@sunshine

Yazar

Durum: 491 - 0 - 0 - 0 - 26.12.2019 18:11

Puan: 2255 - elf

15 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Yazar.

Uslu bir yazar olmadı. Şirinleri göremedi. :) Yazar, yazmaz. İdare edin.
  • /
  • 25

beyaz iş

delik işi

sabır, tecrübe, yetenek isteyen diğer adı beyaz iş olan, nakış türüdür.
sarma tekniğiyle işlenen desenin, nakış makasıyla oyulmasıyla oluşur.
yatak takımı, oda takımı, bohça ve bebe takımları yapılır.

söz bohçası

dünür tanışma merasimi sonrası hazırlanan, tüllü, incili, sandıklı, nazar boncuklu şıkır şıkır bir masraf kütlesi (gv)
efendim, arkadaşımdan söz etmiştim. dünürleri ile tanışmaya gitti. başlangıcı sıkıcı olsa da, çok mutlu geri geldi.
dünürleri sıcakkanlı, gelini güzel ve içten bir kızdı. mutlu kayınvalide adayına, bir hafta sonra bir telefon geldi. gençler nişan tarihini belirlemişlerdi. mutluluk tavan yaptı.
küçük bir detay vardı. kızımızın ailesi geleneklerine bağlı bir aileydi. bohça isteniyordu. detaya girmeden çekirdek aileye ve geline bohça yapılacaktı. karşılık olarak, onlar da damada ve çekirdek ailesine bohça hazırlayacaklardı. bu akraba, komşu, eş, dost elaleme karşı, törenin şanındandı.
arkadaşım, avm yollarına düştü. gelinine, çamaşır takımı, bornoz takımı, ayakkabı çanta takımı, günlük kıyafet, gecelik sabahlık takımı, pijama takımı, tüylü terlik (olmazsa olmuyormuş) makyaj malzemesi, parfüm aldı. üzerine altın set, tek bilezik, saat, kolye aldı. daha da üzerine, anne baba ve kardeşlere hediyeler alındı.
bu alışveriş kısmı sözlükçüm. bu alınan hediyelere beyaz delik işi bohçalar alındı. bohçalara sarılan hediyelerin üzerine tül, dantel, yapma çicek ve incilerle süsleme yapıldı. bitti mi? bitmedi! (vapur satıcılarına benzedi burası)
kadife kaplı, incili süslemeli, iki adet sandık içine bu bohçalar yerleştirildi.
sandıklar götürülürken yanında, gümüş tepsiye yaptırılmış çikolata ve çicek de klasik olarak zaten gidecek.
tüm bunlar küçük çaplı bir servet sözlükçüm. çok güzel, çok keyifli bir telaş ama maddi durumu uygun olmayan aileler için, ciddi sarsıcı bir durum.
gelişmeleri aktaracağım sözlükçüm. onlar ermiş muradına diyelim...

dünür tanışma merasimi

tanışıp, anlaşmış, evlenmeye karar vermiş iki gencin ailelerini bir araya getirip, tanıştırma, kaynaştırma merasimidir.
tabi ki böyle bir merasim yok ama bu özel ve güzel güne daha farklı bir isim bulamadım.
arkadaşımın oğlu uzun zamandır bir kızla çıkıyor, evlenme kararı almışlar.
damat adayımız izmir'de çalıştığı için, annemiz gelininle teknolojik olanakları kullanarak görüntülü görüşme yoluyla tanıştı. baba kuralcıdır, o hiç görmedi.
dolayısıyla geçen hafta izmir'e gidildi, gelin hanım ve ailesiyle tanışma ve kaynaşma yemeği yendi.
-ne yaptın? nasıl geçti? dedik!
-ilk 15-20 dakika hepimiz masa örtüsünün desenlerini inceleyip, sırıtıp durduk. azap gibiydi, dedi. sonra herkes gevşedi. çok tatlı insanlar, diye ilave etti.
çok kolay olabilecek durumları, gerilimli hale biraz da bizler getiriyoruz değil mi sözlükçüm!

