siyasete giren herkesin istisnasız uğrak yeridir.
gelelim işin aslına;
insanlar genelde duygu, düşünce ve inançlarını göstermek istemezler. bunun ana sebebi en savunmasız, en samimi, ve en açık oldukları yerlerdir. duygularını saklarlar, düşüncelerini söylemezler ve inançlarını gizlerler. bunları yaparlar ama gelen karşıt duygu, düşünce ve inanıcı da tartarlar.
bunu fark eden algı yöneticileri insanlara hep buradan telkinde bulunurlar. çünkü buradan kişiyi yakalarlarsa her şeyi değiştirebilirler.
inançlar düşünceye döner, düşünce de duyguya. sonuç olarak duygu da fiile. bu üçlü beraber çalışır.
kişinin an kolay avlandığı yer inancıdır. en saf orasıdır. diğerleri artık güçlenmiş inançlardır.
allah ve allah kavramı üzerinden veya insanların her türlü inancı üzerinden kişiye telkinde bulunmak ve kendi saf inancın yerine kendi çıkarını inanç olarak koymak tam anlamıyla şerefsizliktir.
bu koskoca bir duvarı, bir kiremit çekip yerine yeni bilgi kiremitini koyarak yapmak gibidir. algı ustası bunu diğer kiremitlerin yanında sırıtmayacak şekilde yeni bir bilgi koyarak yeni kiremiti yerleştirir.
bir süre sonra yeni bir duvar karşınıza çıkar. ilk çıkış noktasından çok farklı yerlere gelmiş, ne idiği belli olmayan sadece kişisel çıkarlara hitap den bir duvar.
beyini böyle yıkarlar. beyazları yıkarken içine bir renkli çorap atarak.
allah'la veya dinle kandırmanın mekaniği de bu şekilde işler. bu mekaniği diğer bütün inançlarınızla ölçebilirsiniz.
bu algı yönetiminden kurtulmanın yolu yok mu? var elbet!
önce konu hakkında tarafsız olarak her bilgiye açık olmak işin başlangıcı. size gelen bütün bilgiyi iyi bir muhasebeden geçirmek için de o konuda derin bilgi sahibi olmak. bunun için araştırmak, dinlemek, okumak gerekir.
yapabilene aşk olsun.
(bkz:
atatürk ile aldatmak)