@sunshine

Yazar

Durum: 491 - 0 - 0 - 0 - 26.12.2019 18:11

Puan: 2255 - elf

16 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Yazar.

Uslu bir yazar olmadı. Şirinleri göremedi. :) Yazar, yazmaz. İdare edin.
  • /
  • 25

şule çet

23 yaşındaki bu yavrunun duruşmasına sonunda, bilirkişi raporu geldi.
şule'nin kendini camdan attığı iddiası, yalanlanmış oldu. rapora göre, bir güçle itilerek atılmış camdan şulecik.
umarım o gece yanındaki iki haydut, cezaların en büyüğüne çarptırılır. diğer kadın davalarına emsal olur. umarım!

şehit cenazesi

al bayrağa sarılmış bir tabut, içinde bir can parçası yatar, fidan gibi. eş, evlat, baba, kardeş, dayı, amca, torundur. birilerinin en sevdiği, özlediğidir. birlikte kurulmuş hayaller, yapılmış gelecek planlarıdır o bayrağa sarılan. artık yoktur.
sesi duyulmayacak, nefes almayacak, sevdiklerine sarılamayacaktır.
veda anıdır o. damarlarınızdan kanınız çekilir, duygularınız karmakarışık beklersiniz.
protokol katılımı varsa, televizyonlarda iyi görünsünler diye, şehit yakınlarını iteleyerek, önlerde yer alıyorlar ya, bizde izliyor yada okuyoruz ya, bir kez daha kahroluyorum o acılı insanlar için.
biraz saygı, biraz nezaket, biraz incelik. korumalarınızın ite, kaka yer açtığı insanların, canı orada yatan. canı. yitip giden canı.
tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun.
lütfen artık evlatlarımız ölmesin!

ibrahim çelik

dünya jimnastik şampiyonasında, halka kategorisinde altın madalya almış genç sporcumuz.
bu yavrular hazırlanırken, sponsor ararken, ter akıtırken hiç birimizin haberi olmuyor. oysa bir futbolcunun ayağı taşa takılsa, tüm türkiye'nin haberi oluyor.
böyle adaletsiz ayrımcılığa uğrayan fakat yine de müthiş başarılara imza atan kardeşimize sonsuz teşekkürler.
gururumuzsunuz.
şimdi sırtınızı sıvazlayan çok olur, bir kaç aya unuturlar. isminiz sözlükte baki kalsın.

busenaz sürmeneli

rusya’nın ulan ude kentinde gerçekleştirilen kadınlar dünya boks şampiyonası'nda busenaz, 69 kilo finalinde çinli rakibi liu yang ile karşı karşıya geldi ve altın madalya sahibi oldu.
helal olsun kızım sana. futbol futbol diye tüm spor programları, gazeteler yırtınırken, farklı spor dallarında bu güzel çocukların başarıları hep sahipsiz kalıyor.
seninle gurur duyuyoruz busenaz, nice madalyalar, nice başarı kürsüleri senin olsun.

hipokrat

tıbbın babası olarak kabul edilir.
eski inanışlarda büyü veya olağanüstü güçlerden kaynaklandığı düşünülen hastalıkların neden ve sonuçlarını ilk kez bilimsel olarak araştırmıştır.
kos adasında bir tıp okulu kurmuştur.

hipokrat yemini

tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma,
hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime ve bilgilerimi insanlık aleyhinde kullanmayacağıma,
mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma,
hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı göstereceğime
din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime,
mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.

doktorun doktoru bıçaklaması

baltalimanı ortopedi hastanesinde gerçekleşmiş, korkunç olaydır.
acemi asistan, uyuyan kıdemli asistanı tam 40 kez bıçaklayarak öldürmüş.
bu çocuklar mezun olurken hipokrat yemini ediyorlar. her koşulda can kurtarmak üzere. ne korkunç bir can almak bu? nasıl bir gözü dönmüşlük bu? anlayamadım.
toplum olarak tuhaf bir cinnet hali içerisindeyiz. önceleri sadece tartışma ile çözülebilecek olaylar bile cinayete kadar gider oldu. nasıl sakinleşeceğiz bilen var mı?

