@tunaqua

Admin

Durum: 567 - 0 - 0 - 0 - 30.05.2023 14:06

Puan: 2290 - elf

16 yıl önce kayıt oldu. 1. Nesil Yazar Admin.

daha çok şey değişecek.
  • /
  • 29

mutlu bayramlar sevgili yazarlar

bayram tebriğinin sözlükteki halidir.
mutlu huzurlu sağlıklı güzel bir hayat diliyorum herkese. her şey gönlünüzce olsun.

meseli

son dönem en çok okumayı sevdiğim yazarlardan. sözlük için bulunmaz nimet.

ralph

adab-ı muaşeret

mahalle baskısı yaratmaya yönelik hareketler ve kurallar bütünü. çatal solda bıçak solda. kadını tuvalete götürmek nezakettendir gibisinden.

duyar kasmak

yeni nesil gençlerin ağzındaki bıdı. sanırım duyarlılık gösterisi yaptıklarını anlatmaya çalışıyorlar.
sanırım.

apati

çevreye karşı duyulan aşırı duyarsızlık, ilgisizlik.

empati

aynı duyguyu paylaşma, bir duruma aynı yerden bakma.

zengin erkekle sevgili olmak

bıdı

bıdı

sözlük jargonuna fairy tale ile girmiş bıdı. teşekkürler fairy tale.

fairy tale

sözlüğe yeni gelmiş evlere şenlik yazar. eğlenceli biri gibi gözüküyor.
aldık takibe.

gülpembe

köle isaura

kunta kinte'nin dişisi,

trt'nin ilk dönemlerinin dizilerinden . hatırlıyorum bütün ülke kunta kinte ve köle isaurayı bekler ve göz yaşına boğulurdu. konusu köle olan kunta kinte ve isaura'nın yaşam mücadelesiydi.
o dönemler daha özgürlük konularının yüksek perdeden hissedildiği zamanlardı ve insanlar gerçekten özgürlüğü için net duruşları vardı. şimdiki gibi üç kuruşa değişen insanlar yoktu ve günü kurtarma gibi bir düşünce ayıplanırdı. güzel günlerdi anlayacağınız.

zaman değişti ve şimdi köle isaura maalesef hala köle çünkü kölelikten kurtulmak sadece zihnini hür bırakmaktan geçiyor. bu özgürlük adı altında oraya buraya saldıranların yaptığı gibi değil düzgün yaşamakla olunabilecek bir şey.

herkes aşkı çiçek böcek sanıyor ama bu ne ağaca benzer ne de buluta.

flamingo köy

çatalca’ya girmeden sağdaki gökçeali yolunu takip ediyorsunuz. yaklaşık 5 km sonra gökçeali köy’ü girişindeki gökçeali köprüsünü geçince hemen soldaki ilk yola girerek cevizlik sokak boyunca 250 metre gidiniz. flamingo köy solunuzda diye kendi yerlerini bildiren zamazingo yer.

flamingolar aslında göçmen kuşlar olmasına rağmen buradaki flamingolar uçmuyorlar. 7/24 hatta 12 ay buradalar sebebi ise kanatlarının kısaltılması ve uçamaz hale getirilmeleri.

kapitalizm böyle bir şey. para kazanmak için adamın boyunu da uzatırlar yerden yere de vururlar.
https://www.flamingokoy.com/

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.


aya kopya
bir sağ ayak bir de sol. bir adımda tökezledi sonrası yavaş ve emin adımlar. ilk defa yürüyordu. ilk defa dolmuştu içi. iki küçük ayak içine girince, birden anlam kazandığını düşündü. aylarca aynı vitrinde, aynı manken bebeğin ayağında, öylece gelip geçenleri izleyip, iç geçirdi. mağazaya her giren müşteride nefesini tuttu, kalbi heyecandan deli gibi çarptı. nihayet o gün geldiğinde bir kutuya konuldu, etrafı renkli kağıtlarla kaplandı. gidene kadar hiçbir yeri göremedi.
evine vardığında aylarca beklemek üzere bir dolaba kaldırıldı. sadece duyduğu seslerle yetiniyordu. bebek ağlamaları, annenin ninnileri, babanın okuduğu hikayeler... bugün ilk defa çıkıyordu evden. mert onu ilk defa giyiyordu. evet, tam yürüyemiyordu ama en azından ilk defa tam bir ayakkabı gibi hissediyordu. her adımda etrafına hayretle bakıyordu. daha önce görmediği gürültülü büyük demir yığınları sürekli bir yerden ötekine gidiyor, sayısız ayakkabı yanından yürüyüp, geçiyordu.
“merhaba ben mert’in ayakkabısı” diye kendini tanıtıyor ama diğer ayakkabılar onu duymazdan gelip hızla yollarına devam ediyorlardı. büyük bahçe içinde ahşap bir evin önüne geldiklerinde, annesi mert’i kucağına aldı, geniş bahçe renk, renk çiçeklerle dolu idi birkaç mermer basamağı çıkıp, büyük ahşap oymalı kapının tokmağını üç kere vurdu. orta yaşlarda güler yüzlü bir hanım açtı.
“aman da aman benim paşam babaannesine yürüyerek mi gelmiş” deyip torununu kucağına alıp; “severim ben senin güzel ayakkabılarını” deyip sevgi ile dokundu ayakkabılara.
ayakkabıları mert’in ayağından çıkarıp, girişte boydan boya beyaz oymalı kapakları olan ayakkabılığın içine koydu. küçük mavi ayakkabı ilk defa bu kadar çok ayakkabıyı aynı anda görüyordu. tam yanında ince topukları ile tepeden bakan bej ayakkabı söylendi: “işin yoksa çoluk çocuk ile uğraş artık. maide hanımın torun sevgisi bizim başımıza patladı”
hemen arkada duran siyah beyaz spor ayakkabı: “el kadar ayakkabının sana ne zararı var? ben ilgilenirim onunla
“çekilin kenara bakalım” dedi tok bir ses. bu büyük bir asker botu idi. tüm aya kopya sessizliğe büründü...
“hım demek yeni yetme sensin. bana bak ufaklık” diye uzun bir nutuk çekmeye hazırlanırken, arkalardan siyah rugan bir çift kadın ayakkabısı gözlüklerini kaldırıp: “demek sonunda geldin. ah maide hânım ah ne çok bekledi seni.”
“beni mi?” dedi, küçük mavi ayakkabı...
“ne sandın elbette seni hem de kaç yıldır.”
“…”
“bırak allasen ne bilir, bu yeni yetme beklemeyi” dedi
uzun, çok uzun bir çizme: “ben bir, iki kere güneş ışığı görmek için tüm sene bekliyorum.”
“ah ahhh” diye söylendi dolabın yanında asılı eski bir çift çarık: “ben cumhuriyetin ilanından beri bekliyorum hanım.”
“yine başladınız” dedi asker botu… “duyuyor musun ufaklık?” dedi.
“neyi” dedi, küçük mavi ayakkabı.
“darbenin ayak sesini”
“o nasıl oluyor?”
“her kafadan bir ses çıktığında, herkesten daha güçlü bağırıp, tüm sesleri susturursun, işte o zaman darbe olur.”
“ben bir şey yapmadım. beni atmazlar değil mi hapse tüm aya kopya kahkahalarla güldü küçük mavi ayakkabıya.
“ilahî çocuk” dedi rugan ayakkabı: “öyle sağlam bir bahçede, öyle güçlü bir evin içinde kurulu ki bu aya kopya adaletten başka hiçbir güç kesemez bizim sesimizi.”
derin bir nefes aldı, küçük ayakkabı. arkalardan eskimiş pembe bir pisi dans ederek yanına geldi, parmak uçlarında durarak, mavi ayakkabıya reverans verdi: “çok eğleneceğiz senle, ufaklık çokkk.” dedi.
tüm aya kopya kahkahalarla, “hoşgeldin” dedi yeniden küçük mavi ayakkabıya...

