@sunshine

Yazar

Durum: 491 - 0 - 0 - 0 - 26.12.2019 18:11

Puan: 2255 - elf

15 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Yazar.

Uslu bir yazar olmadı. Şirinleri göremedi. :) Yazar, yazmaz. İdare edin.
  • /
  • 25

30 ağustos zafer bayramı

ulu önder atatürk 'ün askeri dehası, silah arkadaşlarının azmi, mehmetçiğin cesareti, halkın özverisi ile kazanılmış, tarihin türk ulusu için yeniden yazıldığı destan günüdür.
tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun.
sizlere bir vatan ve bağımsızlığımızı borçluyuz.
minnettarız.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadına şiddeti önlemek

bataklığı kurutmadan, sivrisinekleri öldürmeye çalışmak çözüm olmuyor, olamıyor.
çoğalarak geliyorlar katiller!
günlerdir okuyorum, dinliyorum.
evet eğitim şart!
evet yasalar yetersiz!
evet duyarsız bir toplum olduk!
evet dizilerimiz kadına şiddeti körüklüyor.
evet kendine din alimi sıfatı yakıştıran bir takım şarlatanlar, kadına ikinci hatta üçüncü sınıf insan yakıştırması yapıyor.
toplum olarak kafamız karıştırıldı. toplu cinnete adım adım ilerliyoruz.
tüm bunların yanında yıllardır yerleşmiş köhne zihniyetimizin de değişmesi lazım.
kızları eve, ev işine, el işine, süse, püse, prensesliğe değil, gerçek dünyaya hazır hale getirmek bunlardan en önemlisi.
erkek çocuğu evin kralı ilan edip, oğluma su getirin, oğlum aslan, oğluma bir oyuncak tabanca alayım, oğlum ne istiyorsa yapın!
zihniyetiyle büyütmemek çok önemli.
yıllar önce bir yerlerde okumuştum, bir rus atasözü diyor ki :
"bir çocuğu iyi eğitmek istiyorsanız, önce anneannesini eğitmelisiniz."
önümüzde bir 10-15 yıl var sanırım. bu arada, ülkenin sosyologları, psikologları, yasa koyucular, emniyet güçleri hepsi bir araya gelerek acil alınacak önlemleri mutlaka, mutlaka bulmamalılar.
daha fazla can yitip gitmeden...

lohusa yatağında bıçaklanan kadın

yeni doğum yapmış, boşanma arifesindeki eşi tarafından hastanede, lohusa yatağında, bıçaklanmış talihsiz taze annedir.
anne bu travmayı nasıl atlatır bilinmez ama umarım bundan sonra bebeğinin ve onun hayatları çok güzel olur.

mağdur boşanmış babalar derneği

başkanı muhammet özen in acilen önce cezalandırılması, ardından sıkı bir tedavi görmesi gerekmektedir.

muhammet özen

mağdur boşanmış babalar derneği başkanı bu zat emine bulut un katilini, "alnından öperek kutlamış" dernek sayfasından.
buyrun potansiyel bir katil adayı daha. evet! nerede cumhuriyet savcıları? adam resmen yasalara meydan okuyor. suç ve suçluyu överek!

kravat

şık bir erkek aksesuarı olmakla birlikte türk adalet sisteminde tacizci, tecavüzcü, kadın katillerinin ceza indirimi için önemli araçtır.

tuba erkol

bir kadın kurban daha.
3 çocuk annesi. 20 yerinden bıçaklıyor kocası. çocuklar yine cinayet tanığı. iki erkek çocuğu alıp giderken kızına, "boşuna yardım çağırma, annen öldü" diyor.
sen nasıl bir insansın? sen nasıl bir babasın? sen nasıl bir vicdansızsın? sen nasıl bir...?
karısı parçalanacak bir et çünkü! kız çocuğunu feda edebilir. çünkü kız!
ah erkek egemen zihniyet, ah erkeklik egolarınız! ah sizi canavarlaştıran zihniyet!
kökünüz nasıl kurutulabilir ki!
yasalar, yasa yapıcılar, devlet adamları, sivil toplum kuruluşları hadi lütfen!
bir ışık bekliyoruz. ruhlarımız karardı.

