@sunshine

Yazar

Durum: 491 - 0 - 0 - 0 - 26.12.2019 18:11

Puan: 2255 - elf

17 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Yazar.

Uslu bir yazar olmadı. Şirinleri göremedi. :) Yazar, yazmaz. İdare edin.
  • /
  • 25

bayram gibi bayramlar

"nerede o eski bayramlar" söyleminin, değişik bir yaklaşımı.
çok telaşlı bir çağda yaşıyoruz. çok çalışıp, çok yoruluyoruz. büyük şehirlerin karmaşasını da işin içine katarsak sürekli koşu hızındayız neredeyse.
kendimize ayıracak zaman bulamıyor, yaratamıyoruz. tatillere sığınıyoruz
bayramlar bulunmaz nimet.
bir tatil programı. yaşadığın şehirden uzaklaş, kafa dinle, yenilen, tazelen. ohhhh harika.
giderken sevdiklerimizi arkada bırakıyoruz, bayramlarda ailece bir araya gelip yediğimiz bayram yemekleri, bayram ziyaretleri hepsini bir kenara bırakıyoruz.
whatsapptan bayram mesajı atıyoruz yada telefonla arıyoruz sevdiklerimizi.
çocuklarımız bayramları bu şekilde öğreniyorlar. tatil köyünde veya otel odasında el öptürüyoruz onlara.
ucundan eski bayramları yakaladım, otelde bayram kutladım şimdi çekip gitsem arkamdan boynunu bükecek bir büyüğüm de kalmadı.
hangi bayram güzeldi? çocukluğumun ki!
hiç bir şeye değişmem.
fırsatınız varken, bayram gibi bayramlar geçirmenizi öneririm.

bayram harçlığı

bayramın çocuklar için en güzel getirisi.
benim çocukluğumda harçlık vermenin bile bir zerafeti vardı.
günler öncesinden çarşıya çıkılır, kızlara süslü mendiller, erkeklere mendil ya da çorap alınırdı.
harçlıklar mendillerin ya da çorapların içine konur, el öpmeye gelen çocuk ve gençlere o şekilde verilirdi.
şimdi kimin elinden geçtiği belli olmayan leş gibi paraları, mini mini yavruların ellerine tutuşturuyoruz kasıla kasıla. marifet gibi.
büyüklerimiz daha zarif ve temizmiş bizden.

bayram temizliği

bayramların bayram gibi yaşandığı dönemlere ait, yorucu ama sonu mutlu biten telaş.
rahmetli annem evde seferberlik ilan ederdi. yatak, yorgan, çarşaf, halı, masa örtüsü, perde yıkanmamış yerinden oynamamış hiç bir şey kalmazdı. cam, kapı, yer, dolap her ne varsa silinir, süpürülür pırıl ve şıkır hale getirilirdi.
meşhur "misafir odası" temizlikten yanar söner (!) ev mis kokusuyla misafirlerini beklerdi.

kurban bayramı

bir kesimin tatil planını çoktan yapıp, deniz ve havuz hayallerini gerçekleştireceği, bir kesimin kurban kesimi yapıp, kışlık et stoklarını sağlama alacağı farklı bir tatil bayram karışımı günlerdir.
lütfen, tanıdığınız durumu uygun kişilerden rica edin, hatta siz de çocuk sevindirin.
eylül ayının girmesiyle birlikte, okul telaşı başlayacak. bir ayakkabı, bir okul çantası, biraz harçlık pek çok sevaptan daha çok sevap olacaktır.
kendinizi çok huzurlu ve mutlu hissedeceksiniz, çocukların gülen gözlerine baktığınızda. lütfen! lütfen!
çocuklar bizim geleceğimiz ve iyi şeylere layıklar!

