@sunshine

Yazar

Durum: 491 - 0 - 0 - 0 - 26.12.2019 18:11

Puan: 2255 - elf

16 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Yazar.

Uslu bir yazar olmadı. Şirinleri göremedi. :) Yazar, yazmaz. İdare edin.
  • /
  • 25

gucci

ışıltılı saçlar, hokka burun, beyaz ten, uzun bacaklar, güzel bir fizik, mavi yeşil gözlerden armineye.
gucci alıştırıldığımız güzellik anlayışı devrelerimizle güzelce oynamış, reklamın da mükemmelini yapmış olmuş.
kızcağızın etnik kimliğinden girip, fiziğinden çıkanlar olmuş sosyal medyada. ben sevindim. minicik kızların barbie bebekle başlayan, dayatılmış güzelleşme çabalarına çok üzülüyordum.
bir estetik cerrah röportajında, "operasyon yaşı 13-14e kadar indi" diyordu.
yapmayın, etmeyin. olduğunuz gibi çok güzelsiniz.

500t

nicki yeni kendisi eski sözlük dostlarından bir yazarmış. (güvenilir kaynak) yine, yeniden hoşgelmiş, iyi ki gelmiş, dolu dolu gelmiş.
emeğine, yüreğine, klavyesine sağlık.

okunmuş elma

ortaokul 'da çok sevimli bir arkadaşımız vardı. o zamanlar ortaokul da vardı! her sınav öncesi babaannesi tüm sınıfa pirinç okurdu. selami de tüm sınıfa okunmuş pirinçleri dağıtırdı. hepimiz kıtır, kıtır pirinçleri yer, çalıştığımız kadar notları alır, kerameti pirinçten bilirdik. çocuktuk.
filanca tarikatın, falanca hocası elma okumuş. bebeği olmayan ailelere dağıtılacakmış elmalar. kimi para karşılığı, kimi hayrına demiş elmaları.
her ne olursa olsun, bu nasıl bir uygulama, nasıl bir tedavi?
biz okunmuş pirinçleri kıtırdatırken 70lerde çocuktuk. şimdi uzay çağı, elektronik çağı, bilgisayar çağı. hepsini ortaya karışık yaşarken, okunmuş elmaya hoşgeldiniz.
inanan, güvenen, ümit bekleyen, umut eden ey ahali! yapmayın, etmeyin. elma sağlıklıdır. güzeldir. lezzetli bir meyvedir. ama okusanız amuda kalksanız da, size bir bebek vermez tek başına.
bunun tüp bebeği var, aşılaması var, ilaç tedavisi var.
onları deneyin. tıbba güvenin. doktora gidin.
sağlık kuruluşuna başvurun.
zavallı elmaya olduğundan büyük anlamlar yüklemeyin.

elektrik zammı

% 14,90 oranındaki zamdır sözlükçüm.
bak sözlükçüm önümüz kış, insanlar ısınmak zorunda. özellikle minik yavrular çok üşür. doğalgaz aldı başını gitti. kombi bize kötü, kötü bakıyor. yaklaşanı yakarım diye. minik elektrik sobalarıyla sadece ayaklarını ısıtıp, günü kurtaran insanlar var sözlükçüm, onu da yakamayacaklar. elektrik ödenmez fiyatlara ulaştı.
bir akıl versene sözlük. biz bu kış nasıl ısınalım? garip gureba ne yapsın sözlük?

ceren damar şenel

öğrencisi tarafından vahşice öldürülen, sanığın duruşması görülmeye başlandığında üstelik bir de iftiraya uğramış akademisyendir.
savunma avukatı "başkent üniversitesi hukuk fakültesi öğretim üyesi prof. dr. vahit bıçak. bıçak, aynı zamanda başbakanlık insan hakları danışma kurulu üyeliği ve başbakanlık insan hakları başkanlığı görevlerinde de bulunmuş eski bir akp milletvekili adayı."
vahit bıçak, ceren'in öğrencisi ile ilişkisi olduğunu, hatta öğrencisini ilişkiye zorlandığını iddia ederek, hukukçuları ayağa kaldıran bir savunmaya imza atmıştır.
adalet herkes için haktır. ama ceren'in ne yazık ki bu şansı yok.
çünkü ceren bir kadın. kadınsa mutlaka bir halt yemiştir değil mi? her türlü olumsuzlukla suçlanabilir. ah ne zormuş bu coğrafyada kadın olmak! nefes almamız bile suç sayılacak yakında sözlükçüm!
(avukat bilgisi : hürriyet gazetesinden alıntıdır.)

