@sunshine

Yazar

Durum: 491 - 0 - 0 - 0 - 26.12.2019 18:11

Puan: 2255 - elf

16 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Yazar.

Uslu bir yazar olmadı. Şirinleri göremedi. :) Yazar, yazmaz. İdare edin.
  • /
  • 25

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ensar vakfının okullarda ahlak eğitimi

geçtiğimiz yıllarda karaman'da akıllara kazınan rezaletle gündeme oturmuş (45 erkek çocuğa tecavüz) ahlaki ve dini değerleri yükseltme amacıyla kurulmuş ensar vakfı,milli eğitim bakanlığı ile bir protokol imzalamış, okullara giriş çıkış ve stand açma kolaylığı sağlanmış, öğrencilere ahlak eğitimi vereceklermiş.
kurda kuzu emanet ediyorlar özetle. ana okuluna dini eğitimi soktular masumlar kafalar karmakarışık geziyor. tuvalet duasını unuttum, diye çişini tutmaya çalışanlar mı istersiniz, kabus görenler mi?
sıra ortaöğretim öğrencilerine geldi. hadi onları da manevi olarak yaralayın. ülkenin tüm ayarları bozulmuş olsun. hedef ne kadar da belli!

kız öğrenciye hakaret eden profesör

yer. istanbul üniversitesi. kişi. istanbul aydın üniversitesi'nden profesör atilla girgin.
iletişim fakültesi'ne konuk tez jürisi olarak gelen bu şahıs, koridorda oturmakta olan mini etekli öğrenciye, "burası pavyon mu?" dan başlayarak, ağır hakaretlerde bulunuyor, yetmiyor. yanında bulunan arkadaşı, savunma yapmaya çalışınca çenesini sıkarak kapatıyor.
öğrencinin kıyafeti ne olursa, olsun bu beyin haddi midir? bu gençlere hakaret etmek, elle kolla müdahele de bulunmak. gençler çok sıra dışı bir giysi içindelerse keşke zarif bir dille uyarsaydınız. ünvanınıza bu yakışırdı.
üniversite'de konuksun. görevini yerine getir yeterli. ilkokul öğretmenim çok sık bir örnek verirdi bizlere : çingeneye beylik vermişler, önce babasını ayağına getirtmiş. babasına "bak bana sen adam olamazsın diyordun. bey oldum" demiş. zavallı baba, üzgün cevap vermiş : evladım ben sana bey olamazsın demedim, adam olamazsın, dedim.
profesörlük, yazık ki hangi kafaların üstüne olmamış giysi gibi emanet.

yeni yıla merhaba zirvesi

"eski sözlükle kıyaslama, bu yepyeni bir oluşum" denilip, neden zirvenin bile kıyaslamasının yapılmasını anlamadığım zirve. eski sözlükten kalan sayılı bir kaç yazar için kırıcı oldu. eski sözlük yazarları da, ellerinden gelen özeni gösterdiler bu oluşum için, haklarını ve emeklerini saygıyla anıyorum ben kendi adıma ve asla kendimi dahil etmiyorum.
ne güzel zaman geçirip, yeni arkadaşlarımızı tanımışsınız. harika bir gün olmuş anladığım kadarıyla,sizler adına inanılmaz mutlu oldum.
bir daha ki zirveye kota belirleyin ona göre gelelim. katılım sayısı önemli değilmiş madem.( #5181)
nice zirvelere olsun sözlük!