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.


kaplumbağalar yavaş yürür


1. bölüm
kırmızı spor ayakkabılarını telaşla giyerken, bir yandan da söyleniyordu: "hadi baba çok geç kaldım. biraz daha gitmezsem, yedek kulübesinde oturturlar yine..."
"şu maili de atayım geliyorum tuna.
"çok yavaşsın baba, çok yavaş.
ayakkabılarını giyip merdivenlere oturup, bekledi çocuk. telefonunu şarjdan alıp, ceketinin cebine koydu baba. kapının arkasından anahtarı aldı. mutfağa bir göz atıp: "bir sandviç hazırlasaydım keşke doğru düzgün kahvaltı da yapmadın"
"çok geç kaldım baba"
"peki o halde yoldan bir şeyler alırım."
tuna koşarak, arabanın ön koltuğuna kuruldu. babasına en sevimli bakışını atıp, omuzlarını dikleştirdi, daha uzun görünürse belki bugün önde oturmasına izin verirdi. "arka koltuğa" dedi babası sertçe. "emniyet kemerini takmayı unutma!"
"annemlere gittiğimde haluk abi izin veriyor ama" diye söylendi...
babası hiç dinlemedi, kulaklığını takıp, ortağı birol ile konuşmaya başladı... tuna'nın en sevdiği kafeteryanın önüne geldiklerinde, babası ile göz göze geldiler. o gün ilk defa gülümseyip, "neli olsun sandviç?" dedi.
kaşarlı, jambonlu bir de mayonez..." babası ikisine de birer sandviç alıp, döndü.
"benimkinde turşu var ama" diye söylendi tuna. babası yine ortağı ile konuşuyordu duymadı.
2 . bölüm
kurtuluş parkı olabildiğince doluydu. bir yanda paten kayanlar, bir yanda nikahtan çıkan gelin ve damadı alkışlayan kalabalık, diğer tarafta parkın müdavimleri sokak köpekleri. pusetli anneler aralarında dedikodu yapıyorlardı. halı sahada bağrış çağrış maç yapan çocuklar... köşeden dönen beyaz minibüs, yola fırlayan top topun peşinden 8- 9 yaşlarında bir çocuk, ani bir fren sesi havaya fırlayan kırmızı ayakkabı... büyük bir uğultu... yere düşen çocuğun sesinden başka ses duyulmadı. tüm insanlar, köpekler, kuşlar bile sustu bir kaç saniye sonra yine aynı uğultu... köşeden dönen beyaz minibüs, yola fırlayan top topun peşinden 8-9 yaşlarında tuna , ani bir fren sesi havaya fırlayan kırmızı ayakkabı, o anı boş gözlerle izleyen baba... dünyayı sırtında taşıyan atlas düşürdü avuçlarından. tepe taklak yuvarlanıyor dünya siyah beyaz bir top gibi. atlasın ise gözü kırmızı göle düşen kırmızı ayakkabıda. ,
3. bölüm
kurtuluş parkında yılın son sıcak günleri. ağaçlar her renk. yerler van gogh tabloları gibi parkın müdavimi sokak köpekleri, pusetli anneler dedikodu yapıyor. nikâh salonundan çıkan gelin ve damadı alkışlayan bir grup genç. tekerlekli sandalyedeki çocuğu ile sohbet eden bir baba. kaldırımın kenarında yavaş yavaş yürüyen kaplumbağa, onların önünde duruyor. “kaplumbağalar neden yavaş yürür biliyor musun?”
tuna: “bilmem” diye omzunu silkiyor
“çünkü evlerini omuzlarında taşırlar. peki babalar neden yavaş yürür? biliyor musun tuna? “evlatlarını hep omuzlarında taşırlar, hem de bir ömür...”

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.