11 ekim kız çocukları günü

en anlaşılması, yaygınlaşması, içeriğinin doğru anlatılması gereken özel günlerden.
kız çocuğunu kölelikten, alınıp satılmaktan, ikinci sınıf insan statüsünden çıkarabildiğimiz, her erkek çocuk kadar yaşama, beslenme, eğitim öğretim, hukuk karşısında eşit haklara (ülkemizde, eşitsiniz diyor yasalar) sahip olma hakkı tanındığı gün dünya daha güzel bir yer olacak.
kadın, toplumun mimarıdır. gelecek nesilleri doğurur, büyütür, eğitir. düzgün yaşam koşullarında büyümüş, eğitimli annelerin büyüttüğü bireylerden oluşan toplumlar, daha refah, daha mutlu, daha gelişmiş toplumlar olacaktır.

geriatri

yaşlılık dönemindeki sağlık sorunları ve bu sorunların tedavileriyle ilgilenen tıp dalıdır. yaşlanma, canlı molekül, hücre, doku, organ ve sistemlerinde zamanın ilerlemesinde ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan yapısal ve işlevsel değişikliklerin tümüdür.(vikipedi)

istanbul üniversitesi

istanbul üniversitesi; 30 mayıs 1453’te, medaris-i semaniye ve fatih darüşşifası ismiyle fatih sultan mehmet tarafından açılmıştır.

uzunca bir süre burada islami tarzda bilim ve sanat eğitimi verilmiş; dönemin önemli insanları yetiştirilmiştir. ta ki gerilemeye kadar.

osmanlı devleti’nin duraklama ve gerileme dönemine girmesiyle beraber birçok alanda ıslahat hareketleri başlamış; eğitim sektörü de bundan nasiplenmiştir.

eğitimin en önemli kuruluşlarından olan iü’nün ismi de 1846 yılında darülfünun şeklinde değiştirilmiş ve batılı tarzda eğitim vermeye başlamıştır.

darülfünun döneminden itibaren okulda fen bilimlerine ve teknik bölümlere ağırlık verilse de osmanlı tarihinde tahmin edileceği gibi bu girişimler devleti ayakta tutmaya yetmemiştir. 1846’dan cumhuriyetin kuruluşuna kadarki bu dönemde istanbul üniversitesi’nin aldığı isimler şu şekildedir:

-darülfünun-i osmani (1869)

-darülfünun-i sultani (1873)

-darülfünun-i şahane (1900)

-istanbul darülfünunu (1924)

1924 versiyonu olan istanbul darülfünunu; bizzat tbmm tarafından tanınmış ve ilerleyen yıllarda gelen inkılaplara göre eğitim tarzını sürekli yenilemiştir.

buradan çok önemli bir dipnot daha verecek olursak istanbul üniversitesi; türkiye cumhuriyeti’nin ilk üniversitesidir.

istanbul darülfünunu ismiyle geçen 9 yıllık geçiş döneminden sonra okulun ismi 1933’te istanbul üniversitesi olarak değiştirilmiş ve bugünkü halini almıştır.

günümüzde 5.300 cıvarı akademik personel eşliğinde 90.000’den fazla öğrenciye eğitim vermekte olan okula bağlı 20 fakülte, 9 yüksekokul, 16 enstitü ve 35 araştırma merkezi bulunmaktadır.

1924 döneminde ilk darülfünun rektörü prof.dr. ismail hakkı bey olurken, 1933 döneminin ilk rektörü ise ord.prof.dr. neşet ömer irdelp olmuştur.
(alıntıdır)

altın bahar

istanbul halk ekmek a.ş., 2019 yılının “yaşlı yılı” ilan edilmesi ile birlikte yaşlı beslenmesine uygun ekmek üretimi amacıyla istanbul üniversitesi tıp fakültesi iç hastalıkları anabilim dalı geriatri bölümünden prof. dr. bülent saka ile birlikte bir sosyal sorumluluk projesi geliştirdi. sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaşlıların günlük beslenme ihtiyacının karşılanarak yaşam kalitesinin artırılması amacıyla altın bahar adı verilen ekmekler üretildi.
(sözcü gazetesi)
üzümlü ve kuru domatesli olmak üzere iki tip olan ekmeklerin, yaşlıların günlük kalsiyum ve mineral ihtiyacını karşılayacak şekilde imal edildiği belirtilmiş.
fiyatı 1,5 tl imiş.

