@sunshine

Yazar

Durum: 491 - 0 - 0 - 0 - 26.12.2019 18:11

Puan: 2255 - elf

16 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Yazar.

Uslu bir yazar olmadı. Şirinleri göremedi. :) Yazar, yazmaz. İdare edin.
  • /
  • 25

istanbul yağmuru

yağışın türkiye'nin en büyük şehirlerinden birini esir aldığı, hatta durdurduğu yağmurdur.
metrekareye 108 kg. yağmur düşmüş. kabul. fakat şehir ezildi resmen. taşkınlar, çarşılarda sefil olan esnaf, baskınlar, yollarda kalan vatandaş, çöken asfalt, yetmeyen alt yapı.
bunlar yağmurun kabahati değildi. hesapsız, kitapsız yapılaşmanın karşılığı, doğanın gazabına uğradık bir kez daha.

sesimi duyan var mı?

17 ağustos 1999 depreminin akıllara kazınan en acı cümlesidir.
enkaz altında bir canlı bulma umuduyla çalışan ekiplerin, sık sık kalabalıkları susturup, bina enkazlarına seslenme cümlesidir.
her hangi bir ses, bir işaret alındığında, kazı alanında sevinç yumağı oluşmuştur.
"sesimi duyan var mı?"

17 ağustos 1999

ülkemizin en karanlık gecelerinden biriydi.karanlığa inat, gökyüzünde yıldızlar yere inmiş gibi pırıl, pırıl, tane tane seçilirken, bir felaket yaşanıyordu.
saat 03.02 yi gösteriyordu. bir çok insan için hep 03.02 kaldı.
toprak uğuldayarak, homurdanarak yarılmış, kıvrılmış, bükülmüş zayıf ve sağlam olmayan tüm binaları alaşağı etmişti.
o binalarda yaşayanlar feci şekilde hayatlarını kaybettiler.
yağma oldu, talan oldu, bir sürü çirkinlik oldu.
çok müthiş yardımlaşma sergileyen gruplar, ekipler, gençler, gönüllüler de oldu.
yarası yüreğimizde kaldı. acısı taptaze.
ders alındı mı? hayır!
önlem alındı mı? hayır!
deprem kuşağındaki ülkemiz, yeni depremlere hazır mı? hayır!
deprem sonrası toplanma alanlarına avm yaptık!
deprem ilk yardım konteynerlerini soyduk!
özetle hiç bir hazırlığımız yok!
17 ağustosta yaşamını kaybedenler huzur içinde uyusunlar. sevenlerine başsağlığı dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
umarım yeniden yaşamayız benzerlerini umarım!

kayıt parası

okulların açılması yaklaşırken anne babaların yüreğine çöken masraflardan biridir.
yasalara göre ilköğretim ücretsizdir. ama fiili durum hiç de öyle değildir.
milli eğitim bakanlığı her sene kayıt zamanı genelge yayınlayarak kayıt parası alınmayacağını, sorumlular hakkında işlem yapılacağını duyursa da, bir yandan da okullara yeterli ödenek çıkarmayarak "başınızın çaresine bakın" demektedir.
veli bu koşullar altında tam ara yerde kalan mağdurdur.
mecburen eller cebe ya da cüzdana gidecektir.
zordur ahhh çok zordur!

özel sınıf

devlet okullarının yeni moda uygulaması. fiziki şartları düzeltilmiş, zemini yapılmış, akıllı tahtası alınmış, sıraları ve lambaları yenilenmiş sınıflarmış efendim.
bu sınıflar için daha yüksek kayıt ücreti isteniyormuş (?)
özel okula gönderemeyen veliler, özel sınıflara verip mutlu olsunlar diye herhalde.
bizim zamanımızda kara kahta, beyaz tebeşir, tebeşir tozu yuta yuta okuduk.
bir eksiğimiz olmadı şükür.
önce eğitim sistemini düzeltin. çocuklar aydınlık bilgilerle donansın. koşullar o kadar da önemli değil hani.
durduk yerde devlet okullarında sınıf ayrımı yaratmaya hiç gerek yok. minicik kalpleri kırmaya, onların yüreklerinde eziklik bırakmaya hiç hakkımız yok. yapmayın lütfen.

emre y.