emine bulut

bir haber sitesinde o video kendiliğinden açıldı. o yavruyu annesinin kanlı saçlarını okşamaya çalışırken gördüm. feryadını duydum. zavallı kadını duydum. dondum. kanım çekildi.
tüm gün yutkundum. boğazıma bir taş oturdu. o taşı yutamadım. yutamıyoruz artık.
sabır taşı çatlayıp, un ufak olalı çok zaman oldu.
çok kadın "ölmek istemedi"
çok evlat "ölme anne" diye gözyaşı döktü.
yetkililerin acil önlemler almasını, akan kanı durdurmasını, ülkenin bu yarasını gerekiyorsa kesip atmasını bekliyoruz.
hadi lütfen! ne olur! yeter artık!

alyansı sol el yüzük parmağına takmak

eski mısırlılardan miras bir adettir.
eski mısır'da dolaşım sistemine göre, sol el yüzük parmağından geçen damarın, kalbe kadar ulaştığına inanılıyordu.
bu yüzden nikah yüzüğü, kalpten bağlılığı ifade etmesi için bu parmağa takılırdı.

sandviç

ıv. sandwiches kontu montagu, kağıt oyunlarını çok sever, acıktığında bile oyundan kalkmak istemezdi.
böyle zamanlarda yardımcısından iki ekmek dilimi arasına konmuş et isterdi.
kontun bu alışkanlığı, oyun arkadaşları arasında hızla yayıldı. oyuncular yardımcılarına "sandwiches'inkinden" şeklinde tarif ederken, "sandviç" yayıldı, gitti.
sağolasın kont, yoğun, yemeksiz günlerimizde elimizin altında bir sandviçimiz var.

at meydanı

bizans zamanında hipodrom meydanı, osmanlı zamanının at meydanı.
istanbul, sultanahmet camii önündeki geniş alan. şehzadelerin sünnet düğünleri, sarayla ilgili kutlamalar bu meydanda yapılırmış.
cirit ve at koşuları da eksik olmazmış. şimdi yerli ve yabancı turistlerin gözde gezi alanı.

kafa kağıdı

1928 'de ki ilk nüfus sayımının ardından vatandaşlara 32 sayfalık nüfus cüzdanları dağıtıldı.
bu cüzdanlar çok ağır olduğu için taşımak da zorlanan beyler feslerinin altında taşımaya başladılar.
bu nedenle de nüfus cüzdanlarına "kafa kağıdı" denmeye başladı.
not : anonim bir bilgidir. kaynağı bulunca yazacağım.

izmir yangınları

izmirin denizi kız, kızı deniz
sokakları hem kız hem deniz kokar.
der, cahit külebi atatürk'e ağıt şiirinde.
bugünleri görebilseydi, güzel izmir'in gökyüzünün simsiyah dumanlarla kaplı, is kokulu olduğunu yazardı.
ihmal? ihanet? yaktılar ormanları. uçakları kaldırmadılar, helikopterler yetmedi.
inleyerek, çatırdayarak ömürlük ağaçlar, o ağaçları yuva bellemiş canlılar yandı.
yazıklar olsun. yaktınız canımızı!

maganda kurşunu

ülkemiz coğrafyasına özgü can alan densizlik.
bayram tatilinde minicik bir yavruyu hayattan kopardı. güzeller güzeli bir kız çocuğu. nasıl şirin, nasıl masum, nasıl güzel gülmüş objektife.
bir yaratık bir husumet nedeniyle, eğlence yerine gelip rasgele ateş açıyor. 6 yaralı.kızımız da aralarında. minik yavru altı günün sonunda yaşam mücadelesini kaybediyor.
bugün organlarıyla beş kişiye can vererek aramızdan ayrıldı. minik bir çicek gibi, koparıldı yaşamdan.
yaratık yakalanmış, alacağı ceza çok önemli.
aklına gelenin silaha sarılmaması için caydırıcı cezalar verilmesini yürekten diliyorum.

kadınlık gururu

özgüveni tam, ezmeyen, ezdirmeyen, hayata karşı duruşu sağlam, kararlarının sonuçlarına cesur bir şekilde katlanan, hangi nedenle olursa olsun dişiliğini kullanmadan yaşamın içinde yer bulmuş kadın "gururlu" kadındır.
karşısında ayağınızı denk alınız.

