıkıntı veya zorlu bir dönemi temsil eder. beyin bu şekilde betimler.

bunu durağın çavuşuna biraz daha sakin söyleseydim iyi olacaktı ya neyse. otobüzü bağlattık.
  • /
  • 9
Henüz bir favori betim yok.

Toplam betim sayısı: 167

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

pozitif ayrımcılık

kadına yönelik bir söylem olarak kadını yüreklendirmek ve hayata katılımını artırmak için söylenegelse de ayrımcılığın her türlüsü eşitlik duygusunu ve hukukunu bozar.

pozitif yaparken negatifin gözünü çkarmamak lazım.

depresyona girmek

uzayda tek başına kalma hissinin diğer adıdır. uzayda hızlar milyon kilometrelerle ölçülür . depresyondaki kişi için de öyledir he şey öyle hızlı akar ki bilemezsiniz. buna karşın hayat çok yavaş akıyor hissi verir. boşlukta savrulan astronot gibi sürüklenir gidersiniz.

bekaret

saflık veya dokunulmamışlık anlamında namus meselesi. asıl kirlenmiş olan şey bekareti kirli bir zihnin değerlendiriyor olması.

yani bakirliği bakir olmayan birinin kirlenmiş düşüncesi belirliyor. bu ne yaman çelişki anne?

plasebo

en etkili telkin yöntemidir.
ister bunu okunmuş elma ile yapın ister dua mekanizmasını harekete geçirin sonuçlarına inanamazsınız.

mekanizma şu şekilde işler; önce sorun veya durumu tanımlarsınız. sonra ona bir form, yüz veya kişilik verirsiniz. zihinde bu form üzerinden iyileşme veya o konuda ilerleme sağlayacak şekilde yoğun düşünce ile zihni dolayısıyla evreni harekete geçirir oluşmasını sağlarsınız.
hissi kalbel vuku, şimdi seni düşünüyordum, aklımıza gelen başımıza gelir, şom ağızlı hepsi alsında bu sistemin başka başka şekilde çalışma şekilleridir.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

saddam hüseyin

amerikan'nın özgürlük getirdiği güzel ırak ilinin eski başkanı.
amerika eğer özgürlük getirecekse üç şeye dikkat eder.
su
doğal zenginlik
stratejik önem.

ırak iran savaşının başlangıcı da aslına şu an içinde olduğumuz büyük ortadoğu projesinin ilk adımlarına bir tanesiydi. direkt iranı alaşağı edip olayı toptan bitirmekti amaç. o dönemlerde türkiye uysal bir ülkeydi.

ırak bölgenin en iyi su rezervlerini sahip ülkelerden biri. bizden bile iyiler. hem petrol hem de şu zengini bir ülke. hal böyle olunca ırak 'a özgürlüğün gelmesi çok uzun sürmedi.
ırak' in kuveyt 'e saldırması sadece bölgesinde şu an olan olayların yani suudilerin ve avanelerinin çevre ülkelere zarar vermeye başlaması ve amerikan yandaşlığıydı.

saddam önce avrupaya yanaştı ve petrol ticaretini euro üzerinden yapmak istedi ve saydığım şu, zenginlik ve stratejik durumu yüzünden devrildi. o gün saddam'a düşman olan herkes şimdi mumla arıyor ırakta. aynısı libya için de geçerli.

ırak, iran savaşı öncesi çok modern ve gelişmiş bir ülke olmasına rağmen sıradan belli seküler anlayışlarını altında kaldı.
körfez savaşı olduğunda bugün olacakların hepsi belliydi.

ibb'den çince durak isimleri

keyfi bir uygulamadan başka bir şey değildir.
bu gibi uygulamalar için veri gerekir. yani istanbul'a gelen turist sayısı segmente edilir ve hangi ülkeden hangi dilden ve hangi alım düzeyinden oldukları belirlenir.

sokak, durak isimleri, turistik alanlar, girişler çıkışlar ve yönlendirme tabelaları buna göre düzenlenir. burada çinliler ile yatırım konusunda bir anlaşma veya yakınlaşma var diye anlıyorum. elbette pr değeri var ama gelin görün ki yönetime gelen kim olursa olsun, parti, anlayış farkı olmaksızın aynı koltuğun laciverti durumunu yaşatıyor bize. belki de koltuk büyüsü böyle bir şeydir, ne dersiniz?

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

son dönemin yükselen aydın görüşün dayanılmaz modernliği.
gün geçmiyor ki aydın olmak modern gözükmek için bir tarafımızı açmayalım sayın seyirciler. yükselen trend olan aydınlığı ahkam kesmekle karıştıran genişleme eğilimi gösteren mikrobik kesim şimdi de modern gözükmek için elinden geleni yapıyor. şimdinin trendi homoseksüelliği övmek. hem de bunu cinsler arası eşitlik vs gibi bir kılıfla yapıyorlar. bu eşitlik denen şey aslında bir balığı kedi gibi davranmasını, koşmasını atlayıp zıplamasını beklemek gibi bir şey. cinsler birbirini tamamlamak için varlar. bir kadın ve erkeğin eşit olduğunu söylemek abes. kabin karşısında kesinlikle eşitler buna kimse bir şey söyleyemez.