bu genç kardeşimizin haberini günlerdir takip ediyorum. bugün ablası ve kız kardeşinin adalet arayışı için çektikleri videoyu izledim. bin beter oldum kaldım.
iğrençlik kısaca şöyle : emre sünnet olduktan sonra, uzaktan bir akrabanın tacizleri başlıyor. emre bu arada 9 yaşında. korkusundan kimseye söyleyemiyor. taciz ilerliyor, tecavüz boyutuna geliyor. gencin dramı 8 sene sürüyor. üniversite okuyor. kısa dönem askerlik için gittiği birliğinde sinir krizi geçiriyor. hastanede olayı açıklıyor. doktor aileye anlatıyor. herkes şok!
askerden dönünce şikayetçi olmaya karar veriyor, tecavüzcüsü ile buluşuyor, bir de ses kaydı yapıyor.
savcılığa şikayetçi oluyor. 21 gün bekliyor, hiç bir gelişme olmadığını görünce, 15. kattaki evlerinin camından kendini atıyor.ölüyor.
tecavüzcü sorgulanıyor, serbest bırakılıyor. ailesi şimdi adalet arıyor.
hepimiz arayalım lütfen! gencecik bir hayat söndü gitti. umudunu, hayallerini çaldı o yaratık emre'nin önce. ardından nefesini, gülüşünü, hayatını. mutlaka en ağır cezayla yargılanmalı. öncelikle tutuklanmalı.
tecavüzcüler aramızda dolaşıyor. belki otobüste yanımızda oturuyor, belki yolda yan yana yürüyoruz.
bu paranoyayı bize ve çocuklarımıza yaşatmaya kimsenin hakkı yok.

kurban bayramı trafik bilançosı

kurban bayramı tatilinde karayollarında meydana gelen trafik kazalarında 52 kişi ölmüş, 427 kişi yaralanmış.
çok üzücü bir bilanço bu.
tatile gidiyorsun arkadaş, telaşın ne? hadi telaş yapmadın. sürata gerek yok dedin, yoruldun, dur dinlen! yarım saat geç git ama sağlam git.
içine sülaleyi doldurduğun araçla kaza yaptığında, ertesi gün biz gazetelerde "bir aile yok oldu" manşetini okuduğumuz da içimiz yanıyor.
kimbilir sevenleriniz ne hale geliyor?
yapmayın ya yapmayın!
biraz dikkat, biraz sağduyu.

şişman ve çirkinlerle görüşmek istemiyorum

eski manken deniz akkaya buyurmuş!
hanımefendi biz de sizin zorlama gündem de kalma çabalarınızı görmek istemiyoruz ama, medya gözümüze gözümüze sokuyor.
biz sizin yüzünüze vuruyor muyuz? duygu özürlü olduğunuzu.

ergün atalay

türk-iş sendikası genel başkanıdır.
hükümete yakınlığı ile bilinirdi. son sözleşme de açık mikrofon sayesinde, imza atmıştır bu yakınlığa.
binlerce işci, memur ve ailelerinin vebali boynundadır.

"bu yıl ki görüşmelerden işçiye 150 lira iyileştirme, tüm işçilere ise bu yılın ilk 6 ayı için yüzde 8, ikinci 6 ayı için yüzde 4 oranında zam kararı çıkmıştır"
alıntı sözcü gazetesi

kapattım böyle

türk-iş sendikası başkanı ergün atalay 'ın, hükümetle yaptığı işci ücretleri zammı görüşmeleri sonunda açık kalan mikrofona yaptığı bir tür itiraftır.
"uzasaydı karışacaktı, en azından kapattım böyle"
bu kadar uzun cümleyle yorulmasaydınız beyefendi. bunun daha kısa ve özü var!
"sattım" işciyi deseydiniz.
simsiyah yağlı kara elleri, bükülmüş belleri, çökmüş bedenleri.
iş çıkışı gittikleri derme çatma gecekondularda ki doğacak minicik sevinci, umudu "sattım" deseydiniz.
biz hemen anlardık!
en hızlı harcanan, hiç bir zaman emeğinin karşılığı ödenmeyen "emekçileriz" ne de olsa!

bahariye caddesi

resmi adı general asım gündüz caddesi'dir.
kadıköy altıyol'dan, moda ' ya çıkan caddenin adıdır.
günün her saati hareketlidir. erken saatlerde geçerseniz, butiklere mağazalara kıyafet indiren araçları görürsünüz. geç saatlere kalırsanız geceyi karşılamaya hazırlanan gençlere rastlarsınız.
trafiğe kapalıdır. nostaljik tramvay bu cadde de çalışır.
markalı markasız mağazalar, cafeler, banka şubeleri, hatta rumeli üniversitesi, halk eğitim, kadıköy kaymakamlığı, bahariye ilkokulu hepsi bu cadde üzerindedir.
şirin ve keyifli bir caddedir.

piraye cafe

nazım hikmet vakfına ait, kadıköy, bahariye'de sanatçılar sokağında yer alan, yazın her daim püfür püfür esen, şirin bir bahçeye sahip kafeteryadır.

andımız

türküm, doğruyum, çalışkanım.
ilkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
ey büyük atatürk!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
varlığım türk varlığına armağan olsun.
ne mutlu türküm diyene!