ilk rasathane'nin yıkılışı

takuyiddin efendinin rasathaneyi kurduğu dönemde, korkunç bir veba salgını olur. bağnazlar bunu rasathanede gökyüzü ile ilgili araştırmalar yapılmasına bağlar.
hatta bazı resmi olmayan kaynaklara göre, bazı din adamları, "meleklerin etek altlarına bakıyorlar" iddiasına kadar ileri giderler.
bu arada padişah ııı. murat
şeyhülislam'dan fetva ister. 'o izin verirse gözlemevi çalışmalarını sürdürecek, vermezse yıkılacaktı. şeyhülislam, gökyüzünün derinliklerini araştırmanın tanrı'ya şart koşmak olduğunu söyleyip gözlemevine karşı çıkar.bir gecede gözlemevi yerle bir edilir.

bir bilimsel araştırma daha, bağnazlığa yenik düşer.
alıntı :murat bardakçı ve biyografya)

takuyiddin efendi

tam ismi takiyüddin bin maruf-i olan osmanlı'nın en önemli astronomu 1521 yılında dünyaya gelmiştir. 1571 yılında ıı.selim tarafından saray müneccimbaşılığına atanan takiyüddin, 1574 yılında galata kulesi'nde gözlemler yapmaya başlamıştır.

1577 yılında hoca saadettin ve sokullu mehmet paşa'nın desteği ve padişah ııı.murat'ın fermanıyla tophane sırtlarında takiyüddin'in yönetimi altında bir gözlemevi olan takiyüddin'in rasathanesi kurulmuştur. ortaya çıkan bazı söylentiler sonucu takiyüddin'in rasathanesi 1580 yılında topa tutularak yıkılmıştır. yeni bir gözlemevi ise yaklaşık 300 yıl sonra kurulabilmiştir.
takiyüddin özellikle trigonometri alanında yapmış olduğu çalışmalar ile tanınmaktadır. takiyüddin sinus, kosinus, tanjant ve kotanjantın tanımlarını vermiş, ispatlarını sergilemiş ve cetvellerini hazırlamıştır. ekliptik ile ekvator arasındaki 23° 27' lik açıyı, 1 dakika 40 saniye farkla 23° 28' 40" şeklinde bularak o tarihte ilk kez gerçeğe en yakın ve doğru dereceyi hesaplamıştır.
johannes kepler'in hocası tycho brahe ile aynı dönemde yaşayan takiyüddin, hemen hemen brahe ile aynı gözlemleri yapmıştır. takiyüddin'in rasathanesi yıkıldığından dolayı çalışmaları son bulmuştur.
yaptığı çalışmalarla yaşadığı dönemin önemli isimlerinden olan takiyüddin 1585 yılında ölmüştür.
alıntı. biyografi.com

prof. dr. mikdat kadıoğlu

istanbul teknik üniversitesi (itü) uçak ve uzay bilimleri fakültesi meteoroloji mühendisliği bölüm başkanı ve itü afet yönetim araştırma ve uygulama merkezi müdürüdür.

1980 istanbul inşaat teknik lisesi; 1984 itü meteoroloji mühendisliği bölümü mezunu atmosfer bilimleri konusunda 1987'de master ve 1991'de doktorasını abd'nin missouri-columbia üniversitesinden almıştır
(alıntı sözcü gazetesi)

deprem seferberliği

marmara depremi üzerine çalışan afet yönetimi uzmanı prof. dr. mikdat kadıoğlu , tüm yetkilileri acilen deprem seferberliği ilan etmeye çağırdı. istanbul’da beklenen büyük depreme dikkat çeken kadıoğlu, bir de imza kampanyası başlattı.