kadını döven erkeği de bir kadın yetiştirdi

erkek egemen toplumun nimetlerinden(!) fazlasıyla yararlanmış kadındır.
babası doğumuna sevinmemiş, erkek çocuk istemiştir. kendinden küçük erkek kardeşlerine hizmet ettirilmiş, yine erkek kardeşleri okula devam ederken, ev bahçe hayvan işçisi olmuştur. babasının beğendiği biriyle evlendirilmiş, başka bir eve işçi, aşçı, hizmetçi olarak gönderilmiştir.
kendisi çocuk yaştayken anne olur. eziyet çekse, dayak yese de koca yanında kalacaktır. baba evinden istenmez. gelinlikle çıkan, kefenle döner ancak. hikayemiz başa sarmıştır. o da istenmeyen kız çocukları doğuracaktır.
bir garip çarktır bu döner gider. nice kadını öğütür, yutar. gelenek, görenek, töre, namus diye diye kurban veriyoruz kadınları. döveni de dövüleni de o büyütüyor çaresizce. istenmeyen kızı da, beklenen kıymetliyi dünyaya getirdiği gibi.
kadınlar, doğurduğu çocuğun cinsiyetinden bile sorumlu tutulan kadınlar, dövülüyorlar, sakat kalıyorlar, ruhları yaralanıyor, ölüyorlar birer birer ve kimse bir şey yapmıyor!
not:düzeltme

tunç başaran

memduh ün'ün asistanlığını yaparak sinema dünyasına giriş yapmış, 18 aralık günü hayatını kaybetmiş ünlü yönetmendir.

türkiye'nin oscar aday adayı olduğu 1989 yapımı uçurtmayı vurmasınlar, piano piano bacaksız, abuzer kadayıf önemli sinema filmleri arasındadır.

uçurtmayı vurmasınlar

tunç başaran filmidir.
siyasi mahkum inci ile annesiyle birlikte hapis yatan, hapishanede büyüyen barış'ın büyük sevgisini, kadın mahkumları ve ülkenin o zaman içinde bulunduğu durumu anlatan yalın, sade, duygusal filmdir.
nur sürer başrolü çocuk oyuncu ( o zaman çocuk tabii ki) ozan bilen' le paylaşmıştır.
uçurtma, bu filmdeki kadar hiç yakışmamıştır özgürlüğü anlatmaya...

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.

yoksulluk intiharları

can, bedeli olmayan değeri ölçülemeyen insanın özü. yaşam özü. candan vazgeçmek, canına kıymak nasıl bir sınırda yaşanır? bugün üç intihar yaşadı bu ülkede. iki olayda, "evde yemeğimiz yoktu. baba evine geldik" diyen eş ve çocuklar var. son olayda borçlarını liste yapıp intihar eden kişi var.
ekonomimiz çokomelli diyen bir bakanın, çöken ekonomiyi görmediği, duymadığı bir ülke. insanların gün be gün yoksullaştığı bir ülke. açlık sınırında insanların yaşam savaşı verdiği ülkede, canından vazgeçiyor insanlar!

uludağ'da ölen dağcılar

2 aralıkta uludağ'da zirve yapmak üzere yola çıktıklarını ailelerine haber vererek yola çıkan genç dağcılar efe ve mert'ten o tarihten itibaren haber alınamıyordu. arama çalışmaları durmaksızın devam etti. ailede trekking ve dağcılık meraklıları olduğu için, her bir dağcı için ayrı bir endişe duyuyorum.
efe ve mert için yazılan her satırı okumaya çalıştım. bugün gençlerden acı haber geldi.
sevdikleri, bekleyenleri için çok zor zamanlardı eminim bu süreç.
korkunç şeyler yazıldı.
devletin imkanları boş yere harcanıyor, ne işleri varmış orada diyenler,
karı, kız eğlenmeye gittiler diyenler,
çok borçları vardı, kayıplara karıştılar diyenler,
başka işler çeviriyorlar diyenler.
yüreklerimiz küf bağlamış, vicdanlar kurumuş bitmiş, hoşgörü, insanlık elveda diyerek veda etmişler bize.
toplum olarak birbirimizden nefret eder hale gelmişiz, dağa çıkıp kaybolan iki gence nefret kusmak, nasıl bir ruh halidir? çözmek mümkün değil!
sevdiklerine sabır, efe ve mert'e ışıklı uykular diliyorum.