ismail hakkı tonguç

türk eğitim bilimci, köy enstitülerinin mimarı ve dönemin ilköğretim genel müdürü. tonguç'un türk eğitim sistemine çok önemli katkıları olmuştur. (vikipedi)
(1893-1960)

hasan ali yücel

16 aralık 1897'de istanbul'da doğdu. 26 şubat 1961'de istanbul'da yaşamını yitirdi. istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi felsefe bölümü'nü bitirdi. izmir ve istanbul'da edebiyat ve felsefe öğretmenliği, maarif müfettişliği yaptı. fransız eğitim sistemini incelemek üzere bir yıllığına paris'e gönderildi. 1932'de yurda dönüşte gazi eğitim enstitüsü müdürlüğü görevine atandı.

1933-1935 arasında milli eğitim bakanlığı orta eğitim genel müdürlüğü yaptı. 1935'te izmir milletvekili seçildi. 1938'de celal bayar hükümetinde milli eğitim bakanlığı'na getirildi. 1946'ya kadar refik saydam ve şükrü saracoğlu hükümetlerinde de aynı görevi sürdürdü.

birinci eğitim şürası'nı topladı. ankara fen ve tıp fakültelerini, izmir yüksek ticaret ve iktisat okulu'nu, balıkesir ve edirne öğretmen okullarını eğitime açtı.

yüksek mühendis okulu'nun istanbul teknik üniversitesi'ne dönüşmesini sağladı.

köy enstitülerini kurarak eğitim ve bilimi türk köylerine kadar ulaştırdı.

dünya klasiklerinin türkçe'ye çevrilmesini sağladı.

1950 seçimlerinde parlamentoya giremedi. istanbul'a yerleşti. akşam ve cumhuriyet gazetelerinde makaleler yazdı. 1958'de unesco türkiye milli komisyonu üyeliğine atandı. 1961'de kurucu meclis üyesi oldu.

şiirlerini önce aruzla, sonra heceyle yazdı. asıl önemli yanı türk kültürü ve eğitimine yaptığı unutulmaz hizmetlerdir.
www.turkedebiyati.org

izmir istanbul otoyolu

izmir istanbul arasını 3.5 saate indiren otoyolu.
gidiş-dönüş 512.-tl ödemek gerekiyor kullanmak için.
yapan firmaya, devlet yetmişbin araç garantisi vermiş. bakanlardan birinin, bir tarihte yavuz sultan selim köprüsü için dediği gibi "geçsek de ödeyeceğiz geçmesek de" efendim.
vatana millete hayırlı olsun.

işsizlik intiharı

okunduğunda, duyulduğunda çok can acıtan ülke gerçeği haline gelmiş, haberdir.
bugün verilen haberde ki beyefendi 45 yaşında, iki çocuk babası imiş. 13. kattan atmış kendini. nasıl boğduysa çaresizlik.
çocukları canlandı gözümde, anlam verebildiler mi acaba babalarını neden kaybettiklerine? bir daha görmeyecek, sarılamayacak, öpemeyecek, yolunu bekleyemeyecek olmalarına. babanın ölümü yıllar ve yıllar boyunca yüreğinizde dolmayan koca bir boşluktur.
ülkemizin bu yarasına nasıl ve ne zaman pansuman yapılacak bilinmez ama acil olduğu kesin.
daha fazla can yitip gitmeden.

koltuk altı kıllarını almayan erkek

görüntüsü berbat, kokusu iğrenç er kişisi.
yapmayın lütfen. toplu taşımada nefes tutmaktan, nefessiz kalacağım sayenizde bir gün.
alın onları, sürün deodoranttır, kolonyadır ne varsa elinizde. giyin temiz gömleğinizi, ohh mis!

cüneyt cebenoyan

feci bir trafik kazasında hayatını kaybeden birgün gazetesi sinema eleştirmeni gazeteci.
ablasını the marmara saldırısında, anne babası ve oğlunu gölcük depreminde kaybetmiş, kayıplarına rağmen yaşama tutunmayı hatta asılmayı başarmış, gönlü büyük insan.
ışıklar yoldaşı olsun.