damla damla okyanus

doktor önündeki kağıtları karıştırırken, alnında endişe kıvrımları belirdi. evrakları telaşla tekrar tekrar gözden geçirdi. murat sevgi’nin elini tuttu sıkıca. sanki onun elini hiç bırakmazsa, rüyalarında olduğu gibi uçurumun kenarından düşse bile düştüğü tek yer yatağı olacaktı. sevgi’nin gözündeki damlaları görünce düştü. bu okyanusta yüzme bilmeden hayatta kalmaya çalışmak gibiydi... boşuna bir çaba. doktor konuşmasına başlamak için genzini temizledi ellerini birbirine kenetlenip, evrakların üzerine koydu. o ağırlık bile yetmedi, içindeki bilgilerin dışarı sızmasına. şüphelendiğiniz gibi bebeğiniz engelli. bu hafta dolmadan karar vermeniz gerekli! bu haftadan sonra yasal süreç doluyor. bir hafta içinde karar vermeleri gerekiyordu. neydi bu omuzlarında taşırken yorulup, kucaklarına alıp, gözlerini gözlerine diktikleri? on sene süren tedavi, defalarca toprağa gömdükleri, sayısız ilaç, sayısız iğne, sayısız morluk ve boğuldukları damlalarca okyanus ... neydi? muayenehaneden çıktıklarında birbirlerinin yüzüne hiç bakmadılar ve hiç konuşmadılar. her şey öylesine basit öylesine sıradan öylesine boşunaydı ki... yolda yan yana yürürken sevgi’nin eli, murat’ın eline çarptı, hızla çekti elini. bu sefer murat tuttu elinden sıkıca, hiç bırakmayacak gibi “biliyorum istiyorsun bu bebeği, ben de çok istiyorum ama ya o böyle yaşamayı istemiyorsa, buna hakkımız yok!” kaldırımın kenarında öylece durdular.şehirde trafik tüm gücü akıyor, insanlar acele ile bir yerlere gidiyordu...
“buna hakkımız yok” dedi murat, sevgi ile birbirlerinin ellerini sıkıca tutup, yürümeye devam ettiler.
o hafta o konu üzerine hiç konuşmadılar. birbirlerine dokunmadılar. aynı masada yemek yemediler. sevgi hep yaptığı gibi barınaklara yiyecek götürüyor, neredeyse tüm gününü onlarla geçiriyor hava kararınca eve dönüyordu. murat hep mesaiye kalıyor genelde sevgi uyuduğunda eve geliyor ve çoğu gece koltukta uyuyakaliyordu. o sabah hava bulanık bir gri idi. eylül ayında kış gibi soğuk vardı.
“biraz daha sıkı giyinseydin hava serin” dedi murat
“üşümüyorum”
“yemek te yemedin”
“canım istemiyor”
“istersen şu an vazgeçeriz.” dolan gözleri ile baktı kocasına; bunu kalpten söylemediğini biliyordu.
“dün ne oldu biliyor musun?
“ne oldu?”
“sakız’ı bulduk”
“hani şu hep barınaktan kaçan köpeği mi?
“evet, hem de nerede biliyor musun?”
“nerede?”
“barınağın arka sokağındaki metruk evde.”
“ne yapıyormuş orada?”
“annesiz kedi yavrularını emziriyormuş.”

soyunup ameliyat önlüğünü giydi, jinekologun masasına uzandı bacaklarını açıp, savunmasızca beklemeye başladı. açık bir yara gibiydi kan kaybediyordu. ruhu eksiliyordu bedeni eksiliyordu, vicdani eksiliyordu. yanında narkoz için bekleyen hemşireye "kızım olsaydı adını okyanus koyacaktım " dedi... “
ondan geriye doğru sayın” dedi, yanında duran soğuk ses 10 - 9 - 8 -7 -6 -5...

cemal reşit rey salonu hınca hınç dolu şık kıyafetli yüzlerce insan nefesini tutmuş piyanonun üzerine süzülen ışığı seyrediyor. 10 yaşlarında sarı bukleleri beline kadar gelen dünya güzeli bir kız çocuğu görmediği salona ve görmediği kalabalığa reverans yapıp , yerini ezbere bildiği piyanoya zarif bir şekilde oturuyor. ince uzun parmakları siyah beyaz tuşların üzerinde dans ederken, notalarla konuşmaya başlıyor.
seni seviyorum anne, seni seviyorum baba, seni seviyorum sakız. okyanus, yaşamayı çok seviyor...

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.

dejavu


köprüye yaklaşırken önce paltosunu, sonra ceketini çıkardı. nefes almak için kravatını gevşetti. bir türlü üzerindeki ağırlıktan kurtulamıyor, hala kendini kokuşmuş bir çöp yığını gibi hissediyordu. köprünün ortasına geldiğinde bir süre denizi seyretti... birkaç tekne dışında, in cin top oynuyordu, kıpırtı bile yoktu. deniz, düz koyu gri bir çarşaf gibiydi... korkulukların diğer tarafına geçtiğinin farkında bile varmadı. rüzgar yüzüne vurup dengesini sarsınca, ne yapmakta olduğunu fark etti, tuhaf olan: korkmuyordu artık. az evvel önünden geçen martı gibi açtı kollarını gri maviliğe sarılmak için. gökyüzünden dökülen yağmur damlası gibi karıştı denize.
suya değince, kurşun gibi ilerlemeye devam etti bir sandığın içine girdiğini sandı. dört tarafını saran karanlığı, başka türlü anlamlandıramadı. nefesi kesilip, nefes almaya çalışınca, etrafına dokunmaya başladığında, bunun etten bir duvar olduğunun farkına vardı. boğazın tam ortasında balinaya yem olmak tamda ona göre bir durumdu. balina’nın midesi tıpkı pinokyo’da anlatıldığı gibiydi... yarısı su, yarısı hava. ne yapmaya çalışıyordu bu koca aptal onu yemeyecekse ne demeye yutmuştu? arada homurtusunu duyuyordu, hatta bazen kalp atışlarını. yumuşak bir yerde sadece yatabiliyor, sürekli dışarıyı dinliyordu. karanlıkta el yordamı ile yaşıyor, sadece dinleyerek beynini zinde tutmaya çalışıyordu. içinde bulunduğu karanlık onu soyutlaştırıyor geçmişin izini hızla siliyordu. bazen kendi kendine mırıldanıyor, ama kelimeleri karıştırıyordu. adını, ne iş yaptığını, sevdiği kadını ve köprüye niye çıktığını unuttu. her gün daha fazla ses duymaya başladı, artık yemek olduğunu bile unutmuştu... onun kalp atışları artık huzur veriyordu... tatlı bir melodi gibi dinlemek ve onu dinleyerek uykuya dalmaktı, çoğu zaman yaptığı. kalp sesi hayattasın demekti. yaşıyorsun, yaşıyorum demekti. içimde olduğun sürece bana aitsin der gibi idi. bu uğultulu karanlık onu içine kabul etti... yediği yiyeceklerden hızla kilo alıyordu. bazen olduğu yerde dönmesi bile güç oluyordu.
zamanla etrafını bir zar kapladı, elini kolunu bağladı "demek böyle oluyordu: koza gibi uzun süre yiyeceğini saklıyor, acıkınca yiyordu." tuhaf bir minnet besliyordu bu canlıya. bazı günler balık sürüleri geçiyordu yanlarından, bazı günler hiç kımıldamadan öylece duruyordu, içinde bulunduğu canlı. aşırı hareket ettiğinde onu hissettiğini fark etti. döndüğü zaman duruyor, mide duvarına tekme atınca ona dokunmaya çalışıyordu... tıpkı mors alfabesi gibi... derisi suyun içinde durmaktan buruşmuş, pul, pul dökülmeye başlamıştı. saçları kaşları ışık görmediği için dökülmüştü çoktan. buruşuk tüysüz bir et parçasıydı artık. kafası orantısız şekilde büyümüş yattığı yerde bile dengesini kuramaz olmuştu konuşamıyordu, ilk zamanlar birkaç kez denedi ama kelimeleri çoktan unuttuğunu fark edince vazgeçti. şimdi tek amacı hayatta kalmaktı. bir gün tuhaf bir şey oldu: gözlerini açamayacak kadar aydınlık bir ışık doldurdu bulunduğu karanlığı. ahtapota benzeyen uzantı çekip aldı, onu yapıştığı et parçasından. bırakın beni durun yapmayın demek istedi ama tek yapabildiği avazı çıktığı kadar çığlık atmaktı... ait olduğu karanlık onu saran ısıtan yerden kopartılmak canını acıttı. çaresiz hissediyordu, savunmasızdı. o uzantılar onu bir suyun altına tuttu sonra pembe yumuşak bir bez parçasına sardı. az ileride ona aşk ile bakan çok güzel bir kadının kucağına verdi.