oburkedi

yeni, taze, cici yazarlarımızdan.
hoşgeldiniz, ne güzel olmuş, sözlüğü bulup gelmeniz. bir betiminize hayran oldum özellikle. umarım güzel zaman geçirirsiniz aramızda.

google

rekabet kurulu ile yaşanan anlaşmazlık sonucu, bundan böyle türkiye'de satılacak telefonlara android desteği vermeyeceğini ilan etmiş "internet araması, çevrim içi bilgi dağıtımı, reklam teknolojileri ve arama motorları için yatırımlar yapan çok uluslu amerikan" şirketidir.

filiz tekin

38 yaşında, kocası tarafından kafası duvarlara vurularak dövüldü. ahırdan beter bir odaya kapatıldı. günler sonra haber alan kardeşleri tarafından hastaneye kaldırıldı. bugün yaşam savaşını kaybetti. gerekçe "bakımsız" olmasıydı.
koca denen yaratık, karının bakımlı olması için gereken şartları sağladın mı? ev, çocuklar, belki bağ bahçe, hayvanlar hepsi kadınların üzerinde kırsalda. zavallı, dinlenecek zaman bulabiliyor muydu acaba? buyrun bir kurban daha! bir zavallı, bir talihsiz kadın daha.

erdem

sözlük anlamı iyi olma, ahlaklı olma, dürüst, faziletli, yiğit olma hali diye anlatılıyor.
sofiler, eğitilen her insanın erdemli olabileceğini, sokrates ise bilgili insanların erdemli olduğunu söylüyor.
günümüzde özel isim, ya da mağaza, işletme adı olmaktan fazla ileriye gidemeyen erdemli olma hali iyi olma, ahlaklı olmanın çok uzağında gibi.
biraz özveriyle başarılabilecek gibi aslında. biraz iyilik, biraz empati belki ne dersiniz?

anlamlı hediye

hediye almayı vermeyi sevmeyen var mı? bilmem. ben ikisini de severim. özellikle çocuklara hediye almaya bayılırım. onların sevinci bambaşkadır. beni çok iyi tanıyanlardan hediye almaya da bayılırım. sürprize yer yoktur.
aldığım en değerli hediyeler, kızımın ana okulunda kendi minik elleriyle yaptığı resimlerdi. eciş bücüş figürler, pullu kartlar, boyası karışmış suluboya resimler.
bugün aldığım en özel hediye apartman görevlisi ablamızın memleketinden getirdiği bir küçük torba ceviz. kapıyı açınca burnumun dibinde buldum. "senin için" dedi. insanlar köylerinden bir şeyler getirip satmaya çalışıyorlar gecinmek için çok zaman. "borcum nedir" dedim.
"gücenirim, hediye" dedi.
çok duygulandım. temizlik yapıp, hasta kardeşine ve yeğenlerine bakıyor biliyorum. çocukların payından ayırıp, bana da getirmiş. bu sadece sevgi, masumane bir sevgi. bir hatır sorma, bayramdan bayrama bir kaç küçük hediyenin en güzel, en saf, en anlamlı hediyesi.
bir torba ceviz.

las tesis

şili'li kadınların kadına şiddete karşı yaptığı danstır. dünyanın çeşitli ülkelerinde tekrarlanan gösterinin türkiye istanbul kadıköy serisinde 7 kadın gözaltına alınmış, kadın hakları savunucusu av. canan güllü darp edilmişti.
bugün mecliste muhalif kadın milletvekilleri içişleri bakanı karşısında, bu dansın şarkısını söyleyerek tempo tutmuşlar.
kaliteli bir protesto olmuş. teşekkürler sayın vekiller.

aslı şahin

kocası tarafından dövülerek öldürülen bir çocuk annesi, 31 yaşındaki talihsiz kadın.
aslı, geçen sene tokat'a memleketine gitmiş, babasına "ben sığınma evinde kalayım, sizin başınıza iş açar, silahı var" demiş kocası için.
aslı ailesini korumaya çalışırken, canını ortaya koymuş gibi.
kocası arkasından atar tutar artık. en bilinen savunmaları da kadınların "namussuz" olmaları. "namusunu temizlemiştir" mutlaka, bir takım elbise, bir kravat. hopp dışarıda. aslı toprakta. kazma sapıyla dövülerek öldürüldü. uyan türkiye uyan.

yeni yıla merhaba zirvesi

kalbim sizlerle olacak, hepinize güzel bir gün, eğlenceli bir zirve olsun dediğim buluşmadır.