anne üniversitesi

ankara büyükşehir belediyesi ile gazi üniversitesi arasında imzalanan protokolle hayata geçirilen ‘anne üniversitesi’ örnek projeler arasında gösteriliyor. gazi üniversitesi sağlık bilimleri fakültesi´nde bulunan anne üniversitesi´nde verilen eğitim sayesinde kadınlar, sahip oldukları bilgileri güncelleyerek, kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak. aynı zamanda eğitim sonunda katılım sertifikası da verilecek.
(sözcü gazetesi)

niğde valiliği

türkiye cumhuriyeti topraklarında yaşayıp, özgürlüklerinden ve güzelliklerinden faydalanıp, türküm deyip, böylesine bir karara imza atmaya eliniz nasıl gitti? bir türk vatandaşı içim acıyarak sormak istiyorum. tüm içtenliğimle de kınıyorum bu kararı.
"kamu düzenini bozduğu için, 29 ekim yürüyüşüne izin verilmeyecektir" denmiş kararda efendim.

michael jackson

çok beğendiğim fakat çocuk tacizleri ile ilgili yayınlar basına yansımaya başladığı tarihten itibaren hızla hayranlığımı yitirdiğim ses ve show sanatçısı

süpürün arkadaşlar

bu bir temizlik terimi gibi gelse de, hiç öyle değil sözlükçüm.
emniyet güçlerinin başındaki yetkili kişi bu ifadeyi kullandığında ortalık temizleniyor, temizlenmesine de, nasıl temizleniyor?
bu temizlikte biber gazı, tazyikli su, kalkan ve cop var. detayı hayal gücünüze bırakıyorum. tv. lerde izliyoruz zaten.
siz, siz olun. uzak durun.

ismail mert bayar

"bize neden güldün" gerekçesiyle, sekiz suriyeli tarafından dövülüp, bıçaklanıp, hastanede hayatını kaybeden milli futbolcumuz.
bu cesur efendileri, ufak ufak memleketlerine alalım da, bu 8-1 kahramanlıklarını, kendi ülke savunmalarında göstersinler artık.
hadi, hadi.

meryem iyin

milli teakwandocumuz.
kadınlarda sırp rakibini 21-7 yenerek avrupa şampiyonu oldu.
kadınlarımızın hemen her spor dalında başarılı sonuçlar almaları göğsümüzü kabartıyor.

neşe alten

teröre kurban verdiğimiz gencecik öğretmen kızımız. 26 yıl olmuş bugün. bu yavrucakla ilgili hafızama kazınan bir görüntü var. silinmiyor, silinmiyor.
öğretmenimiz, evinden sürüklenerek, dövülerek, itile kakıla köy dışına çıkarılıp katledilmeden önce, akşam yemeği hazırlıyormuş babasıyla.
tayin edildiği okul çok harap durumda olduğu için onarımına kendi cebinden epey bir para harcamış, bu nedenle sofra çok mütevazi.
kızartılmak üzere bekleyen biberler, yoğurt ve kesilmiş bir karpuz. son yemekleri baba kızın.
bu görüntü ekranlarda defalarca verildi.
o yiyecekler gözümün önünden asla gitmedi.

ve öğretmenim ben seni hiç unutmadım. ideallerin uğruna ışık saçmaya gittiğin o topraklarda, solup gittiğini hiç unutmadım.
ışıklarda uyu.

diyarbakır'da öğretmen'e dayak

diyarbakır 'da görev yapan bir öğretmenimiz, hareketlerinden şikayetçi olduğu bir öğrenciyi, önce okul idaresine bildirmiş, ardından velisini okula çağırmış.
video şöyle: öğretmen, veliyi bahçe kapısında karşılıyor. veli üç saniye sonra öğretmeni iteliyor, öğretmen geri çekilirken, veli ve yanındaki iki eşkiya öğretmene saldırıp, yere düşürüp, dövüyorlar. hatta bir tanesi başına tekme atıyor.
veli ve yanındakilerin iletişim şekli o kadar medeni ki insanın gözleri yaşarıyor.
tebrikler veli bey, mahalle kahvesinde böbürlenerek anlatırsın olur mu? zavallı adamı üç kişi nasıl dövdüğünüzü, nasıl yerde sürüklendiğini, üstelik çocuğunun öğretmeni olduğunu, çocuğun için emek verdiğini.
değişmeyin, böyle kalın! mağara dönemlerine geri dönemlerine geri dönelim. gücü, gücü yetene.
milli eğitim bakanımıza da selam olsun. sisteminiz öğretmenlerinizi yerlerde sürüklüyor. selam olsun hepinize.