komşuluk

büyük şehirlerde tarih olmuş sosyal ilişki şeklidir.
şehirlerin büyümesiyle beraber apartmanların, gökdelenlere, sitelere dönüşmesi, komşu sayısını arttırmış, komşuluk ilişkilerini sıfırlamıştır.
şimdi ki zaman komşuları uzaydan gelmiş olup, türkçe bilmezler.
günaydın dersiniz, bakar geçer.
iyi akşamlar dersiniz, bakar geçer.
dilimizi bilmiyorlar yazık dersiniz!
ama, medeni yaşam da bilmez. uzayın ilkel kabilelerinden gelmiştir.
eşyaları çekerek yer değiştirir, kapıları vurur, dünya saatine alışık olmadığı için, olmadık saatlerde elektrik süpürgesi çalıştırır, çocuklarının koşmasına izin verir.
ortak kullanım alanlarına eşya çıkarır veya çocuklarının oyuncaklarını bırakır.
eski dostluk, yardımlaşma, samimiyet, sıcaklık barındıran "komşuluk" hüzünlü bir şekilde veda etmiştir.

beylikdüzü sahilinde bulunan bebek

yaşama hakkı hayata merhaba dediği anlarda çalınmış bebek.
bir poşet içinde, göbek bağı bedeninde, sahile vurmuş bir minik yavru.
istenmemesinin bir çok nedeni olabilir. hepsini bir yere kadar anlayabilirim.
miniğin canını neden alıyorsunuz? neden bir kaç saatlik ömrü, çöp gibi poşet içinde sonlanıyor? nasıl hem can veren, hem canını alan oluyorsunuz?
doğurdun, istemiyorsun! ne olur insanların bulabileceği, görebileceği bir yere bıraksan! aldığı nefesi geri al almasan, yaşam hakkını elinden almasan!
o kadar çok kadın var ki! bir evlat kokusuna hasret!
bu vahşeti anlayamıyorum. kabul edemiyorum.
affet bizi minik bebek! insanlık olarak bu kadar kötü olduğumuz için.

sardunya

anavatanı güney afrika'dır.
dört mevsim çiceğidir. kapalı ve açık alanda yaşar. kırmızı, beyaz, pembe ana renkleri olmakla birlikte aşılama yoluyla farklı renklerde elde edilmektedir.
küçücük bir filizden kocaman bir saksıya dönüşür. hiç nazlı değildir. güneş ve su herşeyidir. biraz da vitamin desteği sağlanırsa minik bir sardunya ormanınız olabilir.
anlamı bitmeyen sevgi demekmiş, uzun ömürlü olması nedeniyle uygun görülmüş.
sevdiklerinize gönül rahatlığıyla hediye edebilirsiniz.

yağmurdan sonra duyulan toprak kokusu

yağmur tüm şiddetiyle yağıp geçtikten sonra, ardında bıraktığı nefis kokudur.
şehirlerdeki yapılaşma nedeniyle duyulmaz oldu artık.
minicik bir balkonum var. balkonumda sardunyalarım. pembe, kırmızı ve beyaz kızlarım onlar benim. zahmetsiz ve çok savaşcılar. kar, yağmur, soğuk hiçbir olumsuzluk yıldırmıyor onları. mevsim geldiğinde tüm güzellikleri ile yeniden, yeniden açıyorlar.
bugün yağmurun ardından çıkıp, sardunyaların toprak kokusunu çektim içime.
çok hoşuma gitti. kızlarımın yaprakları da yıkanmış pırıl pırıl olmuşlar.
tüm sel, baskın, taşkın gibi yaşananları bir kaç saniye unuttum. mutlu oldum.
küçücük mutlulukları bile unutturdunuz bize.
toprak kokusu gibi!
neden ha neden?
  • /
  • 25

kız öğrenciye hakaret eden profesör

şu tip olaylara bir yerlerde rastgelmeyi o kadar istiyorum ki...

ancak bu tip haysiyetsiz dallamalar adamların yanında yapamazlar bunu. ancak kendisine ses çıkaramayacak sünepelerin ya da fiziksel anlamda güçsüz kadınların yanında öter boruları bu tiplerin. o okulda okuyan bir öğrenci olsam, okulu bitirmem mezun olmam o herifin iki dudağının arasına bakıyor olsa dahi; o kadının kıyafetine laf atan, üniversiteyi pavyona benzeten, öğrenciyi giydiği kıyafet ile aşağılamaya çalışan bu basit beyinli ucubeye öyle bir ders verirdim ki girdiği her sınıfta ibret olsun diye ilk o dersi anlatırdı... ah ah! yalvarıyorum bir tanesi denk gelsin. biliyorum düzelmeyecek ve bitmeyecekler çünkü onların yaptığını normalleştiren aşağılık bir toplum var arkalarında. o yüzden son zamanlarda bu kadar sesleri çıkar oldu zaten... ama buraya yazıyorum, bir gün benim bulunduğum bir ortamda değil profesör, genelkurmay başkanı böyle bir hadsizlik yaparsa, rütbesini söker münasip bir tarafına sokarım onun.