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.

tutamak mevzu


bir tutamağı olmalı insanın. son sürat devam ederken hayat, kapaklanmamak için yere. mesele tutabilmekte mı? tutamak olabilmekte mi?
ankara’nın ayazında; neye sarınırsan sarın, üşür insanın içi ...
kulağımda kulaklık “ ındila derniere danse“ elimde yusuf atılgan ‘in aylak adam kitabı; ancak kitaplarda olur böylesi diye tatlı bir gülümseme yüzümde. bir yandan geç kalan otobüsün tedirginliği. beş dakika gecikince bile yarım saat geç kalmak işten bile değil.
otobüs geldiğinde hınca hınç dolduruyoruz içini. bir dik dörtgenden çıkıp, bir başka dörtgene biniyoruz. yine bir başka dörtgene girmek için. her sabah aynı güne uyanıyoruz, akşamına aynı finali yapmak için.
bu sabah farklı uyandım oysa...
başlı başına başkaydı bu sabah. sanki binlerce kuş vardı amaçsızca kanat çırpıyorlardı içimin duvarlarına. açtım penceremi ve saldım hepsini mavi gökyüzüne...
otobüs geldiğinde o hengamede herkes bir yerlerden tutundu. kimi koltuk kenarına kimi otobüs demirlerine kimi tutamaklara. son kakan tutamağa bir gayret tutundum . eli elime değdiğinde, elli yıl geriye gittik ve taksim'de bir tramvayın içindeydik. önce tutamağı nazikçe bana bırakıp gülümsedi. yanaklarının rengi mahcubiyetini ele veriyordu.
“ lütfen siz de tutunun” dedim gülümseyerek
önce tutunmak istemedi sonra şoförün ani freni onu tutunmaya mecbur bıraktı. her mecburiyet böyle güzel olsa dedi sanki içinden. gülümsedim, gülümsedi...
elimdeki kitaba bakıp,
“sence bulmuş mudur?” dedi .
“neyi” dedim safça…
“aradığını”
kitaba baktım bir kaç saniye sonra yüzüne baktım boş boş gözlerimi kapadım bi ara aylak adama selam vermek için. o an gözlerini yüzümde hissettim kalbini baş ucumda ...
“aradığını bulur insan” dedim, eğer gerçekten isterse.
“bence de bulur.” dedi, gördüğüm en güzel gülümseme ile…
artık her sabah ilk iş açıyorum penceremi . selam veriyorum aylak adama ve içimden özgürlüğe kanat çarpan kuşlara... beklemek güzel varsa bir beklediğin ama en güzeli en beklemediğin anda gelen ...

sözlük yazarlarından hikayeler

@denizece adlı yazarın ricasıyla yayınlıyorum.