http://chng.it/pqjhbjqF

şehir eşkiyaları

bu tanımı hakeden tipler son yıllarda hızla türediler. en az iki veya daha fazla kişi dolaşıp sürü zihniyeti ile hareket ediyorlar.
silahlılar. bıçak, muşta, zincir, sustalı ve daha ağır abilerinde tabanca var. en büyük hedef yalnız kişiler. karanlık sokak, tenha köşe, boş parkları seviyorlar.
sürüleri dışında, hap ve uyuşturucudan cesaret alıyorlar. (hukuk inceleme raporundan)
en son örnek balıkesir şehir hastanesi'nde yaşanmış, küfür, kafir, hakaretler eşliğinde, devletin polisinin elinden suçlu arkadaşını alıp, gidiyor.
polis çaresiz arkasından bakıyor (!) görüntüler sosyal medyaya düşünce, tutuklanıyorlar.
sosyal medya olmasa adalet gerçekleşmeyecek neredeyse ülkede.
çok üzücü ve çok yaralayıcı bu durumlar.

elektronik sigara

ciğerleri hızla çökerten, hızla ölüme götüren bol dumanlı, sevimsiz alet.

afet toplanma alanları

bir büyüğümüze göre onbinlerce, bazılarına göre pek çoğu avm yapıldı ama bir gerçek var ki kimse doğru dürüst kendi toplanma alanını bilmiyor.
biz muhtarımızdan öğrendik. biri çocuk parkı, bir diğeri park, (tek doğru alan burası) diğeri otopark olarak kullanılıyor.
insanlar bu alanların neresinde toplanıp, çadır kurup, barınacaklar, zaman geçirecekler?
bu durum aklıma şu deyişi getirdi, "deveye sormuşlar, boynun neden eğri? ah ah! nerem doğru ki! demiş.

gsm şirketleri

deprem ardından, görevleri olan iletişimi sağlayamayarak, hepsi başarısız olmuştur.
bu kadar önemli bir olayın ardından yakınlarımdan haber alamayacaksam, ne işe yararsınız acaba?
şimdi de ücretsiz internet hediye ediyorlar. rüşvet için sağolun. biz iletişim istiyoruz. gerçek işinizi yapın. rüşvet sizin olsun.

deprem çantası

evdeki her birey için, birer çanta hazırlanmasında fayda vardır. çocuklarınız çanta taşıyamayacak küçüklükte ise, kendi çantanızda onlar için yer açın.
yukarıdaki betimde tarifi verilen deprem çantası uygun gibi görünüyor. #2655
yalnız bir kaç ekleme yapmak isterim.
-el feneri yerine, kafa lambası daha uygun olur. elleriniz boş kalır. (eğitimlerden alıntı)
-çok kalın çoraplar. evden her neyle fırlarsanız fırlayın. ayaklarınızı korumak zorundasınız. (enkazda ilerlemek zorunda kalırsanız)
-tuvalet ve diğer atıklar için, naylon poşet. (çok miktarda)
bir de mutlaka portatif bir radyonuz olsun.

kullanmak zorunda kalmamak dileğiyle, mutlaka bir adet çantanız olsun.


-

istanbul depremi

kurumlar arası pazarlığa girişilmiş, 5.7-5.8-6.0 arası yaşanan depremdir.
ardından yüzlerce artçısı gelmiştir. duyan, duymayan, endişelenen, ürken, korkan, gerilen herkese geçmiş olsun.
ülkemizin deprem kuşağında olduğu gerçeğini unuttuğumuz ve bu konuda son derece bilinçsiz bir toplum olduğumuz için payımıza hep panik, korku, endişe düşüyor
çok haklıyız. ne yapacağımızı bilmiyoruz, nereye gideceğimizi bilmiyoruz, iletişim neredeyse sıfır oluyor, trafik keşmekeş, yetkili ve etkililer ortada yok! binalarımızın durumu meçhul! dolayısıyla depreme hiç bir zaman hazır değiliz. hepimize büyük geçmiş olsun.

quş ağacı

yaşanmışlıklarını o kadar güzel kaleme alıyor ki, o kadar duygulu yazıyor ki! sürekli yazsın, okuyalım dediğim yazar.
lütfen daha sık yazın olur mu?