yalnız cinsiyetler arasındaki birbirini tamamlayacak özellikleri ortadan kaldırırsanız bütün deneyle oynarsınız.

neyse modern kişiler öyle ki, rahatı bozulmasın, twitter 'dan öğrendiği 160 karakter bilgiyi instagram postuyla harmanlayıp modernitenin dibini bize yaşatıyor. adnan menderes' in her mahalleye bir zengin parolası şimdilerde her aileye bir modern, hatta bir modern alana salaklık bedava şeklinde devam ediyor.

kendini özel hissetmek veya biraz olsun farklılaşma uğruna olmadık saçmalıkları gösteren tek hücreli amipler türedi. bir de hızlıca bölünüp çoğalıyorlar.

ne için nelerden vazgeçtiklerini bilseler???

bayan şoför

 spoiler!
500t şoförü olarak bana kalmış bıdı.
trafiğin can damarını kesen kişi.

kadınlar trafikte diğer bütün sürücülere göre daha saygısız. evet! saygısız ve bunu pişkinliğe ve vuruyorlar. günde en az 5 kadın şoför vakası yaşıyorum. sinyal vermeden dönmek, yolun ortasından gitmek, üzerine doğru atılmak, olmadık yerde dönmeye kalkmak, normal seyir hızının altında gitmek bunlar en basit olanları.
insan bir özür diler veya bir şey yapar. bir de hiç bir şey olmamış gibi devam ediyorlar. hadi bunu da geçtim ders al bari. o da yok iki ışık sonra aynı şeyler.

hele bir de sen hatalıysan; oooo! işte frene basayım derken gaza bastın demektir. normal trafikte bile sıkıştırdığından tut, aslında bizi trafiğe bile çıkarmamaları gerektiği konusunda bin türlü maval dinlersin.

zordur kadın şoförle aynı trafikte olmak.

vaveyla

kopan şeydir. mesela bir duraktan kalktığınızda eğer aşağıda yolcu kalmışsa, kapıya biri şıkıştıysa veya birisi diğerini ittiğinde arkadan gelen feryat figandır.

ne yalan söyleyim bazen bilerek insanları kapıya sıkıştırıyorum. çok zevkli ama.

greta thunberg

batı projesi.
geleceği çalınmakla veya diğer konularda söylediklerine katılıyorum ama türkiye, arjantin, brezilya ve hatırlamadığım bir iki ülkeyi hedef gösterecek şekilde gerekli düzenlemeleri yapmamakla ve çevre kirliliğine duyarsız kalmakla suçlaması tamamen bir projenin parçası olduğunu gösterdi.

sadece türkiye veya diğer ülkeler değil ki mesela çin, amerika, avrupanın hepsi var ve biden daha fazla dünyanın içine ediyorlar. yani var da var.
neden önümüzdeki dönemde yükseliş trendinde olan ülkeler . 2025 sonrası dünyanın gelişecek en büyük ekonomileri bunlar.

bir makale okumuştum bu kızla ilgili
 spoiler!
öyle bakmayın otobüz şoförleri de okuyor
bu kızın neredeyse tıpatıp aynı tipte olan bir kız yine ayı söylemlerle ikinci dünya savaşı sonrası amerik'ada ortaya çıkıyor ve rusya'yı dünyayı kirletmekle ve geleceğinin çalındığıyla ilgili kamuoyunda boy göstermeye başlıyor. dünyanın her yerinde ses getiriyor. sonra rusya ister istemez ülkelerine davet ediyor. rusya'da da büyük ilgiyle karşılanıyor ve rusya bir şekilde masaya oturmak ve belli şartları kabul etmek zorunda kalıyor.

gelelim küçük greta'ya;
-hedef gösterdiği ülkeler arasında olmamız beni ve 500t şoförü arkadaşları acayip şekilde işkillendirdi. yolda görsek sıkıştırırız arabasını o derece.
-türkiye'nin içinden gelen olumlu gibi gözüken her haber ve bilgi aslında algı yönetiminden başka bir şey değil .
-her ne kadar bazı kesimler tarafından hala öyle olmadığı ve masum bir çevre hareketi olarak ta görülse gezi olayları da bu şekilde bir senaryonun parçasıydı. irili ufaklı herkes bir yerinden bilmeden parçası oldu. ( bu arada kesilecek tek bir dala dahi karşıyım)
-aynı olayı futbol üzerinden de deneyecekler. fenerbahçe'nin şike davası bir denemeydi. şimdi ise galatasaray üzerinden gelecekler diye tahmin ediyoruz arkadaşlarla. ( sırf galatasaray stadından geçerken bunu için korna çalıyorum) . nasıl diyeceksiniz yugoslavya'nın parçalanması kızıl yıldız takımına yapılan haksızlıklar yüzünden sokağa taraftarın dökülmesiyle başladı ve artık güney slavya diye bir yer yok. ( yugo güney demek)

aynı protestoyu bir türk veya başka bir genç yapmış olsaydı ; bm toplantısında trump'ın yanında veya bu kadar ses getirecek şekilde bir ortam yaratılır mıydı?

son söz olarak her gözdüğü sakallıyı dedesi sanan masum ve yalnız ülkemin insanlarına; size helen her şey mutlaka bir sebebi var. bedava peynir fare kapanında olur.

korkmayın sönmez. sönmeyecek!
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.