mehmetçik

türk milleti için ölüm-kalım savaşı olan çanakkale savaşı’nda bigalı mehmet çavuş da cephededir.

itilaf devletleri deniz savaşları sırasında 4 mart 1915’de ilk olarak karaya asker çıkarmayı dener.

itilaf donanması, 4 mart 1915’de, 5 zırhlı ve 7 torpido desteğinde önce seddülbahir tabyasını, kaleyi ve köyü 45 dakika ateş altına aldıktan sonra, 3 büyük sandalla seddülbahir iskelesi’ne gelerek saat 15:30’da karaya tam teçhizatlı 75 civarında asker çıkartır.

ingilizler bu çıkarmayı seddülbahir tabyası türkler tarafından boşaltılmış olduğunu zannederek yapmışlardı.

aslında tahminlerinde haklılardı… seddülbahir tabyası türkler tarafından boşaltılmıştı fakat bu bölgeyi kara saldırılarına karşı savunmaktan sorumlu olan 9. tümen komutanı albay halil sami bey, 27. alay 3. tabur 10. bölük eratından mustafa oğlu bigalı mehmet çavuş komutasındaki yarım takım askeri (20 asker) seddülbahir kalesi’ne yerleştirmiştir.

deniz tarafına, karşıyı geniş bir açıdan görebilecek şekilde yerleşmiş olan bigalı mehmet çavuş komutasındaki 20 türk askerinin elinde sadece el bombası ve tüfekleri vardı…
çıkarma olmadan önce bigalı mehmet çavuş askerlerini toplamış ve şöyle bir konuşma yapmıştı…

“bana bakın, üzerinde durduğumuz, ayağımızı bastığımız yer ata yâdigarıdır, vatanımızdır. ha anamızın ırzı ha vatanın ırzı!

bu gelenler de unutmayın ırz düşmanları…

bu ırz düşmanları buraya geldiklerine pişman olmalı!…”

ingiliz askerleri çıkarmaya başlayınca, bigalı mehmet çavuş beklenen emri verir;

“ateş!..”

karaya çıkan ingiliz askerleriyle mehmet çavuş’un takımı arasında, 3 saat devam eden şiddetli bir çatışma yaşanır.

seddülbahir kalesi içerisinde bulunan mehmet çavuş’un askerleri sürekli yer değiştirip, ateş ederek sayılarını çok gösterdiler. bu nedenle teknelerde bekleyen ingiliz askerlerinin tamamı karaya çıkamadı.

bir ara mehmet çavuş’un tüfeğinin mekanizması işlemez olur. tüfeğini yere atarak istihkam küreğini eline alır, düşman üzerine kürekle saldırır… (bazı kaynaklarda taşla saldırır demektedir fakat genel görüş kürekle saldırdığı yönündedir)

üç saat sonunda ingilizler 23 ölü, 35 yaralı ve 4 kayıpla gemilerine geri dönerler.

deniz savaşları sırasında yaptıkları bu en büyük çıkarma hüsranla sonuçlanır.

25 nisan’a kadar başka çıkarma yapamazlar.

bu çarpışmada türk askerlerinden 6 şehit, 13 yaralı vardır.

bigalı mehmet çavuş’ta başından ve göğsünden yaralanır. avuçlarının içi de paramparçadır. maydos hastanesi’nde tedavi olur, hava değişimi için izin verilerek köyüne gönderilir. fakat izin süresini tamamlamadan “arkadaşlarım cephede savaşırken ben burada yatamam” diyerek tekrar cepheye döner.