27 yangın

güzel ülkemin her biri cennet köşelerinden biri olan 27 noktada peş peşe başlayan kızıl alevlerdir.
gözyaşlarımı tutamadım o deli alevleri izlerken. ağaçların her biri ayrı ayrı yardım istiyor, çığlık atıyor gibi hissettim. içindeki canlılar ise ayrı bir burktu içimi.
her bir yangının nedeni tek tek araştırılıp, sorumlular ağır cezalara çarptırılmalı.
ormanlar ciğerlerimiz. onlar geleceğimize en güzel miras. evlatlarımıza bu toprakları çöl olarak bırakmak istemiyorsak, takipçisi olalım bu yangınların.

mutlu bayramlar sevgili yazarlar

tasasız, endişesiz, sağlıklı, keyifli, sevdiklerinizle birlikte sevgiler büyüteceğiniz, enerji depolayacağınız, özlem gidereceğiniz, bayram gibi bayram diliyorum.
gülen yüzleriniz solmasın.

jennifer lopez konseri

bu hanımefendi antalya'da konser vermiş.
saha içi 7 bin tl, loca 300 bin tl imiş. sanat meraklısı halkımız, hınca hınç doldurmuş konser alanını!
çok merak ettim bu haberi okuyunca, çocuklar için, sokak canlıları için ya da doğa için bir iyiliğe muhtacız. 70.-tl veriyoruz desek, kaç kişi bulurduk acaba?
çok merak ettim.

sadece kadınların olduğu bir dünya

gelinini üzen kayınvalide, çocuğunu döven anne, arkadaşının arkasından dedikodu yapan kadın mesai arkadaşı, mobbing uygulayan kadın patronu düşünürseniz, çok da pembe bir dünya olmayacaktır.
doğal olanı en güzelidir.
önemli olan cinsiyet değil, vicdan sahibi bireylerle birlikte yaşamaktır.

misafir odası

belli bir yaşın üzerinde ki kuşağın yaşamında böyle bir gerçek vardı.
kapısı kapalı duran, koltuk takımının orada yerleştiği, içinde mutlaka bir büfe (vitrin değil büfe) büfenin içinde, misafir yemek takımları, çay, kahve ve su takımları. ama dikkat! hepsi, misafirlik!
hatta annem abartıp, koltuklara beyaz dantel örtüler örtmüştü. değil girip oturmak, nefes almaya korkardım o odada.
ayni zamanda da bayılırdım. misafir gelip, oda açılınca benden mutlusu olmazdı.
zaman geçti, şartlar değişti. şimdi aileler daha özgür. evlerimiz özgürlük alanımız.
her yeri önce bizim. ne güzel.

çamaşır suyu

kimine göre çok zararlı, kimine göre çok yararlı bir ürün.
kim doğruyu söyler bilemem, ben bu ürünü lavabo, küvet, banyo, tuvalette kullanmayınca mikroplar ölmemiş, o alanlar dezenfekte olmamış gibi geliyor.
ısrarla kullanıyorum. kokusunu da seviyorum. cinslik işte.

sarı bez

temizliğin vazgeçilmezi.
ilk çıkışı mutfak bezi olarak tanıtılmıştı yanılmıyorsam.
o kadar çok çeşidi ve o kadar çok rengi çıktı ama o yerini ve adını hep korumasını bildi.
her işimiz de hep yanımız da oldu. sağolasın sarı bez.
  • /
  • 25

kız öğrenciye hakaret eden profesör

şu tip olaylara bir yerlerde rastgelmeyi o kadar istiyorum ki...