gece gökyüzünde milyonlarca yıldız görmek

büyük şehirlerde yoğun ışıklandırma ve (veya) kirlilik nedeniyle, görülmesi olanaksız olan doğa harikası.
küçük şehirlerde, yüksek rakımlı alanlar da görsel bir şölendir. yatın sırtüstü, izleyin! keyfini çıkarın.

fırat

minik ayaklı, koca kafalı sevimli küçük adam.

milletvekilleri geçinemiyor

meclis başkanına ait bir söylemin sonuç cümlesidir.
insaf! beyler bayanlar! yaklaşık 22.bin tl'lik maaşlarınızla, 10 asgari ücretlinin, ücretini alıyorsunuz.
asgari ücretli 2.020.-tl ile her ay geçim mucizesi yaratıyor. siz geçinemiyorsanız, bu asgari ücretli, emekli, bağkurlu ne yapmalı?

binlerce liralık ağaç

ankara'nın eski belediye başkanı tarafından satın alınmış, depolarda çürümeye terk edilmiş, şimdi kızılay'da uygun yerlere dikilmiş ithal ağaçlardan söz ediyorum efendim.
yeşil bir çevre çok güzel. ama bizim yerli ağaçlarımız da çok güzel ve ekonomik.
yerli ağaçlar tercih edilip, o binlerce lira ile mini mini yavrular giydirilse, doyurulsa, okul masrafları karşılansa ne kadar güzel olurdu.
pırıl, pırıl çocuk gözleri dünyayı ne kadar güzel kılardı.

türk dilinin bozulması

türkçe,dünya üzerindeki en zengin dillerden biridir.
geçmiş yıllarda yabancı kelimelerle bozulmasına çaba sarfedilmiş, engellenmiş, başaramayınca gençlerin (bir kısmı) sayesinde yeni bir dil planı geliştirilmiş, çok başarılı olmuştur
-ayyy yıkılıyoooo (çok güzel)
-motorun soğusun (çok konuştun)
-duyar kasma (duyarlılık gösterme)
-partiliyelim mi?
-çaysadım (çay istiyor)
-kahvem geldi (kahve istiyor)
-öküz yiyelim (hamburger istiyor)
nasıl bir dildir bu? nasıl bir konuşma? nasıl bir yazma? hiç sabrım ve hiç affım yok bu tarza. türkçe konusunda çok hassasım. dil bir ulusun en önemli varlığıdır. harcanmasına, bozulmasına asla izin verilemez.
-

fermente üzüm suyu

rtük ün değerli üyelerinden biri açıklamış :artık dizi ve filmlerde sigara çicekle kapatılacak, şaraba "fermente üzüm suyu" denecekmiş efendim.
çok şükür, bugün de ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve güzide bir çalışma yapılmış, hepimiz rahatça uyuyabiliriz.
dizi ve filmlerde "şarap" dendikçe, hepimiz koşup, bir kadeh şarap alıyorduk. kurtulduk bu kötü alışkanlıktan!
şimdi artık fermente üzüm suyu içeriz. :)

küfürlü konuşan insan

cehaletin ve acizliğin dile gelmiş halidir.
ne kadar basit, ne kadar rahatsızlık verici bir durumdur. çocuğunu sevecek küfürlü kelimeler, takımını övecek ayni şekilde.
konuşma arkadaş sen! sus! en güzeli.
kulaklarım ve ruhum zarar görmesin.
zaman zaman cadde ve sokaklarda genç kızlar da kulak misafiri olmak zorunda kalıyorum. çok üzücü ve çok çirkin.