t: öğrenciye, kendi ihtisas alanıyla ilgili katacak bir şeyi olmadığı için ahlak bekçiliğine soyunmuş bir gerzektir.

türkiye'de profesör olma koşullarını bilen insanlar zaten bu gerizekalı ucubelere sırf sıfatlarından ötürü itibar etmeyecektir.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

devrim. çünkü devrim kadar bir toplumu rahatsız eden başka bir durum yoktur. toplumun içinde bulunduğu kalıptan onu bir anda sıyırmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

ilk bisikletim

sahip olduğum ilk bisiklettir.
bisiklet denince aklıma hep ilk aldığımız bisiklet geliyor. ilkler unutulmaz derler ya buda öyle bir şey olsa gerek.
ilk bisikletimi türkiye gazetesinden kupon biriktirerek almıştık. aylarca kupon biriktirmek, bayide acaba gazete kaldı mı şeklinde korkular, biriktirilen kuponların evin en gizli yerinde saklanması derken o gün gelir ve bisan marka mavi aslan parçası en sonunda teslim alınır. babamın akşam eve geldiğinde arabanın arkasında onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.

senelerce o bisiklete bindim. yıpranmış bir bisiklet olsa da bir gece insafsız bir hırsız tarafından bisikletim çalındı. ansız bu ayrılık belki de hiç unutamama neden oldu. her ne kadar vedalaşamasakta sen hep kalbimdesin, mavi kadrolu ilk göz ağrım.

sunshine

farkındalığı yüksek ve hep en iyisini isteyen yazar.
ama, mesela çehov şöyle der " mükemmellik uyumsuzlukla birlikte var olabilir. "

ez cümle; özlenen yazardır.

manda ve himaye

(bkz:mustafa kemal atatürk) önderliğinde, erzurum kongresi'nin bildirisinde kabul olunamaz olarak verilen karardır.

kelimeleri ayrı ayrı ele alırsak manda; kendini yönetemeyecek duruma gelen ülkelerin, tekrar kendini yönetebilecek duruma gelene kadar başka ülkelerin üzerinde yönetim oluşturma işlemine denir. yani kısaca ülkeler geçici olarak yönetim ve idari hatta iç işlerini başka ülkelere tabi bırakıyorlar. ancak ülke üzerinde egemenlik oluşturmuş mandacı devletler genel olarak devletin ilerlemesini ve gelişmesini kendisine bağlı kalacak şekilde yürüttüğü için bu süreç genelde kısa süreli olmuyor.

himaye ise; kendini koruyamayan ülkelerin işgal edilmemek için başka ülkelerin koruyuculuğu altına girmesine deniliyor.
bu iki kavramda aslında güçlü ülkeleri daha güçlü, güçsüz devletleri ise daha güçsüz hale getiriyor.

ulu önderin yüksek öngörüsüne ne kadar minnet etsek az.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

sunshine

bir güneş ışığı.
naif, dolu, candan ve sözlüğün hak ettiği yere gelmesi için canla başla çalışan...
nasıl hayal ediyorsanız emin olun öyle bir gerçek ile karşılaşıyorsunuz.
bir dost, bir abla kazandık. ne mutlu.

türk filmi

tanımlaması basit, yaşaması zor film türü. bildiğiniz türk sinema sektörünün ürettiği dram, acı, neşe, kıskançlık içeren filmlerin tümü.

hangi kafada yazıldıysa çıkın sokağa bakın aynısı mutlaka var.

(bkz:dünyayı kurtaran adam)

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

Toplam betim sayısı: 491

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

güzelce eğlenen gençlerdir. maşallah, hepsi katır gibi tepiniyor (!) mağdur değil miydi bunlar, zor durumda filan. yazın sahillerde, kışın caddelerde güzel eğleniyorlar. yazık! sığınmışlardı, di mi?