meseli

blogger, içerik editörü, teknik eğitmen, eş, anne. on parmağında on marifet bir kadın. ha unutmadan sözlüğün admini ayni zamanda. ayağımızı denk alalım. şaka, şaka. sıcacık bir kadın. yazılarından sevmiştim. tanıdım daha da sevdim. hadi meseli on parmağının biri her daim sözlük olsun.

quş ağacı

gençlerin kullandığı gibi "yazıyor abi ya!" dediğim yazar. öykü tadında betimler yazan yazar. daha çok yazsın, daha uzun yazsın diye umduğum yazar. emeğinize sağlık!

yurdumun acıtan gerçekleri

kenan ceylan tokat zileli bir assubay.
hakkari 'de şehit düştü. şehit töreninde kimse kameralar önünde boy göstermeye çalışmadı. ön safta yer kapmaya çalışmadı. genelkurmay' dan kimse cenazesine katılmadı. şehit subayımız aleviydi.
cenazesi cemevinden sessizce kalktı.
ölüme giderken bu genç subayın kimliğini merak eden olmadı. ölünce!?
vefasız ve saygısızsın sevgili ülkemin, sevgili insanları, sevgili büyükleri!
(dip not: alevi değilim. anlam çıkarmaya çalışmayın.)

beklenen zirve

mekan konusunda geçen zirvede mutabık kaldığımız, sayın sözlük yönetiminin kafasının neden karışık olduğunu anlayamadığım zirve.
yine de haberlerinizi bekliyor olacağız!

bahara

serin ekim gecesini, sıcacık betimleri ile ısıtan yazar. ismi gibi gelmiş sözlüğe. bahar gibi. tatlı, ılıman bir güzellik.

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

kampçıbebek

"haydarpaşa ve sirkeci garları" başlığında, harika bir betimle, harika bir ironi yaparak, yüzümü ışıldatmış yazardır.
hoşgeldin bebek, iyi ki geldin!
aydınlık yarınlarda hep beraber olmak dileğiyle.

ahmet taner kışlalı

"umudu ertelemek, kuşkusuz ki yitirmekten daha iyidir"
1999 yılında, akit gazetesinde yayınlanan fotoğrafının üzerine çarpı konularak, hedef gösterilmiş, bombalı suikast sonucu hayatını kaybetmiş değerli aydınımızdır.
  • /
  • 25

kız öğrenciye hakaret eden profesör

şu tip olaylara bir yerlerde rastgelmeyi o kadar istiyorum ki...

ancak bu tip haysiyetsiz dallamalar adamların yanında yapamazlar bunu. ancak kendisine ses çıkaramayacak sünepelerin ya da fiziksel anlamda güçsüz kadınların yanında öter boruları bu tiplerin. o okulda okuyan bir öğrenci olsam, okulu bitirmem mezun olmam o herifin iki dudağının arasına bakıyor olsa dahi; o kadının kıyafetine laf atan, üniversiteyi pavyona benzeten, öğrenciyi giydiği kıyafet ile aşağılamaya çalışan bu basit beyinli ucubeye öyle bir ders verirdim ki girdiği her sınıfta ibret olsun diye ilk o dersi anlatırdı... ah ah! yalvarıyorum bir tanesi denk gelsin. biliyorum düzelmeyecek ve bitmeyecekler çünkü onların yaptığını normalleştiren aşağılık bir toplum var arkalarında. o yüzden son zamanlarda bu kadar sesleri çıkar oldu zaten... ama buraya yazıyorum, bir gün benim bulunduğum bir ortamda değil profesör, genelkurmay başkanı böyle bir hadsizlik yaparsa, rütbesini söker münasip bir tarafına sokarım onun.


t: öğrenciye, kendi ihtisas alanıyla ilgili katacak bir şeyi olmadığı için ahlak bekçiliğine soyunmuş bir gerzektir.