adab-ı muaşeret

görgü kurallarıdır efendim.
nezaket, kibarlık, incelik, zerafet, özen barındırır. hani şimdi hiç kalmayanlardan.
ben bu konuda eski kafalıyım, kimse kusura bakmasın!
apartman komşumla, merdivenlerde rastlıyoruz, "iyi günler" diyorum, trenmişim gibi bakıyor, mağazada kasiyere "teşekkür ediyorum" delikanlı uzaylı gibi bakıyor!
bir yere mi girilecek? beyler hanımların neredeyse üstüne basarak geçiyor.
çok ince detaylardan vazgeçtim ama asgariyi hiç değilse uygulamak fena olmayacak.

ben babamın evine gidiyorum

çaresizce sarfedilen son çırpınış cümlesi gibi gelir bana hep.
karşılığında "gitme, kal,çözebiliriz" benzeri sözler beklenir eminim.
ama bu sözleri duymuyorsanız, gideceğiniz yerde sizi sevgiyle kucaklayacak, yargılamayacak, incitmeyecek insanlar varsa, beklemeyin.
orada yürek yaralarınız hızla iyileşecektir.
ama böyle bir sığınak yoksa, vay halinize!
kadının en acı gerçeklerinden biridir.
"kol kırılır, yen içinde kalır." ya da kadın acillik olur. ülkemiz gerçeği...

atatürk parkı

rize 'de belediye millet bahçesine ulu önder atatürk'ün ismini vermiş, kaymakamlık beğenmemiş "ivedikle" kaldırılmasını istemiş.
gerekçe :kamu yararının bulunmaması.
bu garip ötesi haberleri okudukça, benim beynim yanma sınırına geliyor.
beyler, bayanlar bunlar boş, beyhude çabalar. ismini, resmini, heykelini kaldırarak bir umut, unutturabilir miyiz? diye düşünüyorsunuz ya. olmaz o iş! ulu önderin imzası yüreklerde, beyinlerde, ülkenin tamamında.
olmaz o iş biliyor musunuz :)
  • /
  • 25

kız öğrenciye hakaret eden profesör

şu tip olaylara bir yerlerde rastgelmeyi o kadar istiyorum ki...

ancak bu tip haysiyetsiz dallamalar adamların yanında yapamazlar bunu. ancak kendisine ses çıkaramayacak sünepelerin ya da fiziksel anlamda güçsüz kadınların yanında öter boruları bu tiplerin. o okulda okuyan bir öğrenci olsam, okulu bitirmem mezun olmam o herifin iki dudağının arasına bakıyor olsa dahi; o kadının kıyafetine laf atan, üniversiteyi pavyona benzeten, öğrenciyi giydiği kıyafet ile aşağılamaya çalışan bu basit beyinli ucubeye öyle bir ders verirdim ki girdiği her sınıfta ibret olsun diye ilk o dersi anlatırdı... ah ah! yalvarıyorum bir tanesi denk gelsin. biliyorum düzelmeyecek ve bitmeyecekler çünkü onların yaptığını normalleştiren aşağılık bir toplum var arkalarında. o yüzden son zamanlarda bu kadar sesleri çıkar oldu zaten... ama buraya yazıyorum, bir gün benim bulunduğum bir ortamda değil profesör, genelkurmay başkanı böyle bir hadsizlik yaparsa, rütbesini söker münasip bir tarafına sokarım onun.


t: öğrenciye, kendi ihtisas alanıyla ilgili katacak bir şeyi olmadığı için ahlak bekçiliğine soyunmuş bir gerzektir.

türkiye'de profesör olma koşullarını bilen insanlar zaten bu gerizekalı ucubelere sırf sıfatlarından ötürü itibar etmeyecektir.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

devrim. çünkü devrim kadar bir toplumu rahatsız eden başka bir durum yoktur. toplumun içinde bulunduğu kalıptan onu bir anda sıyırmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

ilk bisikletim

sahip olduğum ilk bisiklettir.
bisiklet denince aklıma hep ilk aldığımız bisiklet geliyor. ilkler unutulmaz derler ya buda öyle bir şey olsa gerek.
ilk bisikletimi türkiye gazetesinden kupon biriktirerek almıştık. aylarca kupon biriktirmek, bayide acaba gazete kaldı mı şeklinde korkular, biriktirilen kuponların evin en gizli yerinde saklanması derken o gün gelir ve bisan marka mavi aslan parçası en sonunda teslim alınır. babamın akşam eve geldiğinde arabanın arkasında onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.