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ev işleri

bitmeyen işler grubundadır. büyüklerin deyimiyle "arsız" dır. çamaşır, bulaşık, ütü, cam silme, süpürge, toz alma, mermer, fayans ovma, dolap içi silme ve yerleştirme, market alışverişi, banyo - mutfak hijyeni, yemek. bunlar ana başlıkları, detaya indiniz mi? ne işler açar başınıza ev işleri denen canavar! yardımcınız geliyorsa mutlu olun, yok kendim hallederim diyenlerdenseniz zor çok zor. geceyarısı mutfak dolabı silerken bulabilirsiniz kendinizi.

neşet ertaş

türk halk müziği üstadlarından. ismi için, şöyle bir açılım yapılır : neşet ertaş diye yazılır, neşe, dert, aşk diye okunur. bozkırın tezenesidir.

sakalsız erkek

bazı çevrelerce ısrarla sakal bırakmaya davet edilen erkeklerdir. yoksa "hallenenler" olabilirmiş. ne demekse?
memlekette tertemiz yüzlü insanlara hasret kaldık. bir de bu sözde fetvacıların çağrıları çıktı başımıza. hayır olsun bakalım.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadın

bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?

beş bin yıldır kadın; kölenin kölesi.
ücretli kölenin evdeki hizmetçisi.
köylünün namusu. küçük burjuva aydınının içki sofrasında mezesi ve ilişki albümünde yeteneğinin övüncesi.
kapitalist pazarın cinsel metası.
dindarın kapatması.
tanrının şeytanı.
erkek avcıların gülü, sözde aşk meleği.
oysa o, insanı "rahminde" var edip, yaratanı! emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun sahibi.

john soul

öğretmenim, bu nasıl yeniyor?

bu sabah, biraz yaşlılık biraz duygusallıkla yoğrulmuş yaşamıma, soğuk algınlığı sosu eklenmişken, gözyaşı döktürmüş, dünyanın en masum, en tatlı, en şirin, buram buram yoksulluk izleri taşıyan harika sorusudur.
ığdır'da eli öpülesi, önünde saygı durulası sevgili öğretmenimiz mehmet özcan çocuklarına pizza ısmarlamış, hayatlarında ilk defa pizza gören masumların, o güzel bakışları, o şirin yemeleri ömürlük bir iz bıraktı bana.
sevgili öğretmenim, yanan insanlık ateşiniz, eğitimci ruhunuz hiç solmasın.
sağolun, varolun. saygılarımla.

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü

uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele günü, aile bakanı zehra zümrüt selçuk'un açıkladığına göre, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve diyanet işleri başkanlığının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek.
simge yapılar, kadına şiddetin karşıtlığını ifade eden turuncu renk ile renklendirilecek.
81 ilde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
bu etkinlikler umarım sadece laf ve sohbet olarak kalmaz, uygulama olarak da kadın ve çocuğa şiddetin önüne ciddi engeller çekilmesi için çalışmalar yapılır.

otizmli ünlüler

zekaları farklı çalıştığı için, deha seviyesindeki bilim, sanat insanlarıdır.

franz kafka
beethoven
mozart
einstein
tesla
jane austen
van gogh
edison
newton

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

geleneksel tıp

binlerce doktor uygulama sertifikalarını almışlar. artık "kupa çekme" "sülük" tedavileri konusunda da eksiğimiz kalmamış şükür.
tabipler odası "bu tedaviler afrika'da bile kalmadı" dese de, bizde var efendim.
sıradaki örneklerini çok merak ediyorum. okuyup, üflemeye başlarlar mı acaba bizi?
mümkündür. geleneksel tıp efendim. siz de hiç bir şey beğenmiyorsunuz.

doç. dr. elif ince

ilk radyonsuz tomografi cihazının geliştirilmesine öncülük eden nükleer fizikçi bilim kadını.
istinye üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ince ve ekibinin cihazı, türk patent ve marka kurumu'nun düzenlediği yarışmada altın madalya kazandı. mesanenin görüntülenmesi için geliştirilen cihaz büyük yankı uyandırdı.

çam ağacı

yılbaşı üzeri evinizde bu güzelim ağacın kendisi veya bir taklidi bulunuyorsa yandınız, dinden çıktınız demek oluyor.
çok kusurlu ve hatalısınız. hemen yok edin o ağacı. zinhar süslemeye falan kalkmayın. en derin köşelere sokun, bir daha da çıkarmayın. çünkü niyetiniz asla yeni yılı kutlamak olamaz, neler karıştırıyorsunuz siz bakayım? ağacı kaldırın. ohh! hep beraber rahat nefes aldık. yine kurtardık!

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.