15 yaşında ölmek

denizli'de bir pastanede malzeme taşırken, asansörde sıkışmış bu yaştaki bir evlatcık.
15 yaşında top oynanır,bilgisayar oyunu oynanır, belki okuldan kaçılır, bazen kafeye gidilir, belki yaşıtın bir kıza bakılır gizliden gizliye, köşe başında arkadaşlarla sohbet edilir.
ölünmez ki çocuğum, ölünmez!
huzur içinde uyu olur mu? fırsatın olursa biraz da oyun oyna.

yedigöller

bolu 'da doğa harikası milli park alanı.
"yedigöller ismi bilinen efsanelere göre 7 ayrı aşk hikayesi barındırır... bu yedi gölün bulunduğu yere 7 aşık çift gelmiş. bunların her biri bir yere ayrılmış. büyük gölün olduğu yerde en büyük çift. küçük gölün olduğu yerde ise en küçük çift kamp yapmış. sazlıgölde ise damat geline sürekli saz çaldığı için sazlıgöl olmuş. nazlıgöl'de de gelin damada sürekli naz yaparmış bu yüzden orası nazlıgöl olmuş. masal bu ya 7 aşık çiftin yerine 7 tane göl.
büyükgöl, küçükgöl, deringöl, incegöl, nazlıgöl, sazlıgöl, seringöl olmak üzere 7 aşığa adanmış 7 göl. "

alıntı :bolu gazetesi

greta thunberg

greta thunberg 3 ocak 2003’te doğdu. greta ağustos 2018’de iklim değişikliği ile savaşılmaya hemen başlanması gerektiği konusunda protestolara başlayan isveçli bir eylemci. “iklim için okul grevi” ile medyanın dikkatini çekmeye başlayan thunberg, o zamandan beri iklim aktivistliği yapmaktadır.
birleşmiş miletler iklim zirvesinde,
yaptığı konuşmasında “benim hayallerimi, benim çocukluğumu çaldınız. yok oluşumuzun başındayız. siz ise sadece paradan konuşuyorsunuz. nasıl cüret edersiniz?” kısmı ise en çok beğenilen ve herkesi şaşırtan bölüm oldu.

alıntı :sözcü gazetesi

sonbahar

eylülle birlikte havalar yavaş yavaş değişmeye başladı. sabah akşam yaşanan serinlik, okulların açılması hep bu mevsime denk geliyor.
yazlıklar boşalıyor, şen kahkahalı akşamlardan, derin sessizliklere bürünüyor tatil beldeleri.
şehirler farklı mı? hayır! balkon sohbetleri, açık camlardan süzülen müzik sesleri susuyor yavaş yavaş.
herkes içeri çekiliyor, kabuğuna çekilir gibi.
çocuk parkları, ağaçlık alanlar daha boş, daha ıssız.
salıncaklar rüzgarla sallanıyor artık.
evet! geldi işte! sonbahar!
  • /
  • 25

kız öğrenciye hakaret eden profesör

şu tip olaylara bir yerlerde rastgelmeyi o kadar istiyorum ki...

ancak bu tip haysiyetsiz dallamalar adamların yanında yapamazlar bunu. ancak kendisine ses çıkaramayacak sünepelerin ya da fiziksel anlamda güçsüz kadınların yanında öter boruları bu tiplerin. o okulda okuyan bir öğrenci olsam, okulu bitirmem mezun olmam o herifin iki dudağının arasına bakıyor olsa dahi; o kadının kıyafetine laf atan, üniversiteyi pavyona benzeten, öğrenciyi giydiği kıyafet ile aşağılamaya çalışan bu basit beyinli ucubeye öyle bir ders verirdim ki girdiği her sınıfta ibret olsun diye ilk o dersi anlatırdı... ah ah! yalvarıyorum bir tanesi denk gelsin. biliyorum düzelmeyecek ve bitmeyecekler çünkü onların yaptığını normalleştiren aşağılık bir toplum var arkalarında. o yüzden son zamanlarda bu kadar sesleri çıkar oldu zaten... ama buraya yazıyorum, bir gün benim bulunduğum bir ortamda değil profesör, genelkurmay başkanı böyle bir hadsizlik yaparsa, rütbesini söker münasip bir tarafına sokarım onun.


t: öğrenciye, kendi ihtisas alanıyla ilgili katacak bir şeyi olmadığı için ahlak bekçiliğine soyunmuş bir gerzektir.