4 mart günü seddülbahir’deki çatışmayı harapkale’den izleyen 19. tümen komutanı yarbay mustafa kemal, çanakkale müstahkem komutanlığına gönderdiği raporunda mehmet çavuş’un madalyayla veya başka biçimde ödüllendirilmesini ister.

mehmet çavuş gümüş harp madalyası ile ödüllendirilir. ayrıca kendisine atatürk tarafından köstekli gümüş saat ve gümüş tabaka (tütün koyma yeri ve kahramanlık beratını koymak için ayrı bir bölümü olan) hediye edilir.

mehmet çavuş’un kahramanlığı, kürekle düşmana saldırması ve askerleriyle beraber başarılı olması, her yerde büyük bir gurur ve kıvanç kaynağı olur. istanbul gazeteleri ondan bahsederler.

bigalı mehmet çavuş, çanakkale savaşı’nın kamuoyuna adı açıklanan ilk kahramanıdır.

türk askeri, bigalı mehmet çavuş ve kahramanlığından ilhâm alınarak, o günden sonra türk milleti tarafından “mehmetçik” diye anılacaktır.
(ataturkicimizde. com)

9 ekim 2019 barış pınarı harekatı

mehmetçik için en iyisini umarak, sonucunu bekleyeceğimiz harekat.
sosyal medya esiyor, yağıyor gürlüyor maşallah! bir ara dantelli perdelere, masa örtülerine sarılıp, "kefenimizi giydik, afrine gidelim" diyen kahramanlar vardı. bedelli çıkınca önden koşmuşlardı bankalara.
şimdi klavye kahramanları da, çay sigara muhabbet eşliğinde savaş çığırtkanlığıyla sarhoşlar. kahramanlık destanlarından alıntılar yapıyorlar.
cephedeki her bir evladımız için ayrı ayrı dua edeceğim. sevdiklerinize en kısa zamanda kavuşmanız dileklerimizle.

istanbul sözleşmesi

istanbul sözleşmesi olarak anılan kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair avrupa konseyi sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme. bu nedenle yalnızca sözleşmeyi onaylayan ilk devlet olan türkiye açısından değil avrupa konseyine üye tüm diğer devletler bakımından da son derece önemli bir yere sahip.

11 mayıs 2011’de istanbul’da imzaya açılan sözleşme, 1 ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
(alıntı :bianel)

dantel

kadınlarımızın el emeği göz nuru, tığ, mekik, iğne ile gerçekleştirilen sanat eseri görünümündeki el işleridir.
çocukluğumun anılarında, annem ve yaşıtlarının hepsi bilir ve yapardı. biz çocuklar da biraz büyüyünce nasibimizi aldık. kimimiz "ama dikkat et azıcık" uyarılarıyla, kimimiz de, eline tığ batırıla batırıla, öğrendik.
dantelsiz sehpa, dolap içi, televizyon, (özellikle) masa,sürahi üstü, bardak altlığı, gırgır üstü olamazdı.
ayıp olurdu yoksa :) ne kadar çok danteliniz varsa, o kadar hamarat ve becerikli bir ev hanımı sınıfına girerdiniz.
kirlendiğinde yıkanır, ütülenir bir de güzel dursun diye kolalanırdı.
ah ne çile çektirirdi hanımlar kendilerine.

gırgır

işi bittikten sonra tozu alınıp, üzerine dantel örtüsü örtülen, çocukluğumun bence pek becerikli süpürgesiydi.
annem evi pırıl pırıl yaptıktan sonra ben de üzerinden onunla geçer kerameti kendimden ve gırgırdan bilirdim.
çok hamarattı çok!

saddam hüseyin

1979 yılında iktidara gelen saddam hüseyin ırak’ın devlet başkanı olarak görev yapmıştır. arap milliyetçiliği ve arap sosyalizminin önemli bir lideri haline gelen saddam hüseyin israil hükümetine koyduğu tavırla da arap dünyasında saygınlık kazandı. 11 eylül 2001 tarihinde amerika birleşik devletleri’nde yaşanan terör eylemlerinin ardından saddam hüseyin amerika’nın hedefi olmuştur. 2006'da idam edilmiştir.
(biyografi. com)

bbc

britanya yayın kuruluşu ya da bbc, birleşik krallık'ta kraliyet beratı altında ve devletin parasal desteğiyle çalışan yayın kuruluşudur. kuruluşundan 1954'e kadar televizyon, 1972'ye kadar da radyo yayınları alanında tekel konumunu korumuştur. merkezi londra'da bulunur. (vikipedi)