türkiye'de profesör olma koşullarını bilen insanlar zaten bu gerizekalı ucubelere sırf sıfatlarından ötürü itibar etmeyecektir.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

devrim. çünkü devrim kadar bir toplumu rahatsız eden başka bir durum yoktur. toplumun içinde bulunduğu kalıptan onu bir anda sıyırmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

ilk bisikletim

sahip olduğum ilk bisiklettir.
bisiklet denince aklıma hep ilk aldığımız bisiklet geliyor. ilkler unutulmaz derler ya buda öyle bir şey olsa gerek.
ilk bisikletimi türkiye gazetesinden kupon biriktirerek almıştık. aylarca kupon biriktirmek, bayide acaba gazete kaldı mı şeklinde korkular, biriktirilen kuponların evin en gizli yerinde saklanması derken o gün gelir ve bisan marka mavi aslan parçası en sonunda teslim alınır. babamın akşam eve geldiğinde arabanın arkasında onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.

senelerce o bisiklete bindim. yıpranmış bir bisiklet olsa da bir gece insafsız bir hırsız tarafından bisikletim çalındı. ansız bu ayrılık belki de hiç unutamama neden oldu. her ne kadar vedalaşamasakta sen hep kalbimdesin, mavi kadrolu ilk göz ağrım.

sunshine

farkındalığı yüksek ve hep en iyisini isteyen yazar.
ama, mesela çehov şöyle der " mükemmellik uyumsuzlukla birlikte var olabilir. "

ez cümle; özlenen yazardır.

manda ve himaye

(bkz:mustafa kemal atatürk) önderliğinde, erzurum kongresi'nin bildirisinde kabul olunamaz olarak verilen karardır.

kelimeleri ayrı ayrı ele alırsak manda; kendini yönetemeyecek duruma gelen ülkelerin, tekrar kendini yönetebilecek duruma gelene kadar başka ülkelerin üzerinde yönetim oluşturma işlemine denir. yani kısaca ülkeler geçici olarak yönetim ve idari hatta iç işlerini başka ülkelere tabi bırakıyorlar. ancak ülke üzerinde egemenlik oluşturmuş mandacı devletler genel olarak devletin ilerlemesini ve gelişmesini kendisine bağlı kalacak şekilde yürüttüğü için bu süreç genelde kısa süreli olmuyor.

himaye ise; kendini koruyamayan ülkelerin işgal edilmemek için başka ülkelerin koruyuculuğu altına girmesine deniliyor.
bu iki kavramda aslında güçlü ülkeleri daha güçlü, güçsüz devletleri ise daha güçsüz hale getiriyor.

ulu önderin yüksek öngörüsüne ne kadar minnet etsek az.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

sunshine

bir güneş ışığı.
naif, dolu, candan ve sözlüğün hak ettiği yere gelmesi için canla başla çalışan...
nasıl hayal ediyorsanız emin olun öyle bir gerçek ile karşılaşıyorsunuz.
bir dost, bir abla kazandık. ne mutlu.

türk filmi

tanımlaması basit, yaşaması zor film türü. bildiğiniz türk sinema sektörünün ürettiği dram, acı, neşe, kıskançlık içeren filmlerin tümü.

hangi kafada yazıldıysa çıkın sokağa bakın aynısı mutlaka var.

(bkz:dünyayı kurtaran adam)

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

Toplam betim sayısı: 491

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

güzelce eğlenen gençlerdir. maşallah, hepsi katır gibi tepiniyor (!) mağdur değil miydi bunlar, zor durumda filan. yazın sahillerde, kışın caddelerde güzel eğleniyorlar. yazık! sığınmışlardı, di mi?