ahmet'in 25.saati

taksimin arka sokaklarında tarlabaşı’nda geceliği 2 sigara parası olan bir otel odasında gün henüz ağarmamışken, camın önünde pakette kalan son sigarasını yaktı. camı aralayıp eğildi, dirseklerini camın önüne koyup yarı beline kadar dışarı sarktı. “odalarda sigara içmek yasaktır” yazısını hatırlayıp, bir güzel sövdü, daha cümlesi bitmeden, hoparlördeki cızırtılar ezanı haber verdi... hocanın sesi ile minarede tüneyen kuşlar hep birlik uçup karşıda duran oto yıkamacının çatısına tüneyip, uykudan uyandırılmış huzursuzluğu ile silkinip ötmeye kanat çırpmaya, acıkanlar ise yiyecek aramak için havalanmaya başladı, diğerleri uykularına kaldıkları yerden devam ettiler. acele ile birkaç afgan uzun elbise ve fesleri ile caminin yolunu tuttu ardından birkaç yaşlı semt sakini de onların peşinden. sigarasından bir nefes daha alıp, neden onlara katılmadığını sorguladı, bu küçücük oda da yalnızken bile beyninin karmaşıklığına öfke duydu... sonra bir fırt daha çekti, bu sefer daha uzun tutup, zehirin tadını almaya çalıştı. biten sigarasını otelin önünde ki çöp bidonuna fırlatıp, lise yıllarındaki gibi basket hazzını yaşamak istedi. biten sigara, tam üçüncü kattan çöp kutusu hedefini buldu. daha camı kapatmadan, çöp bidonunun alev aldığını görüp “şansımın içine …” dedi. acele ile giyinip, odaya bir göz attı, biriken bira şişelerini bulduğu poşete doldururken, içlerinde de kalmış mı diye tek, tek kontrol etti. yerlerde fıstık kabukları iki gün öncesinden kalan dürümün kâğıdını alırken dün hiçbir şey yemediğini hatırladı. çalışmak farz olmuştu bugün. fularını ve ressam şapkasını takıp, çizim takımlarını koltuğunun altına sıkıştırıp, odaya son bir göz gezdirip, usulca kapısını kilitledi. hoş odada kıymetli hiçbir şey yoktu ama akşama geldiğinde odasını başkasına verdiklerini de görmek istemiyordu. otel sahibine görünmeden usulca çıktı kapıdan, bir haftalık vardı ama borcu buna karşılık cebinde tek lirası yoktu. elindeki poşeti çöpe attığında, ateşin söndüğünü görüp rahatladı. ateş ardında ağır bir koku bırakmış, tüm sokak duman altı olmuştu. yokuşun dibinde merdivenler başlıyor, sanki sonsuza uzanıyordu. eskiden olsa spor olsun diye saatlerce koşardı, artık adım atmak bile içinden gelmiyordu. bu işkenceden kurtulmak için türlü yollar denemiş en sonunda her basamağa bir isim verip, onunla ilgili bir anı bulma oyununa dönüşmüştü. ilk basamak haminnesi peyker hanım, ikinci basamak onun omuzlarında taşırken hatırladığı ve erken ölen dedesi atıf bey beşinci basamak mari onyedinci basamak sinir olduğu komşu çocuğu hüseyin, ellidokuzuncu basamak adını duymak istemediği s, yetmişdördüncü basamağın adı hemen dibinde mantar gibi biten gecekonduda oturan züleyha bacı, yüzellidokuzuncu çay ocağındaki çırak hasan. yüzellidokuz basamak, yüzellidokuz anı... caddeye vardığında, mühim adammış, önemli bir toplantıya yetişecekmiş gibi acele ile yürüyüp geçti istiklal’e. daha köşeyi döndüğü anda omuzları düştü bir elini cebine soktu bakışları yere düştü. kime nereye gitse kredisi çoktan tükenmiş itibar adına hiçbir şey bırakmamıştı. çok içiyorsun yapma diyorlardı ama niye içiyorsun demiyorlardı... ahmet altmışına merdiven dayamış bir zamanların haza beyefendisi hatırı sayılır işadamı... biri on yıl önce anlatsa bunları kahkahalarla gülerdi. iki mahalle öte de fuat abinin çay ocağının önüne geldi, kimseyi göremeyince bir taburede oturup beklemeye başladı. fuat abi ve çırağı sokağın başında göründüğünde oturduğu yerde doğrulup üstüne başına çeki düzen verdi. ahmet’i gördüğü anda düştü adamın suratı. “bu beleşçi de musallat oldu başımıza” dedi yanındaki yeni yetmeye çocuk güldü, matrak adam usta komik şeyler anlatıyor. beleşçinin teki çok yüz verme birgün elimde kalacak. dükkânın önüne geldiğinde “ooo miirim burada mıydın, görmedim seni üşümüşsündür yahu, niye bu kadar erken geldin, biliyorsun 7’de açıyoruz ocağı.”.
“çok işim var, büyük iş o yüzden erken uyandım”
“ne imiş o önemli iş?”
“sekizde suzi hanım gelecek fransa’daki torunu için portre çizdirecek...”
fuat usta pişkin pişkin güldü, “mühim adamdır bizim ahmet” dedi hasan’a “
“çay hazır değil ahmet abi, oralet yapayım mı için ısınır…” boynunu eğip, gülümsedi ahmet, bu sen bilirsin demekti onun dilinde,
“usta simit alayım mı?”
“ben kahvaltı yaptım.” dedi fuat.
“ben kendime alayım sen de ister misin abi?”
“yok, yok yedim” dedi ahmet çatallaşan bir sesle.
“olsun abi bir de benimle yersin.”
bir koşu karşı pastaneden iki simit alıp, döndü. simitin birini sessizce oralet’ini içen ahmet’in masasına bıraktı, sonra ocağa işinin başına döndü. ahmet o anlarda o çırağın yaşında iken, babasının son model arabasını çalıp, kızlarla sabahlara kadar sürttüğünü yine aynı yıllarda sırf şımarıklık olsun diye bir istakoza dünya para verdiğini üstelik onu da yemeyip didikleyip, bıraktığını anımsadı. çırak gayretle bardakları dizmeye başladı, iki semaveri de demledi taze çay koktukça ahmet babası ile balığa çıktığı gecelerin sabahlarını denizi izlerken içtikleri çayı, babasının anlattığı çanakkale muharebesini ve dedesinin gazi madalyasını hatırlardı, belki de sırf bu kokuyu duymak için geldiğini o an itiraf etti kendine, insan yüz yaşında da olsa içinde bir yerler hep çocukluğunda kalıyordu... ocağın karşısında, parkında hep çizim yaptığı banka geçip, müşteri beklerken bir yandan da iki ağacın arasına ip gerip eski çizimlerini mandallarla ipe tutturdu. bir zamanlar hobi olarak başladığı resim, şimdi karnını doyuruyordu... ah be mari ne hoş kadındı her hafta bir saat resim dersi vermek bahanesi ile gelir tarabya’daki köşkün bahçesinde gülüşüp, eğlenirlerdi. bir keresinde onu öpmesine izin bile vermişti ondan sekiz yaş büyük olmasa belki de sevgili bile olurlardı tabi o zamanlar ahmet de 14 olmasaydı... yıllar sonra çizmek zorunda kaldığında ilk mari’nin resmini çizmeyi denemiş ama çizdiği hiçbir resim onun kadar güzel olmamıştı. müşteri beklerken karşı kaldırımda çocuğu ile dilenen suriyeli kadını çizmeye başladı kadın yirmi yaşlarında örtüsü ile heryerini sarmış, sadece iri kahverengi gözleri görünüyordu. çocuğun mart başında bile ayağında çorap yoktu kadın yanındaki bez çantanın içine oturtuyor ayaklarını örtmeye çalışıyor ama iki yaşlarında ki sarışın kız çocuğu yerinde duramıyordu. yoldan her geçenin peşinden yürüyor onları taklit ediyor annesi zahida deyince, geri dönüyordu. yaşlı bir amca yürüdü kaldırımdan zahida da ellerini arkasında birleştirip o adam gibi eğile, eğile yürüdü ardından. ince topuklu takım elbiseli bir kadın telefonda hararetli hararetli konuşarak geçti yanlarından zahida da elinde telefon varmış acelesi varmış gibi yürüdü kadının peşinden. bir baba ve kız geçti bu sefer kaldırımdan el ele gülüşerek... zahida bu sefer yürümedi koşup annesinin koynuna sokulup öpmeye başladı. ahmet bir yandan kızın oyunlarını takip ediyor bir yandan annesini çizmeye devam ediyordu öğlene doğru arap turistler gelmeye başladı parka, bir aile resim istedi kadın çarşaflı, adam açık mavi takım elbiseli iki kız çocuğu aynı elbiseden giymişti, biri altı, diğeri sekiz yaşlarındaydı ahmet bir yandan resimlerini çiziyor, bir yandan peçeli kadının ne düşündüğünü kestirmeye çalışıyordu. gözlerinin bile görünmediği bir resim için bir saattir sabit duruyor bir yandan da yerinde duramayan iki kızını fısır, fısır konuşarak oturmaları için ikna ediyordu. kadına bağırmak istedi ahmet aç şu yüzünü beynini aç artık... otelin biriken parasını acıkmaya başlayan karnını hatırlayıp sustu ... büyük bir makinanın dişlileri arasında ezildiğini parçalandığını hissediyor ama hiç bir şey yapmıyordu tıpkı o peçeli kadın gibi...
akşam üzeri çok güzel bir kadın parkta gezinirken ahmet’in resimlerinin önünde durdu, uzun, uzun inceledikten sonra ahmet’e gülümseyerek, “benim de resmimi yapar mısınız?” dedi.
“tabi efendim zevk ile” deyip, kaleminin ucunu açtı, gözlüklerinin üstünden alıcı gözle baktı, iri mavi gözleri tüm yüzünün hakimi idi, öyle ki kalkık burnu, minicik dudakları, çıkık elmacık kemikleri bile sönük kalıyordu, bu mavilik karşısında. karşıdaki banka oturdu bacak, bacak üstüne attı, çantasından bir sigara çıkardı tam yakacakken ahmet’e de uzattı ister misiniz? ahmet gülümseyerek sigarayı aldı, çakmağını arandı ama otelde camin önünde unuttuğunu anlayınca durakladı. mavi gözlü kadın gülümseyerek yanına gelip, sigarasını yaktı, yine gülümseyerek “bana bir yemek borcunuz var artık” dedi. resim boyunca sohbet ettiler kız 27 yaşında boğaziçi mezunu bir psikologdu, çalışmıyor dünyayı geziyor, bol, bol resim çekiyor, arada da gittiği yerlerin resimlerini yapıyordu. ahmet resmi bitirdiğinde kıza uzattı. kız büyülenmiş gibi bakıyordu aynı etki ahmet’te de vardı çünkü bugüne kadar çizdiği en güzel resimdi. “adınızı sormayı unuttum adınız nedir?”
“ahmet, ya sizinki nedir?”
“benim adım suna”
ahmet sendeledi, tutunmak için bankı arandı, sonra birden doğrulup, resmi kızın elinden alıp, yırtmaya başladı. hiçbir suna için resim yapmam lütfen gidin buradan .... kız, bozguna uğramış ordular gibi şaşkın, bir o kadar da kızgındı. mavi gözlü suna, ahmet’in yanından ayrılırken yine ezan okunmaya başladı... bu sefer bildiği tüm küfürleri içinden sayıyordu ve durmadan tekrar ediyordu. “hiçbir suna’ya resim yapmam.”
  • /
  • 29