şırınga çikolata

iki tane minik yavrunun canına malolan saçma, çikolata taklidi yapan nesne.
okul kantinlerinde satılıyor olması facia. belli bir yaş grubu belki tehlikesini bertaraf edebilecek durumda ama 6-7 yaş çocukları için gerçek anlamda ölüm tuzağı gibi. nasıl izin verilir? kimse incelemez mi? bu yavruların canlarının bedelini kim ödeyecek?

uyuz

2019 yılına veda ederken nur topu gibi bir salgınımız olmuş efendim. tabii ki yine ağzını açıp, halkı bilgilendiren kimse yok. allahtan bir kaç cesur gazeteci her şeyi göze alıp, doğruları ve gerçekleri yazıyorlar da biz de bilgi sahibi oluyoruz.
efendim hastane, huzurevi, kreş, okul gibi kalabalık ortamlarda hızla yayılıyormuş.
temasla, hastanın kullandığı eşyaları kullanmakla hızla geçen bir tür deri hastalığıymış. toplu taşıma kullananlar da risk altındaymış.
nasıl korunacağımıza dair bilgi bulamadım. ne yazık ki, ilacı da zor bulunuyormuş. koruyun yavruları ve kendinizi.
ha bu arada sınır kapılarını kontrolsüzce açıp, göçmenleri yurda sokan yetkililere çok teşekkürler (!)
  • /
  • 25

kız öğrenciye hakaret eden profesör

şu tip olaylara bir yerlerde rastgelmeyi o kadar istiyorum ki...

ancak bu tip haysiyetsiz dallamalar adamların yanında yapamazlar bunu. ancak kendisine ses çıkaramayacak sünepelerin ya da fiziksel anlamda güçsüz kadınların yanında öter boruları bu tiplerin. o okulda okuyan bir öğrenci olsam, okulu bitirmem mezun olmam o herifin iki dudağının arasına bakıyor olsa dahi; o kadının kıyafetine laf atan, üniversiteyi pavyona benzeten, öğrenciyi giydiği kıyafet ile aşağılamaya çalışan bu basit beyinli ucubeye öyle bir ders verirdim ki girdiği her sınıfta ibret olsun diye ilk o dersi anlatırdı... ah ah! yalvarıyorum bir tanesi denk gelsin. biliyorum düzelmeyecek ve bitmeyecekler çünkü onların yaptığını normalleştiren aşağılık bir toplum var arkalarında. o yüzden son zamanlarda bu kadar sesleri çıkar oldu zaten... ama buraya yazıyorum, bir gün benim bulunduğum bir ortamda değil profesör, genelkurmay başkanı böyle bir hadsizlik yaparsa, rütbesini söker münasip bir tarafına sokarım onun.


t: öğrenciye, kendi ihtisas alanıyla ilgili katacak bir şeyi olmadığı için ahlak bekçiliğine soyunmuş bir gerzektir.