türkiye'de profesör olma koşullarını bilen insanlar zaten bu gerizekalı ucubelere sırf sıfatlarından ötürü itibar etmeyecektir.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

devrim. çünkü devrim kadar bir toplumu rahatsız eden başka bir durum yoktur. toplumun içinde bulunduğu kalıptan onu bir anda sıyırmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

ilk bisikletim

sahip olduğum ilk bisiklettir.
bisiklet denince aklıma hep ilk aldığımız bisiklet geliyor. ilkler unutulmaz derler ya buda öyle bir şey olsa gerek.
ilk bisikletimi türkiye gazetesinden kupon biriktirerek almıştık. aylarca kupon biriktirmek, bayide acaba gazete kaldı mı şeklinde korkular, biriktirilen kuponların evin en gizli yerinde saklanması derken o gün gelir ve bisan marka mavi aslan parçası en sonunda teslim alınır. babamın akşam eve geldiğinde arabanın arkasında onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.

senelerce o bisiklete bindim. yıpranmış bir bisiklet olsa da bir gece insafsız bir hırsız tarafından bisikletim çalındı. ansız bu ayrılık belki de hiç unutamama neden oldu. her ne kadar vedalaşamasakta sen hep kalbimdesin, mavi kadrolu ilk göz ağrım.

sunshine

farkındalığı yüksek ve hep en iyisini isteyen yazar.
ama, mesela çehov şöyle der " mükemmellik uyumsuzlukla birlikte var olabilir. "

ez cümle; özlenen yazardır.

manda ve himaye

(bkz:mustafa kemal atatürk) önderliğinde, erzurum kongresi'nin bildirisinde kabul olunamaz olarak verilen karardır.

kelimeleri ayrı ayrı ele alırsak manda; kendini yönetemeyecek duruma gelen ülkelerin, tekrar kendini yönetebilecek duruma gelene kadar başka ülkelerin üzerinde yönetim oluşturma işlemine denir. yani kısaca ülkeler geçici olarak yönetim ve idari hatta iç işlerini başka ülkelere tabi bırakıyorlar. ancak ülke üzerinde egemenlik oluşturmuş mandacı devletler genel olarak devletin ilerlemesini ve gelişmesini kendisine bağlı kalacak şekilde yürüttüğü için bu süreç genelde kısa süreli olmuyor.

himaye ise; kendini koruyamayan ülkelerin işgal edilmemek için başka ülkelerin koruyuculuğu altına girmesine deniliyor.
bu iki kavramda aslında güçlü ülkeleri daha güçlü, güçsüz devletleri ise daha güçsüz hale getiriyor.

ulu önderin yüksek öngörüsüne ne kadar minnet etsek az.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

sunshine

bir güneş ışığı.
naif, dolu, candan ve sözlüğün hak ettiği yere gelmesi için canla başla çalışan...
nasıl hayal ediyorsanız emin olun öyle bir gerçek ile karşılaşıyorsunuz.
bir dost, bir abla kazandık. ne mutlu.

türk filmi

tanımlaması basit, yaşaması zor film türü. bildiğiniz türk sinema sektörünün ürettiği dram, acı, neşe, kıskançlık içeren filmlerin tümü.

hangi kafada yazıldıysa çıkın sokağa bakın aynısı mutlaka var.

(bkz:dünyayı kurtaran adam)

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

Toplam betim sayısı: 491

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

güzelce eğlenen gençlerdir. maşallah, hepsi katır gibi tepiniyor (!) mağdur değil miydi bunlar, zor durumda filan. yazın sahillerde, kışın caddelerde güzel eğleniyorlar. yazık! sığınmışlardı, di mi?