ancak bu tip haysiyetsiz dallamalar adamların yanında yapamazlar bunu. ancak kendisine ses çıkaramayacak sünepelerin ya da fiziksel anlamda güçsüz kadınların yanında öter boruları bu tiplerin. o okulda okuyan bir öğrenci olsam, okulu bitirmem mezun olmam o herifin iki dudağının arasına bakıyor olsa dahi; o kadının kıyafetine laf atan, üniversiteyi pavyona benzeten, öğrenciyi giydiği kıyafet ile aşağılamaya çalışan bu basit beyinli ucubeye öyle bir ders verirdim ki girdiği her sınıfta ibret olsun diye ilk o dersi anlatırdı... ah ah! yalvarıyorum bir tanesi denk gelsin. biliyorum düzelmeyecek ve bitmeyecekler çünkü onların yaptığını normalleştiren aşağılık bir toplum var arkalarında. o yüzden son zamanlarda bu kadar sesleri çıkar oldu zaten... ama buraya yazıyorum, bir gün benim bulunduğum bir ortamda değil profesör, genelkurmay başkanı böyle bir hadsizlik yaparsa, rütbesini söker münasip bir tarafına sokarım onun.


t: öğrenciye, kendi ihtisas alanıyla ilgili katacak bir şeyi olmadığı için ahlak bekçiliğine soyunmuş bir gerzektir.

türkiye'de profesör olma koşullarını bilen insanlar zaten bu gerizekalı ucubelere sırf sıfatlarından ötürü itibar etmeyecektir.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

devrim. çünkü devrim kadar bir toplumu rahatsız eden başka bir durum yoktur. toplumun içinde bulunduğu kalıptan onu bir anda sıyırmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

ilk bisikletim

sahip olduğum ilk bisiklettir.
bisiklet denince aklıma hep ilk aldığımız bisiklet geliyor. ilkler unutulmaz derler ya buda öyle bir şey olsa gerek.
ilk bisikletimi türkiye gazetesinden kupon biriktirerek almıştık. aylarca kupon biriktirmek, bayide acaba gazete kaldı mı şeklinde korkular, biriktirilen kuponların evin en gizli yerinde saklanması derken o gün gelir ve bisan marka mavi aslan parçası en sonunda teslim alınır. babamın akşam eve geldiğinde arabanın arkasında onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.

senelerce o bisiklete bindim. yıpranmış bir bisiklet olsa da bir gece insafsız bir hırsız tarafından bisikletim çalındı. ansız bu ayrılık belki de hiç unutamama neden oldu. her ne kadar vedalaşamasakta sen hep kalbimdesin, mavi kadrolu ilk göz ağrım.

sunshine

farkındalığı yüksek ve hep en iyisini isteyen yazar.
ama, mesela çehov şöyle der " mükemmellik uyumsuzlukla birlikte var olabilir. "

ez cümle; özlenen yazardır.

manda ve himaye

(bkz:mustafa kemal atatürk) önderliğinde, erzurum kongresi'nin bildirisinde kabul olunamaz olarak verilen karardır.

kelimeleri ayrı ayrı ele alırsak manda; kendini yönetemeyecek duruma gelen ülkelerin, tekrar kendini yönetebilecek duruma gelene kadar başka ülkelerin üzerinde yönetim oluşturma işlemine denir. yani kısaca ülkeler geçici olarak yönetim ve idari hatta iç işlerini başka ülkelere tabi bırakıyorlar. ancak ülke üzerinde egemenlik oluşturmuş mandacı devletler genel olarak devletin ilerlemesini ve gelişmesini kendisine bağlı kalacak şekilde yürüttüğü için bu süreç genelde kısa süreli olmuyor.

himaye ise; kendini koruyamayan ülkelerin işgal edilmemek için başka ülkelerin koruyuculuğu altına girmesine deniliyor.
bu iki kavramda aslında güçlü ülkeleri daha güçlü, güçsüz devletleri ise daha güçsüz hale getiriyor.

ulu önderin yüksek öngörüsüne ne kadar minnet etsek az.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

sunshine

bir güneş ışığı.
naif, dolu, candan ve sözlüğün hak ettiği yere gelmesi için canla başla çalışan...
nasıl hayal ediyorsanız emin olun öyle bir gerçek ile karşılaşıyorsunuz.
bir dost, bir abla kazandık. ne mutlu.

türk filmi

tanımlaması basit, yaşaması zor film türü. bildiğiniz türk sinema sektörünün ürettiği dram, acı, neşe, kıskançlık içeren filmlerin tümü.

hangi kafada yazıldıysa çıkın sokağa bakın aynısı mutlaka var.

(bkz:dünyayı kurtaran adam)

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

Toplam betim sayısı: 491

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

güzelce eğlenen gençlerdir. maşallah, hepsi katır gibi tepiniyor (!) mağdur değil miydi bunlar, zor durumda filan. yazın sahillerde, kışın caddelerde güzel eğleniyorlar. yazık! sığınmışlardı, di mi?