türkiye'de profesör olma koşullarını bilen insanlar zaten bu gerizekalı ucubelere sırf sıfatlarından ötürü itibar etmeyecektir.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

devrim. çünkü devrim kadar bir toplumu rahatsız eden başka bir durum yoktur. toplumun içinde bulunduğu kalıptan onu bir anda sıyırmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

ilk bisikletim

sahip olduğum ilk bisiklettir.
bisiklet denince aklıma hep ilk aldığımız bisiklet geliyor. ilkler unutulmaz derler ya buda öyle bir şey olsa gerek.
ilk bisikletimi türkiye gazetesinden kupon biriktirerek almıştık. aylarca kupon biriktirmek, bayide acaba gazete kaldı mı şeklinde korkular, biriktirilen kuponların evin en gizli yerinde saklanması derken o gün gelir ve bisan marka mavi aslan parçası en sonunda teslim alınır. babamın akşam eve geldiğinde arabanın arkasında onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.

senelerce o bisiklete bindim. yıpranmış bir bisiklet olsa da bir gece insafsız bir hırsız tarafından bisikletim çalındı. ansız bu ayrılık belki de hiç unutamama neden oldu. her ne kadar vedalaşamasakta sen hep kalbimdesin, mavi kadrolu ilk göz ağrım.

sunshine

farkındalığı yüksek ve hep en iyisini isteyen yazar.
ama, mesela çehov şöyle der " mükemmellik uyumsuzlukla birlikte var olabilir. "

ez cümle; özlenen yazardır.

manda ve himaye

(bkz:mustafa kemal atatürk) önderliğinde, erzurum kongresi'nin bildirisinde kabul olunamaz olarak verilen karardır.

kelimeleri ayrı ayrı ele alırsak manda; kendini yönetemeyecek duruma gelen ülkelerin, tekrar kendini yönetebilecek duruma gelene kadar başka ülkelerin üzerinde yönetim oluşturma işlemine denir. yani kısaca ülkeler geçici olarak yönetim ve idari hatta iç işlerini başka ülkelere tabi bırakıyorlar. ancak ülke üzerinde egemenlik oluşturmuş mandacı devletler genel olarak devletin ilerlemesini ve gelişmesini kendisine bağlı kalacak şekilde yürüttüğü için bu süreç genelde kısa süreli olmuyor.

himaye ise; kendini koruyamayan ülkelerin işgal edilmemek için başka ülkelerin koruyuculuğu altına girmesine deniliyor.
bu iki kavramda aslında güçlü ülkeleri daha güçlü, güçsüz devletleri ise daha güçsüz hale getiriyor.

ulu önderin yüksek öngörüsüne ne kadar minnet etsek az.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

sunshine

bir güneş ışığı.
naif, dolu, candan ve sözlüğün hak ettiği yere gelmesi için canla başla çalışan...
nasıl hayal ediyorsanız emin olun öyle bir gerçek ile karşılaşıyorsunuz.
bir dost, bir abla kazandık. ne mutlu.

türk filmi

tanımlaması basit, yaşaması zor film türü. bildiğiniz türk sinema sektörünün ürettiği dram, acı, neşe, kıskançlık içeren filmlerin tümü.

hangi kafada yazıldıysa çıkın sokağa bakın aynısı mutlaka var.

(bkz:dünyayı kurtaran adam)

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

Toplam betim sayısı: 491

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

güzelce eğlenen gençlerdir. maşallah, hepsi katır gibi tepiniyor (!) mağdur değil miydi bunlar, zor durumda filan. yazın sahillerde, kışın caddelerde güzel eğleniyorlar. yazık! sığınmışlardı, di mi?

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ev işleri

bitmeyen işler grubundadır. büyüklerin deyimiyle "arsız" dır. çamaşır, bulaşık, ütü, cam silme, süpürge, toz alma, mermer, fayans ovma, dolap içi silme ve yerleştirme, market alışverişi, banyo - mutfak hijyeni, yemek. bunlar ana başlıkları, detaya indiniz mi? ne işler açar başınıza ev işleri denen canavar! yardımcınız geliyorsa mutlu olun, yok kendim hallederim diyenlerdenseniz zor çok zor. geceyarısı mutfak dolabı silerken bulabilirsiniz kendinizi.

neşet ertaş

türk halk müziği üstadlarından. ismi için, şöyle bir açılım yapılır : neşet ertaş diye yazılır, neşe, dert, aşk diye okunur. bozkırın tezenesidir.