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ev işleri

bitmeyen işler grubundadır. büyüklerin deyimiyle "arsız" dır. çamaşır, bulaşık, ütü, cam silme, süpürge, toz alma, mermer, fayans ovma, dolap içi silme ve yerleştirme, market alışverişi, banyo - mutfak hijyeni, yemek. bunlar ana başlıkları, detaya indiniz mi? ne işler açar başınıza ev işleri denen canavar! yardımcınız geliyorsa mutlu olun, yok kendim hallederim diyenlerdenseniz zor çok zor. geceyarısı mutfak dolabı silerken bulabilirsiniz kendinizi.

neşet ertaş

türk halk müziği üstadlarından. ismi için, şöyle bir açılım yapılır : neşet ertaş diye yazılır, neşe, dert, aşk diye okunur. bozkırın tezenesidir.

sakalsız erkek

bazı çevrelerce ısrarla sakal bırakmaya davet edilen erkeklerdir. yoksa "hallenenler" olabilirmiş. ne demekse?
memlekette tertemiz yüzlü insanlara hasret kaldık. bir de bu sözde fetvacıların çağrıları çıktı başımıza. hayır olsun bakalım.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadın

bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?

beş bin yıldır kadın; kölenin kölesi.
ücretli kölenin evdeki hizmetçisi.
köylünün namusu. küçük burjuva aydınının içki sofrasında mezesi ve ilişki albümünde yeteneğinin övüncesi.
kapitalist pazarın cinsel metası.
dindarın kapatması.
tanrının şeytanı.
erkek avcıların gülü, sözde aşk meleği.
oysa o, insanı "rahminde" var edip, yaratanı! emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun sahibi.

john soul

öğretmenim, bu nasıl yeniyor?

bu sabah, biraz yaşlılık biraz duygusallıkla yoğrulmuş yaşamıma, soğuk algınlığı sosu eklenmişken, gözyaşı döktürmüş, dünyanın en masum, en tatlı, en şirin, buram buram yoksulluk izleri taşıyan harika sorusudur.
ığdır'da eli öpülesi, önünde saygı durulası sevgili öğretmenimiz mehmet özcan çocuklarına pizza ısmarlamış, hayatlarında ilk defa pizza gören masumların, o güzel bakışları, o şirin yemeleri ömürlük bir iz bıraktı bana.
sevgili öğretmenim, yanan insanlık ateşiniz, eğitimci ruhunuz hiç solmasın.
sağolun, varolun. saygılarımla.

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü

uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele günü, aile bakanı zehra zümrüt selçuk'un açıkladığına göre, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve diyanet işleri başkanlığının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek.
simge yapılar, kadına şiddetin karşıtlığını ifade eden turuncu renk ile renklendirilecek.
81 ilde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
bu etkinlikler umarım sadece laf ve sohbet olarak kalmaz, uygulama olarak da kadın ve çocuğa şiddetin önüne ciddi engeller çekilmesi için çalışmalar yapılır.

otizmli ünlüler

zekaları farklı çalıştığı için, deha seviyesindeki bilim, sanat insanlarıdır.

franz kafka
beethoven
mozart
einstein
tesla
jane austen
van gogh
edison
newton

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

geleneksel tıp

binlerce doktor uygulama sertifikalarını almışlar. artık "kupa çekme" "sülük" tedavileri konusunda da eksiğimiz kalmamış şükür.
tabipler odası "bu tedaviler afrika'da bile kalmadı" dese de, bizde var efendim.
sıradaki örneklerini çok merak ediyorum. okuyup, üflemeye başlarlar mı acaba bizi?
mümkündür. geleneksel tıp efendim. siz de hiç bir şey beğenmiyorsunuz.

doç. dr. elif ince

ilk radyonsuz tomografi cihazının geliştirilmesine öncülük eden nükleer fizikçi bilim kadını.
istinye üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ince ve ekibinin cihazı, türk patent ve marka kurumu'nun düzenlediği yarışmada altın madalya kazandı. mesanenin görüntülenmesi için geliştirilen cihaz büyük yankı uyandırdı.

çam ağacı

yılbaşı üzeri evinizde bu güzelim ağacın kendisi veya bir taklidi bulunuyorsa yandınız, dinden çıktınız demek oluyor.
çok kusurlu ve hatalısınız. hemen yok edin o ağacı. zinhar süslemeye falan kalkmayın. en derin köşelere sokun, bir daha da çıkarmayın. çünkü niyetiniz asla yeni yılı kutlamak olamaz, neler karıştırıyorsunuz siz bakayım? ağacı kaldırın. ohh! hep beraber rahat nefes aldık. yine kurtardık!

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.