ırak'ta muta nikahı ile çocuk pazarlamak

bbc muhabirlerinin araştırmaları sonucunda açıklanmış iğrenç olaydır.
kısaca şöyle gerçekleşiyor : kendini din adamı sınıfından sayan bazı sefiller, 9 ve üzeri yaşındaki çocukları, muta nikahı ile defalarca evlendiriyorlar. tek şart var, çocuğun kızlığı bozulmayacak. onun dışında, bedelini ödeyip çocuğa her şeyi yapabiliyor nikahlısı (!)
bunun adı dine uygun nikah oluyor.saddam hüseyin zamanında yasaklanmış ama şimdiki yönetimde otorite din ağırlıklı olduğu için, yeniden hortlamış.
bunun adı fuhuş, bunun adı pedofili, bunun adı iğrençlik, bunun adı sefillik!
hangi din? nasıl böyle bir çirkinliği emreder diye kimse mi sormaz? sorgulamaz? okurken, yazarken midem kasılıyor, yüreğim sıkışıyor. o yavrucakları düşünüyorum da! onlar her ne yaşıyorsa, ne kadar acı çekiyorsa bin beterini yaşasınlar bu işlere aracı olanlar! geberin ya geberin!

muta nikahı

müt'a veya muta nikâhı, ilk müslüman toplumunda ve günümüzde bazı şii mezheplerinde uygulanan kadın ve erkeğin belirli bir süre ve ücret karşılığında anlaşarak başlattıkları bir evlilik çeşididir. bazı kaynaklarda acem - fars nikâhı, geçici nikâh ya da anlaşma nikâhı da denir. (vikipedi)
  • /
  • 25

kız öğrenciye hakaret eden profesör

şu tip olaylara bir yerlerde rastgelmeyi o kadar istiyorum ki...

ancak bu tip haysiyetsiz dallamalar adamların yanında yapamazlar bunu. ancak kendisine ses çıkaramayacak sünepelerin ya da fiziksel anlamda güçsüz kadınların yanında öter boruları bu tiplerin. o okulda okuyan bir öğrenci olsam, okulu bitirmem mezun olmam o herifin iki dudağının arasına bakıyor olsa dahi; o kadının kıyafetine laf atan, üniversiteyi pavyona benzeten, öğrenciyi giydiği kıyafet ile aşağılamaya çalışan bu basit beyinli ucubeye öyle bir ders verirdim ki girdiği her sınıfta ibret olsun diye ilk o dersi anlatırdı... ah ah! yalvarıyorum bir tanesi denk gelsin. biliyorum düzelmeyecek ve bitmeyecekler çünkü onların yaptığını normalleştiren aşağılık bir toplum var arkalarında. o yüzden son zamanlarda bu kadar sesleri çıkar oldu zaten... ama buraya yazıyorum, bir gün benim bulunduğum bir ortamda değil profesör, genelkurmay başkanı böyle bir hadsizlik yaparsa, rütbesini söker münasip bir tarafına sokarım onun.


t: öğrenciye, kendi ihtisas alanıyla ilgili katacak bir şeyi olmadığı için ahlak bekçiliğine soyunmuş bir gerzektir.

türkiye'de profesör olma koşullarını bilen insanlar zaten bu gerizekalı ucubelere sırf sıfatlarından ötürü itibar etmeyecektir.

ölen insanın arkasından konuşmak

ölü ya da diri, birileri hakkında konuşmayı bıraktığımız gün dünyayı güzelleştirmek adına dev bir adım atmış olacağız. tabi ki bu bir ütopya çünkü bazı insanlar diğer insanlardan başka bir şey konuşamazlar.

toplum olarak henüz hazır olmadığımız şeyler

devrim. çünkü devrim kadar bir toplumu rahatsız eden başka bir durum yoktur. toplumun içinde bulunduğu kalıptan onu bir anda sıyırmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

ilk bisikletim

sahip olduğum ilk bisiklettir.
bisiklet denince aklıma hep ilk aldığımız bisiklet geliyor. ilkler unutulmaz derler ya buda öyle bir şey olsa gerek.
ilk bisikletimi türkiye gazetesinden kupon biriktirerek almıştık. aylarca kupon biriktirmek, bayide acaba gazete kaldı mı şeklinde korkular, biriktirilen kuponların evin en gizli yerinde saklanması derken o gün gelir ve bisan marka mavi aslan parçası en sonunda teslim alınır. babamın akşam eve geldiğinde arabanın arkasında onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.