kadın sözlüğü

adı ve mottosunda ki pozitif çağrışıma tezat ( pozitif kelimesinden rahatsız olan epey yazar da barındıran ) giderek kadına ve haklarına saldırmaktan zevk aldıkları, kadın yazarların dahi kadını aşağıladıkları ve kadına dair çoğu konuda sığ erkek bakış açısına taraf oldukları bir platforma dönüyor.

erkek şiddetine kurban giden kadınların adı altına " yüreğim kan ağlıyor, allah kahretsin, yeter artık " sızlanmalarıyla betim girip ardından kadına dair yasalarda pozitif gelişen bir iyileşmede " ama erkekler bundan çok zarar görecek " minvalinde sözler etmek eleştiri değil riyakarlıktır.

her gün yer gök istismar haberleriyle dolu bu ülkede ama bir kadın sözlüğü yazarı bokunda boncuk bulmuş gibi kalkıp " abazan kadın" başlığı açmayı daha elzem buluyor kadın sözlüğünde mesela.

şiddete uğradığınızda neler yapmalısınız başlığını açan kadın sözlüğü kurucusu " erkeğin süpürgeye değil de kadına ihtiyacı olabilir, bunu bir düşün derim " betimi giriyor kadın sözlüğüne.

"biz bütün kadınlar paçozuz ve iyi hiç bir şeyi haketmiyoruz " diyor bir başka kadın yazar.

özellikle bazı kadın yazarlar, doğduğunuz andan itibaren aileniz içinde pamuklara sarılıp sarmalanıp büyütülmüş dahi olsanız, evinizin dışına tek başınıza adım attığınız andan bu güne, sırf kadın olduğunuz için hangi taciz ve şiddete maruz kaldınız diye sorulsa hepinizin anlatacakları inanıyorum ki buradan köye yol olur. peki hal böyle iken, sizin yaşadıklarınızı yarın başka kadınlar, çocuklar yaşamasın diye atılan o minicik pozitif adımlardan nasıl rahatsız olabiliyorsunuz? neyini sorguluyorsunuz? her gün en az 1 kadın cinayete kurban gidiyor, her gün onlarca istismar kurbanından haberdar oluyorsunuz, bu kurbanları mevcut yasaların koruyamadığına şahit oluyorsunuz, tüm bunlar hayatın olağan akışına uygun ama kadına, çocuğa yönelik yasalarda pozitif ayrımcılık mazalah erkeklerin hayatını bitirir öyle mi? siz neye dönüştünüz böyle?

kadın sözlüğü neye dönüşüyor böyle ?

Toplam betim sayısı: 567

pambık gibi bulutlar

ceyhun zeynalov'un reggie parçası. hem güzeldir hem de komik.
dilinize pelesenk olur

şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz

şiddete uğradığınızda...
şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz?