sakalsız erkek

bazı çevrelerce ısrarla sakal bırakmaya davet edilen erkeklerdir. yoksa "hallenenler" olabilirmiş. ne demekse?
memlekette tertemiz yüzlü insanlara hasret kaldık. bir de bu sözde fetvacıların çağrıları çıktı başımıza. hayır olsun bakalım.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadın

bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?

beş bin yıldır kadın; kölenin kölesi.
ücretli kölenin evdeki hizmetçisi.
köylünün namusu. küçük burjuva aydınının içki sofrasında mezesi ve ilişki albümünde yeteneğinin övüncesi.
kapitalist pazarın cinsel metası.
dindarın kapatması.
tanrının şeytanı.
erkek avcıların gülü, sözde aşk meleği.
oysa o, insanı "rahminde" var edip, yaratanı! emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun sahibi.

john soul

öğretmenim, bu nasıl yeniyor?

bu sabah, biraz yaşlılık biraz duygusallıkla yoğrulmuş yaşamıma, soğuk algınlığı sosu eklenmişken, gözyaşı döktürmüş, dünyanın en masum, en tatlı, en şirin, buram buram yoksulluk izleri taşıyan harika sorusudur.
ığdır'da eli öpülesi, önünde saygı durulası sevgili öğretmenimiz mehmet özcan çocuklarına pizza ısmarlamış, hayatlarında ilk defa pizza gören masumların, o güzel bakışları, o şirin yemeleri ömürlük bir iz bıraktı bana.
sevgili öğretmenim, yanan insanlık ateşiniz, eğitimci ruhunuz hiç solmasın.
sağolun, varolun. saygılarımla.

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü

uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele günü, aile bakanı zehra zümrüt selçuk'un açıkladığına göre, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve diyanet işleri başkanlığının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek.
simge yapılar, kadına şiddetin karşıtlığını ifade eden turuncu renk ile renklendirilecek.
81 ilde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
bu etkinlikler umarım sadece laf ve sohbet olarak kalmaz, uygulama olarak da kadın ve çocuğa şiddetin önüne ciddi engeller çekilmesi için çalışmalar yapılır.

otizmli ünlüler

zekaları farklı çalıştığı için, deha seviyesindeki bilim, sanat insanlarıdır.

franz kafka
beethoven
mozart
einstein
tesla
jane austen
van gogh
edison
newton

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

geleneksel tıp

binlerce doktor uygulama sertifikalarını almışlar. artık "kupa çekme" "sülük" tedavileri konusunda da eksiğimiz kalmamış şükür.
tabipler odası "bu tedaviler afrika'da bile kalmadı" dese de, bizde var efendim.
sıradaki örneklerini çok merak ediyorum. okuyup, üflemeye başlarlar mı acaba bizi?
mümkündür. geleneksel tıp efendim. siz de hiç bir şey beğenmiyorsunuz.

doç. dr. elif ince

ilk radyonsuz tomografi cihazının geliştirilmesine öncülük eden nükleer fizikçi bilim kadını.
istinye üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ince ve ekibinin cihazı, türk patent ve marka kurumu'nun düzenlediği yarışmada altın madalya kazandı. mesanenin görüntülenmesi için geliştirilen cihaz büyük yankı uyandırdı.

çam ağacı

yılbaşı üzeri evinizde bu güzelim ağacın kendisi veya bir taklidi bulunuyorsa yandınız, dinden çıktınız demek oluyor.
çok kusurlu ve hatalısınız. hemen yok edin o ağacı. zinhar süslemeye falan kalkmayın. en derin köşelere sokun, bir daha da çıkarmayın. çünkü niyetiniz asla yeni yılı kutlamak olamaz, neler karıştırıyorsunuz siz bakayım? ağacı kaldırın. ohh! hep beraber rahat nefes aldık. yine kurtardık!

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.