senelerce o bisiklete bindim. yıpranmış bir bisiklet olsa da bir gece insafsız bir hırsız tarafından bisikletim çalındı. ansız bu ayrılık belki de hiç unutamama neden oldu. her ne kadar vedalaşamasakta sen hep kalbimdesin, mavi kadrolu ilk göz ağrım.

sunshine

farkındalığı yüksek ve hep en iyisini isteyen yazar.
ama, mesela çehov şöyle der " mükemmellik uyumsuzlukla birlikte var olabilir. "

ez cümle; özlenen yazardır.

manda ve himaye

(bkz:mustafa kemal atatürk) önderliğinde, erzurum kongresi'nin bildirisinde kabul olunamaz olarak verilen karardır.

kelimeleri ayrı ayrı ele alırsak manda; kendini yönetemeyecek duruma gelen ülkelerin, tekrar kendini yönetebilecek duruma gelene kadar başka ülkelerin üzerinde yönetim oluşturma işlemine denir. yani kısaca ülkeler geçici olarak yönetim ve idari hatta iç işlerini başka ülkelere tabi bırakıyorlar. ancak ülke üzerinde egemenlik oluşturmuş mandacı devletler genel olarak devletin ilerlemesini ve gelişmesini kendisine bağlı kalacak şekilde yürüttüğü için bu süreç genelde kısa süreli olmuyor.

himaye ise; kendini koruyamayan ülkelerin işgal edilmemek için başka ülkelerin koruyuculuğu altına girmesine deniliyor.
bu iki kavramda aslında güçlü ülkeleri daha güçlü, güçsüz devletleri ise daha güçsüz hale getiriyor.

ulu önderin yüksek öngörüsüne ne kadar minnet etsek az.

500t

istanbul'un en bilindik otobüz hattıdır.
bir çok ilişki bir çok arkadaşlık ve yol hikayesi barındırır. haliyle biz de bu arada bir şeyler öğreniyoruz gelenden gidenden.
500t hayat gibidir. sizin kadarınız bellidir. sabah başlarsın servise. çıkarsın yola o durak senin bu durak benim dolaşırsın. en son edirne kapı mezarlığı, son durak. bildiğin hayattır.

kimler biner kimler inerse artık hayat otobüz'üne.

ama şunu bilirim ilk doğduğun gibi başlarsın sefere.
ilk duraktan anneni babanı alırsın hayatına, ailen , sonra arkadaşların ve bir çok kişi biner. hepsini taşırsın, kimi zaman tartışırsın, kimi zaman selamlaşırsın.
ama hepsi son durakta veya kendi durağı geldiğinde iner otobüz'den. sen kendi yolunda gider gelirsin. ama ne olursa olsun tuzla'dan boş kalkarsın, mezarlığa boş girersin

bu kadar felsefe yeter.

bizim durak 130 otobüz. günde 3 bilemedin 4 servis yapıyoruz. yani 3 gidiş 3 geliş. parası da iyi hani.
kimseye bulaşmazsan iyi iş. bazen zorluğu yok değil. hangi işte yok ki... polisi, belediyesi, yolcusu güzel hattır 500t.

sözlükte zirveler oluyormuş bakarsınız bizim otobüz'de bir zirve yaparız. size yol boyunca bütün yaşanmış hikayeleri anlatırım. çekeriz kenara oynarız,güleriz, mangal yaparız. benim bildiğim en zirve bu. dostlarla oldu mu tam zirve bizim için.
yol ancak dostlarla biter yoksa uzar da uzar.

sunshine

bir güneş ışığı.
naif, dolu, candan ve sözlüğün hak ettiği yere gelmesi için canla başla çalışan...
nasıl hayal ediyorsanız emin olun öyle bir gerçek ile karşılaşıyorsunuz.
bir dost, bir abla kazandık. ne mutlu.

türk filmi

tanımlaması basit, yaşaması zor film türü. bildiğiniz türk sinema sektörünün ürettiği dram, acı, neşe, kıskançlık içeren filmlerin tümü.

hangi kafada yazıldıysa çıkın sokağa bakın aynısı mutlaka var.