şiddete uğradığınızda, size en yakın karakola, jandarma komutanlığına, şiddet önleme ve izleme merkezi’ne (şönim), aile ve sosyal politikalar bakanlığı il müdürlüğü’ne, cumhuriyet başsavcılığına, kaymakamlığa/valiliğe, aile mahkemesine, belediyelere ve kadın örgütlerine başvurabilirsiniz.
bunun yanı sıra, evden çıkamadığınız durumlarda ise, günün her saatinde alo 183 aile, kadın, çocuk, özürlü ve sosyal hizmet danışma hattı’nı ve 155 polis imdat’ı arayabilirsiniz.
6284 sayılı ailenin korunmasına ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanun’dan yararlanarak şiddet uygulayana karşı, evden uzaklaştırmak, iletişim araçlarıyla rahatsız etmesini engellemek, evinize, işinize veya diğer adreslerinize yaklaşmasını engellemek, kişisel bilgilerinizi gizletmek, şiddet uygulayıcının silahına el koydurtmak, kişiden korunmak amacıyla yakın koruma talep etmek, tedbir nafakası talep etmek, geçici maddi yardım talep etmek, geçici velayet talep etmek, geçici genel sağlık sigortasına başvurmak, müşterek konuta şerh koydurtmak gibi bazı önlemler alabilirsiniz. 6284 sayılı kanun’dan nasıl faydalanacağınıza ilişkin ayrıntılı bilgiye ve 6284 dilekçe örneğine buradan ulaşabilirsiniz.
http://www.magdur.adalet.gov.tr/images/aile-mahkemesi.pdf
ihtiyaç duyduğunuz desteklere ve ne yapmak istediğinize göre öncelikli başvuracağınız kurumlar ve atmanız gereken adımlar değişebilmektedir.
şikayetçi olmak isterseniz
unutmayın !
eğer fiziksel şiddette maruz kaldıysanız, öncelikle karakola/jandarma komutanlığına, savcılığa ya da hastanelerin acil bölümlerine başvurmalısınız.
başvurduğunuz yer karakol ya da jandarma komutanlığıysa;
yaşadıklarınızı ayrıntılı şekilde anlatın ve anlattığınız şekilde tutanağa geçmesini sağlayın. tutanağı imzalamadan önce mutlaka okuyun; tutanakta eksik ya da yanlış ifadeler varsa değiştirilmesini isteyin. ifadeniz eksiksiz ve doğru şekilde tutanakta yer aldığından eminseniz, tutanağı imzaladıktan sonra, tutanağın imzalı bir örneğini mutlaka kendiniz için alın ve saklayın.
polis tutanak tutmak istemezse, kendisine mutlaka tutanak tutması gerektiğini, bunu yapmaması halinde cezai işlem uygulanacağını hatırlatın ve görevini ihmal ettiğini söyleyin.
karakola/jandarma komutanlığına başvurduğunuzda, polisin/jandarmanın sizi doğrudan hastaneye sevk ederek, darp raporu almanızı sağlaması gerek. eğer polis/jandarma sizi hastaneye sevk etmezse, tutanak yazılmadan önce mutlaka hastaneye sevkinizi talep edin ve bunun yapılması konusunda ısrarcı olun.
darp raporu almak isterseniz;
hastanelerin acil bölümüne başvurabilir, sizi muayene eden doktora yaşadıklarınızı anlatarak darp raporu alabilir ve eğer istiyorsanız hastane polisine şikayetinizi iletebilirsiniz. vücudunuzdaki izler kaybolmadan, muayene olmak ve darp raporu almak, yaşadığınız şiddeti kanıtlayabilmek için önemlidir.
unutmayın !
darp izlerini raporlamak amacıyla hastaneye gitmek için kendinizi hazır hissetmiyorsanız, vücudunuzdaki darp izlerinin size ait olduğu ve çekim tarihi belli olacak şekilde video çekebilir ve fotoğraflayabilirsiniz.
savcılığa başvuru süreci
türk ceza kanunu’nda (tck) tanımlanan bir suçun mağduru iseniz, yani size karşı tehdit, hakaret, fiziksel şiddet söz konusu ise (şiddet uygulayan kişi, kocanız, komşunuz, mahallenizdeki bakkal ya da sokaktan geçen herhangi biri olabilir), karakol/jandarma komutanlığı yerine doğrudan bir şikayet dilekçesi ile savcılığa da başvurabilirsiniz. şikayet dilekçenizden en az dört adet kopya alın, hepsini imzalayın, bir tanesi de mutlaka sizde kalsın. sizde kalacak kopyaya memurun, dilekçeyi aldığını göstermesi için kaşe basmasını; tarih, imza ve soruşturma numarasını eklemesini isteyin.
şikayet dilekçenize olayın nerede, ne zaman, nasıl gerçekleştiğini, varsa tanıkların isim ve adreslerini yazarak olayı ispatlamaya yarayacak delillerle birlikte dilekçenizi savcılığa vermelisiniz.
savcı dilekçenizi aldıktan sonra ifadenizi alacak, delilleri toplayacak, varsa tanıklarınızı dinleyecek ve ardından şikayetçi olduğunuz kişinin ifadesini alacaktır. bu işlemlerin ardından, eğer savcı dava açmayı gerektirecek koşullar olduğunu düşünürse bir iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderecektir. mahkeme iddianameyi kabul edip davanın açılmasına karar verdiğinde, size mahkemeden duruşma günü ve saatini bildiren bir tebligat (yazılı haber kağıdı) gelecektir. belirtilen günde ve saatte duruşmaya gitmeniz, gidemeyecek durumda iseniz yazılı mazeret dilekçesi vermeniz ve söz konusu şikayetinizi mahkemede anlatmanız gerekir.
savcı dava açmak için gerekli koşulların oluşmadığını düşünürse, kovuşturmaya yer olmadığına, yani davanın açılmamasına karar verir. bu karar da size yazılı şekilde bildirilecektir. bu kararın elinize ulaştığı tarihten itibaren 15 gün içinde sulh ceza hakimliğine itiraz etmeniz gerekir. bu itiraz üzerine sulh ceza hakimliği ya itirazı kabul edip dava açılmasına karar verecektir ya da itirazınızı reddedecektir. hakimin bu süreç sonunda vereceği karar kesindir, bir daha itiraz edemezsiniz.
unutmayın!
eğer maruz kaldığınız suç, öldürmeye teşebbüs, kaçırma, tecavüz, uzun süreye yayılan kötü muamele gibi bir fiilse öncelikle bir avukatla görüşmenizde büyük fayda var. eğer avukat tutacak maddi gücünüz yoksa ücretsiz avukat atanmasında nasıl bir yol izleyebileceğinizi öğrenmek için ilinizde bulunan baroya başvurabilirsiniz. devlet size cmuk kapsamında avukat atayacaktır.
sığınak desteğine ihtiyacınız varsa;
bulunduğunuz yerdeki şiddet önleme ve izleme merkezi’ne, aile ve sosyal politikalar bakanlığı il müdürlüğü’ne, karakola/jandarma komutanlığına, belediyelere/belediyelerin kadın danışma merkezlerine, kadın örgütlerine sığınak desteği için başvurabilirsiniz. adli bir süreç başlatmak istemeseniz de, bu kurumlara başvurarak sığınak ve danışma desteklerinden faydalanabilirsiniz. ayrıca yapacağınız görüşme sizi güçlendirecektir. yalnız olmadığınızı fark edip, alabileceğiniz desteklerle ilgili ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
sığınak desteği için türkiye’nin herhangi bir yerindeki karakola başvurabilirsiniz; başvuracağınız karakolun ikametgahınızın olduğu karakol olması gerekmez. başvurduğunuzda, karakoldaki memurlar sizi ve çocuklarınızı bir sığınağa yönlendirmekle yükümlüdürler. bunun için herhangi bir delil ya da tanığa ihtiyacınız yoktur, sığınağa yerleşmek istediğinizi sözel olarak ifade etmeniz yeterlidir.
sığınaklar, erkek şiddetine maruz kalan kadınların, çocuklarıyla birlikte kalabilecekleri, şiddetten uzak ve bağımsız bir yaşam kurmak için ihtiyaç duydukları desteği alabilecekleri yerlerdir.
eğer 12 yaşından büyük erkek çocuğunuz varsa, sığınak desteğini çocuğunuz ile birlikte almanız uygulamada mümkün olmayabilir. 6284 sayılı kanuna göre, devlet bu durumda olan kadın ve çocuklara ev tahsis etmekle yükümlüdür fakat uygulamada ne yazık ki bu mümkün olmamaktadır. çocuğunuzu bırakabileceğiniz güvenli bir yer yok ise devlet, çocuğunuzu koruma altına alarak aile ve sosyal politikalar bakanlığı çocuk hizmetleri genel müdürlüğü’ne bağlı bir kuruluşa yerleştirebilir. sığınakta kaldığınız süre içinde çocuğunuzu düzenli olarak görebilir, sığınaktan ayrıldıktan sonra ise çocuğunuzu yerleştirildiği kurumdan alıp birlikte yaşayabilirsiniz.