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ev işleri

bitmeyen işler grubundadır. büyüklerin deyimiyle "arsız" dır. çamaşır, bulaşık, ütü, cam silme, süpürge, toz alma, mermer, fayans ovma, dolap içi silme ve yerleştirme, market alışverişi, banyo - mutfak hijyeni, yemek. bunlar ana başlıkları, detaya indiniz mi? ne işler açar başınıza ev işleri denen canavar! yardımcınız geliyorsa mutlu olun, yok kendim hallederim diyenlerdenseniz zor çok zor. geceyarısı mutfak dolabı silerken bulabilirsiniz kendinizi.

neşet ertaş

türk halk müziği üstadlarından. ismi için, şöyle bir açılım yapılır : neşet ertaş diye yazılır, neşe, dert, aşk diye okunur. bozkırın tezenesidir.

sakalsız erkek

bazı çevrelerce ısrarla sakal bırakmaya davet edilen erkeklerdir. yoksa "hallenenler" olabilirmiş. ne demekse?
memlekette tertemiz yüzlü insanlara hasret kaldık. bir de bu sözde fetvacıların çağrıları çıktı başımıza. hayır olsun bakalım.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadın

bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?

beş bin yıldır kadın; kölenin kölesi.
ücretli kölenin evdeki hizmetçisi.
köylünün namusu. küçük burjuva aydınının içki sofrasında mezesi ve ilişki albümünde yeteneğinin övüncesi.
kapitalist pazarın cinsel metası.
dindarın kapatması.
tanrının şeytanı.
erkek avcıların gülü, sözde aşk meleği.
oysa o, insanı "rahminde" var edip, yaratanı! emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun sahibi.

john soul

öğretmenim, bu nasıl yeniyor?

bu sabah, biraz yaşlılık biraz duygusallıkla yoğrulmuş yaşamıma, soğuk algınlığı sosu eklenmişken, gözyaşı döktürmüş, dünyanın en masum, en tatlı, en şirin, buram buram yoksulluk izleri taşıyan harika sorusudur.
ığdır'da eli öpülesi, önünde saygı durulası sevgili öğretmenimiz mehmet özcan çocuklarına pizza ısmarlamış, hayatlarında ilk defa pizza gören masumların, o güzel bakışları, o şirin yemeleri ömürlük bir iz bıraktı bana.
sevgili öğretmenim, yanan insanlık ateşiniz, eğitimci ruhunuz hiç solmasın.
sağolun, varolun. saygılarımla.

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü

uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele günü, aile bakanı zehra zümrüt selçuk'un açıkladığına göre, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve diyanet işleri başkanlığının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek.
simge yapılar, kadına şiddetin karşıtlığını ifade eden turuncu renk ile renklendirilecek.
81 ilde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
bu etkinlikler umarım sadece laf ve sohbet olarak kalmaz, uygulama olarak da kadın ve çocuğa şiddetin önüne ciddi engeller çekilmesi için çalışmalar yapılır.

otizmli ünlüler

zekaları farklı çalıştığı için, deha seviyesindeki bilim, sanat insanlarıdır.

franz kafka
beethoven
mozart
einstein
tesla
jane austen
van gogh
edison
newton

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

geleneksel tıp

binlerce doktor uygulama sertifikalarını almışlar. artık "kupa çekme" "sülük" tedavileri konusunda da eksiğimiz kalmamış şükür.
tabipler odası "bu tedaviler afrika'da bile kalmadı" dese de, bizde var efendim.
sıradaki örneklerini çok merak ediyorum. okuyup, üflemeye başlarlar mı acaba bizi?
mümkündür. geleneksel tıp efendim. siz de hiç bir şey beğenmiyorsunuz.

doç. dr. elif ince

ilk radyonsuz tomografi cihazının geliştirilmesine öncülük eden nükleer fizikçi bilim kadını.
istinye üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ince ve ekibinin cihazı, türk patent ve marka kurumu'nun düzenlediği yarışmada altın madalya kazandı. mesanenin görüntülenmesi için geliştirilen cihaz büyük yankı uyandırdı.

çam ağacı

yılbaşı üzeri evinizde bu güzelim ağacın kendisi veya bir taklidi bulunuyorsa yandınız, dinden çıktınız demek oluyor.
çok kusurlu ve hatalısınız. hemen yok edin o ağacı. zinhar süslemeye falan kalkmayın. en derin köşelere sokun, bir daha da çıkarmayın. çünkü niyetiniz asla yeni yılı kutlamak olamaz, neler karıştırıyorsunuz siz bakayım? ağacı kaldırın. ohh! hep beraber rahat nefes aldık. yine kurtardık!

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.