(bkz:dünyayı kurtaran adam)

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

Toplam betim sayısı: 491

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

güzelce eğlenen gençlerdir. maşallah, hepsi katır gibi tepiniyor (!) mağdur değil miydi bunlar, zor durumda filan. yazın sahillerde, kışın caddelerde güzel eğleniyorlar. yazık! sığınmışlardı, di mi?

veda zamanı

eski sözlüğün, eski yazarlarından biriyim. bazı yazarlar biliyor, bazı yazarlar bilmiyor. eski sözlük sayesinde çok güzel dostlarım oldu. (görüşmeye devam ediyoruz) beraber güldük, hüzünlendik. bebekler karşıladık, yazarlar evlendirdik. keyifli zamanlardı. hepsi benim için kazanımdı.
yeni sözlükte de sanırım bir yıl kadar yazdım. zaman doldu. "yönetimi yerden yere vuran" bir yazarı, uyumu bozan bir yazarı, yazar olarak değil, kişi olarak da istemezler. ben de samimi olarak eleştiri yapamayacağım ben olamayacağım bir yerde durmam.
eski sözlükten değerli yazar arkadaşım harbe giden sarı saçlı çocuk, bu sözlükte okumaktan keyif aldığım quş ağacı, ve sevimli kızım meseli sizleri ve yazılarınızı özleyeceğim. "veda etmeden gitmek korkaklıktır" demiş bir üstad.
tüm yazarlara, mutlu keyifli yeni bir yıl diliyorum.
usta veysel buraya çok yakışır :
biz bu elden gider olduk
kalanlara selam olsun.

ev işleri

bitmeyen işler grubundadır. büyüklerin deyimiyle "arsız" dır. çamaşır, bulaşık, ütü, cam silme, süpürge, toz alma, mermer, fayans ovma, dolap içi silme ve yerleştirme, market alışverişi, banyo - mutfak hijyeni, yemek. bunlar ana başlıkları, detaya indiniz mi? ne işler açar başınıza ev işleri denen canavar! yardımcınız geliyorsa mutlu olun, yok kendim hallederim diyenlerdenseniz zor çok zor. geceyarısı mutfak dolabı silerken bulabilirsiniz kendinizi.

neşet ertaş

türk halk müziği üstadlarından. ismi için, şöyle bir açılım yapılır : neşet ertaş diye yazılır, neşe, dert, aşk diye okunur. bozkırın tezenesidir.

sakalsız erkek

bazı çevrelerce ısrarla sakal bırakmaya davet edilen erkeklerdir. yoksa "hallenenler" olabilirmiş. ne demekse?
memlekette tertemiz yüzlü insanlara hasret kaldık. bir de bu sözde fetvacıların çağrıları çıktı başımıza. hayır olsun bakalım.

meseli

güzel yazan, zarif yazarımız.
sözlüğün yöneticisi olmuş. ne güzel olmuş.
başarılar ve güzellikler yazarımızla olsun.

kadın

bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?

beş bin yıldır kadın; kölenin kölesi.
ücretli kölenin evdeki hizmetçisi.
köylünün namusu. küçük burjuva aydınının içki sofrasında mezesi ve ilişki albümünde yeteneğinin övüncesi.
kapitalist pazarın cinsel metası.
dindarın kapatması.
tanrının şeytanı.
erkek avcıların gülü, sözde aşk meleği.
oysa o, insanı "rahminde" var edip, yaratanı! emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun sahibi.

john soul

öğretmenim, bu nasıl yeniyor?

bu sabah, biraz yaşlılık biraz duygusallıkla yoğrulmuş yaşamıma, soğuk algınlığı sosu eklenmişken, gözyaşı döktürmüş, dünyanın en masum, en tatlı, en şirin, buram buram yoksulluk izleri taşıyan harika sorusudur.
ığdır'da eli öpülesi, önünde saygı durulası sevgili öğretmenimiz mehmet özcan çocuklarına pizza ısmarlamış, hayatlarında ilk defa pizza gören masumların, o güzel bakışları, o şirin yemeleri ömürlük bir iz bıraktı bana.
sevgili öğretmenim, yanan insanlık ateşiniz, eğitimci ruhunuz hiç solmasın.
sağolun, varolun. saygılarımla.