senelerce o bisiklete bindim. yıpranmış bir bisiklet olsa da bir gece insafsız bir hırsız tarafından bisikletim çalındı. ansız bu ayrılık belki de hiç unutamama neden oldu. her ne kadar vedalaşamasakta sen hep kalbimdesin, mavi kadrolu ilk göz ağrım.

sunshine

farkındalığı yüksek ve hep en iyisini isteyen yazar.
ama, mesela çehov şöyle der " mükemmellik uyumsuzlukla birlikte var olabilir. "

ez cümle; özlenen yazardır.

manda ve himaye

(bkz:mustafa kemal atatürk) önderliğinde, erzurum kongresi'nin bildirisinde kabul olunamaz olarak verilen karardır.

kelimeleri ayrı ayrı ele alırsak manda; kendini yönetemeyecek duruma gelen ülkelerin, tekrar kendini yönetebilecek duruma gelene kadar başka ülkelerin üzerinde yönetim oluşturma işlemine denir. yani kısaca ülkeler geçici olarak yönetim ve idari hatta iç işlerini başka ülkelere tabi bırakıyorlar. ancak ülke üzerinde egemenlik oluşturmuş mandacı devletler genel olarak devletin ilerlemesini ve gelişmesini kendisine bağlı kalacak şekilde yürüttüğü için bu süreç genelde kısa süreli olmuyor.

himaye ise; kendini koruyamayan ülkelerin işgal edilmemek için başka ülkelerin koruyuculuğu altına girmesine deniliyor.
bu iki kavramda aslında güçlü ülkeleri daha güçlü, güçsüz devletleri ise daha güçsüz hale getiriyor.

ulu önderin yüksek öngörüsüne ne kadar minnet etsek az.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

sunshine

bir güneş ışığı.
naif, dolu, candan ve sözlüğün hak ettiği yere gelmesi için canla başla çalışan...
nasıl hayal ediyorsanız emin olun öyle bir gerçek ile karşılaşıyorsunuz.
bir dost, bir abla kazandık. ne mutlu.

türk filmi

tanımlaması basit, yaşaması zor film türü. bildiğiniz türk sinema sektörünün ürettiği dram, acı, neşe, kıskançlık içeren filmlerin tümü.

hangi kafada yazıldıysa çıkın sokağa bakın aynısı mutlaka var.

(bkz:dünyayı kurtaran adam)

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

Toplam betim sayısı: 491

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

güzelce eğlenen gençlerdir. maşallah, hepsi katır gibi tepiniyor (!) mağdur değil miydi bunlar, zor durumda filan. yazın sahillerde, kışın caddelerde güzel eğleniyorlar. yazık! sığınmışlardı, di mi?

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ev işleri

bitmeyen işler grubundadır. büyüklerin deyimiyle "arsız" dır. çamaşır, bulaşık, ütü, cam silme, süpürge, toz alma, mermer, fayans ovma, dolap içi silme ve yerleştirme, market alışverişi, banyo - mutfak hijyeni, yemek. bunlar ana başlıkları, detaya indiniz mi? ne işler açar başınıza ev işleri denen canavar! yardımcınız geliyorsa mutlu olun, yok kendim hallederim diyenlerdenseniz zor çok zor. geceyarısı mutfak dolabı silerken bulabilirsiniz kendinizi.

neşet ertaş

türk halk müziği üstadlarından. ismi için, şöyle bir açılım yapılır : neşet ertaş diye yazılır, neşe, dert, aşk diye okunur. bozkırın tezenesidir.