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ev işleri

bitmeyen işler grubundadır. büyüklerin deyimiyle "arsız" dır. çamaşır, bulaşık, ütü, cam silme, süpürge, toz alma, mermer, fayans ovma, dolap içi silme ve yerleştirme, market alışverişi, banyo - mutfak hijyeni, yemek. bunlar ana başlıkları, detaya indiniz mi? ne işler açar başınıza ev işleri denen canavar! yardımcınız geliyorsa mutlu olun, yok kendim hallederim diyenlerdenseniz zor çok zor. geceyarısı mutfak dolabı silerken bulabilirsiniz kendinizi.

neşet ertaş

türk halk müziği üstadlarından. ismi için, şöyle bir açılım yapılır : neşet ertaş diye yazılır, neşe, dert, aşk diye okunur. bozkırın tezenesidir.

sakalsız erkek

bazı çevrelerce ısrarla sakal bırakmaya davet edilen erkeklerdir. yoksa "hallenenler" olabilirmiş. ne demekse?
memlekette tertemiz yüzlü insanlara hasret kaldık. bir de bu sözde fetvacıların çağrıları çıktı başımıza. hayır olsun bakalım.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadın

bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?

beş bin yıldır kadın; kölenin kölesi.
ücretli kölenin evdeki hizmetçisi.
köylünün namusu. küçük burjuva aydınının içki sofrasında mezesi ve ilişki albümünde yeteneğinin övüncesi.
kapitalist pazarın cinsel metası.
dindarın kapatması.
tanrının şeytanı.
erkek avcıların gülü, sözde aşk meleği.
oysa o, insanı "rahminde" var edip, yaratanı! emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun sahibi.

john soul

öğretmenim, bu nasıl yeniyor?

bu sabah, biraz yaşlılık biraz duygusallıkla yoğrulmuş yaşamıma, soğuk algınlığı sosu eklenmişken, gözyaşı döktürmüş, dünyanın en masum, en tatlı, en şirin, buram buram yoksulluk izleri taşıyan harika sorusudur.
ığdır'da eli öpülesi, önünde saygı durulası sevgili öğretmenimiz mehmet özcan çocuklarına pizza ısmarlamış, hayatlarında ilk defa pizza gören masumların, o güzel bakışları, o şirin yemeleri ömürlük bir iz bıraktı bana.
sevgili öğretmenim, yanan insanlık ateşiniz, eğitimci ruhunuz hiç solmasın.
sağolun, varolun. saygılarımla.

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü

uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele günü, aile bakanı zehra zümrüt selçuk'un açıkladığına göre, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve diyanet işleri başkanlığının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek.
simge yapılar, kadına şiddetin karşıtlığını ifade eden turuncu renk ile renklendirilecek.
81 ilde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
bu etkinlikler umarım sadece laf ve sohbet olarak kalmaz, uygulama olarak da kadın ve çocuğa şiddetin önüne ciddi engeller çekilmesi için çalışmalar yapılır.

otizmli ünlüler

zekaları farklı çalıştığı için, deha seviyesindeki bilim, sanat insanlarıdır.

franz kafka
beethoven
mozart
einstein
tesla
jane austen
van gogh
edison
newton

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

geleneksel tıp

binlerce doktor uygulama sertifikalarını almışlar. artık "kupa çekme" "sülük" tedavileri konusunda da eksiğimiz kalmamış şükür.
tabipler odası "bu tedaviler afrika'da bile kalmadı" dese de, bizde var efendim.
sıradaki örneklerini çok merak ediyorum. okuyup, üflemeye başlarlar mı acaba bizi?
mümkündür. geleneksel tıp efendim. siz de hiç bir şey beğenmiyorsunuz.

doç. dr. elif ince

ilk radyonsuz tomografi cihazının geliştirilmesine öncülük eden nükleer fizikçi bilim kadını.
istinye üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ince ve ekibinin cihazı, türk patent ve marka kurumu'nun düzenlediği yarışmada altın madalya kazandı. mesanenin görüntülenmesi için geliştirilen cihaz büyük yankı uyandırdı.

çam ağacı

yılbaşı üzeri evinizde bu güzelim ağacın kendisi veya bir taklidi bulunuyorsa yandınız, dinden çıktınız demek oluyor.
çok kusurlu ve hatalısınız. hemen yok edin o ağacı. zinhar süslemeye falan kalkmayın. en derin köşelere sokun, bir daha da çıkarmayın. çünkü niyetiniz asla yeni yılı kutlamak olamaz, neler karıştırıyorsunuz siz bakayım? ağacı kaldırın. ohh! hep beraber rahat nefes aldık. yine kurtardık!

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.