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü

uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele günü, aile bakanı zehra zümrüt selçuk'un açıkladığına göre, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı, milli eğitim bakanlığı, sağlık bakanlığı ve diyanet işleri başkanlığının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek.
simge yapılar, kadına şiddetin karşıtlığını ifade eden turuncu renk ile renklendirilecek.
81 ilde çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
bu etkinlikler umarım sadece laf ve sohbet olarak kalmaz, uygulama olarak da kadın ve çocuğa şiddetin önüne ciddi engeller çekilmesi için çalışmalar yapılır.

otizmli ünlüler

zekaları farklı çalıştığı için, deha seviyesindeki bilim, sanat insanlarıdır.

franz kafka
beethoven
mozart
einstein
tesla
jane austen
van gogh
edison
newton

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homoseksüellik belli tarihlere kadar hastalık, daha sonra ruhsal bozukluktan kaynaklanan tercih, şimdilerde yönelim kabul ediliyormuş.
sözlükte açılan betimlerdeki görüşlerden doğan farklılığın içine dalmadan, bir kaç bir şey okudum, böyle açıklamaya çalışıyorlar.
reklamı nasıl yapılıyor? bilmiyorum. ben hiç rastlamadım. ama tercihi nedeniyle çok acı çekmiş bir insan tanıdım. (bir başka betimde uzunca anlatmak istiyorum)
çalıp, çırpıp, eziyet edip, çoluk, çocuğa tecavüz edenleri gördük erkek diye,
en olmadık lafları edip, yuva yıkan, iş bozan kadınlar gördük.
cinsiyetin insan olmakla, iyi olmakla, vicdanlı olmakla ilgisi vardı, bize mi öğretmeyi unuttular?
ötekileştirmeyi ne kadar sever olduk! ne kadar acı değil mi?

geleneksel tıp

binlerce doktor uygulama sertifikalarını almışlar. artık "kupa çekme" "sülük" tedavileri konusunda da eksiğimiz kalmamış şükür.
tabipler odası "bu tedaviler afrika'da bile kalmadı" dese de, bizde var efendim.
sıradaki örneklerini çok merak ediyorum. okuyup, üflemeye başlarlar mı acaba bizi?
mümkündür. geleneksel tıp efendim. siz de hiç bir şey beğenmiyorsunuz.

doç. dr. elif ince

ilk radyonsuz tomografi cihazının geliştirilmesine öncülük eden nükleer fizikçi bilim kadını.
istinye üniversitesi öğretim üyesi doç. dr. ince ve ekibinin cihazı, türk patent ve marka kurumu'nun düzenlediği yarışmada altın madalya kazandı. mesanenin görüntülenmesi için geliştirilen cihaz büyük yankı uyandırdı.

çam ağacı

yılbaşı üzeri evinizde bu güzelim ağacın kendisi veya bir taklidi bulunuyorsa yandınız, dinden çıktınız demek oluyor.
çok kusurlu ve hatalısınız. hemen yok edin o ağacı. zinhar süslemeye falan kalkmayın. en derin köşelere sokun, bir daha da çıkarmayın. çünkü niyetiniz asla yeni yılı kutlamak olamaz, neler karıştırıyorsunuz siz bakayım? ağacı kaldırın. ohh! hep beraber rahat nefes aldık. yine kurtardık!

kadın sürücüyü döven magandalar

trafikte kendilerine yol vermediği gerekçesiyle, aracının önünü kesip kadın sürücüye, cesur ve kahraman bir şekilde saldıran,hırpalayarak döven, erkek egemen adaletin kadın savcısının "beni dövmüyorlar da neden seni dövüyorlar?" sorusuyla incelenecek dosyasının, hatta malum makamlara yakınlıkları varsa, karakol kapısında elleri sıkılarak karşılanacak "yeni türkiye" nin yeni yaratılmış, desteklenen, korkusuz magandalarıdır.