sakalsız erkek

bazı çevrelerce ısrarla sakal bırakmaya davet edilen erkeklerdir. yoksa "hallenenler" olabilirmiş. ne demekse?
memlekette tertemiz yüzlü insanlara hasret kaldık. bir de bu sözde fetvacıların çağrıları çıktı başımıza. hayır olsun bakalım.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadın

bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?

beş bin yıldır kadın; kölenin kölesi.
ücretli kölenin evdeki hizmetçisi.
köylünün namusu. küçük burjuva aydınının içki sofrasında mezesi ve ilişki albümünde yeteneğinin övüncesi.
kapitalist pazarın cinsel metası.
dindarın kapatması.
tanrının şeytanı.
erkek avcıların gülü, sözde aşk meleği.
oysa o, insanı "rahminde" var edip, yaratanı! emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun sahibi.

john soul

öğretmenim, bu nasıl yeniyor?

bu sabah, biraz yaşlılık biraz duygusallıkla yoğrulmuş yaşamıma, soğuk algınlığı sosu eklenmişken, gözyaşı döktürmüş, dünyanın en masum, en tatlı, en şirin, buram buram yoksulluk izleri taşıyan harika sorusudur.
ığdır'da eli öpülesi, önünde saygı durulası sevgili öğretmenimiz mehmet özcan çocuklarına pizza ısmarlamış, hayatlarında ilk defa pizza gören masumların, o güzel bakışları, o şirin yemeleri ömürlük bir iz bıraktı bana.
sevgili öğretmenim, yanan insanlık ateşiniz, eğitimci ruhunuz hiç solmasın.
sağolun, varolun. saygılarımla.

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü

uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele günü, aile bakanı zehra zümrüt selçuk'un açıkladığına göre, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve diyanet işleri başkanlığının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek.
simge yapılar, kadına şiddetin karşıtlığını ifade eden turuncu renk ile renklendirilecek.
81 ilde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
bu etkinlikler umarım sadece laf ve sohbet olarak kalmaz, uygulama olarak da kadın ve çocuğa şiddetin önüne ciddi engeller çekilmesi için çalışmalar yapılır.

otizmli ünlüler

zekaları farklı çalıştığı için, deha seviyesindeki bilim, sanat insanlarıdır.

franz kafka
beethoven
mozart
einstein
tesla
jane austen
van gogh
edison
newton

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

geleneksel tıp

binlerce doktor uygulama sertifikalarını almışlar. artık "kupa çekme" "sülük" tedavileri konusunda da eksiğimiz kalmamış şükür.
tabipler odası "bu tedaviler afrika'da bile kalmadı" dese de, bizde var efendim.
sıradaki örneklerini çok merak ediyorum. okuyup, üflemeye başlarlar mı acaba bizi?
mümkündür. geleneksel tıp efendim. siz de hiç bir şey beğenmiyorsunuz.

doç. dr. elif ince

ilk radyonsuz tomografi cihazının geliştirilmesine öncülük eden nükleer fizikçi bilim kadını.
istinye üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ince ve ekibinin cihazı, türk patent ve marka kurumu'nun düzenlediği yarışmada altın madalya kazandı. mesanenin görüntülenmesi için geliştirilen cihaz büyük yankı uyandırdı.

çam ağacı

yılbaşı üzeri evinizde bu güzelim ağacın kendisi veya bir taklidi bulunuyorsa yandınız, dinden çıktınız demek oluyor.
çok kusurlu ve hatalısınız. hemen yok edin o ağacı. zinhar süslemeye falan kalkmayın. en derin köşelere sokun, bir daha da çıkarmayın. çünkü niyetiniz asla yeni yılı kutlamak olamaz, neler karıştırıyorsunuz siz bakayım? ağacı kaldırın. ohh! hep beraber rahat nefes aldık. yine kurtardık!

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.