boşanma davası açmadan kocanızdan ayrı yaşamak isterseniz;
medeni kanun’daki düzenlemeye göre, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahipsinizdir. ayrı yaşamaya karar verdiğinizde aile mahkemesi’ne başvurarak aile konutuna şerh konulması, ev eşyalarının sizde kalması, velayetin düzenlenmesi, size ve çocuklarınıza nafaka bağlanması gibi taleplerde bulunabilirsiniz. yani boşanma davası açmadan da kocanızın evliliğe ilişkin özellikle parasal yükümlülüklerini yerine getirmesini istemeniz mümkündür.
aynı durum, örneğin kocanızın sebepsiz yere ya da haklı olmayan bir nedenle evi terk etmesi, ortak hayatın başka bir sebeple sürdürülmesinin olanaksız hale gelmesi durumunda da söz konusudur. bu durumda da boşanma davası açmadan kendiniz ve varsa çocuklarınız için nafaka, müşterek evin size tahsis edilmesi ve yukarıda bahsedilen diğer önlemleri talep etmeniz mümkündür.
unutmayın !
fiili ayrılık durumu söz konusu olduğu durumlarda, velayetin ve çocuklarla kişisel ilişkinin düzenlenmesini, çocuklar ve kendiniz için nafakaya hükmedilmesini mahkemeden talep edilebilirsiniz.
nafaka almak isterseniz;
fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete uğradığınızda 6284 sayılı kanun’dan yararlanarak, şiddettin önlenmesi için uzaklaştırma, iletişim araçlarıyla rahatsız etmeme gibi tedbir kararlarının verilmesini isteyebilir, kendiniz ve varsa çocuklarınız için tedbir nafakası talep edebilirsiniz.
boşanma davası açmak istemeyip ayrı yaşamak istediğinizde veya kocanız tarafından terk edildiğinizde, kendiniz ve yanınızda kalan ortak çocuklarınız için tedbir nafakası davası açma hakkınız bulunmaktadır. boşanma davası açıldığında da, dava sonuçlanıncaya kadar kendiniz ve çocuklarınız için nafaka talep edebilirsiniz; dava süresince hakim tedbiren velayete ve nafakaya karar vermekle yükümlüdür. dava sonunda boşanmaya karar verildiği takdirde, 18 yaşından küçük çocuklarınızın velayeti size verilmişse, babanın da çocuklara bakma yükümlülüğü bulunduğundan, gelirinizin olup olmamasına bakılmaksızın, çocuklar lehine iştirak nafakası verilmesine karar verilecektir. size nafaka bağlanabilmesi içinse, boşandıktan sonra yoksullaşacağınızı belgelerle ispatlamanız gerekmektedir. genellikle herhangi bir işyerinde çalışmayan veya asgari ücretle çalışan kadınlara nafaka bağlanmakta, kocaları ile eşdeğer ücrette çalışan kadınlar lehine ise nafaka bağlanmamaktadır.

boşanmak isterseniz;
boşanma, ayrılık, nafaka, velayet gibi konularda dava açmak istiyorsanız ve avukat tutacak maddi gücünüz yoksa bulunduğunuz yerdeki barodan, adli yardım kapsamında, ücretsiz avukat talep edebilirsiniz [daha fazla bilgi için tıklayın: avukat ihtiyacınız varsa].
eğer bir avukatınız yoksa davanızı, mahkeme başvuru harcı ve asgari gider avansını (bilirkişi ücreti, tebligat gideri, tanıklık ücreti vb.) ödeyerek kendiniz de açabilirsiniz. bu giderler bugün için yaklaşık 600 tl’yi bulmaktadır (bu rakam her yıl belirlenen mahkeme harçları tarifesine göre değişiklik göstermektedir). boşanma davası ile birlikte talep edilen nafakayla maddi ve manevi tazminat davaları için harç ödemeniz gerekmiyor. ayrıca boşanma dilekçenizde herhangi bir geliriniz olmadığını ve adli yardımdan yararlanmak istediğinizi belirtirseniz, mahkemenin adli yardımdan yararlanmanıza karar vermesi durumunda, gider avansını ödemekten de muaf olursunuz.

çocukların velayetini almak isterseniz;
velayet çocuğun adının belirlenmesi, eğitimi, yetiştirilmesi ile ilgili kararları kapsar. evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar. bu süreçte eşler çocuğun menfaatine aykırı olmayacak şekilde çocukla ilgili bu tür kararları birlikte alırlar. velayet hakkı ortak olduğu için şiddete maruz kaldığınızda evi terk ederken çocuklarınızı yanına almanız suç değildir.
eşlerden birinin boşanma davası açması halinde hakim çocuğun yaşı, ihtiyacı, menfaati gözeterek, geçici velayeti dava süresi boyunca eşlerden birine verebilir. hakimin geçici velayet konusundaki kararı değişmez ve boşanma kararı kesinleşirse, velayet hakkı kalıcı hale gelir.
uygulamada mahkemeler, genellikle çocukların velayetini anneye vermektedirler. özellikle ilkokul çağına gelmemiş çocukların velayeti, annenin çocuğa bakmasını engelleyecek önemli bir durumu olmadıkça (ağır ve sürekli hastalık, engellilik vb.) çoğunlukla anneye verilmektedir. velayetin verildiği taraf, diğer taraftan çocuk için nafaka isteme hakkına sahiptir.

velayeti kaldırmak isterseniz;
velayetin verildiği taraf, çocuğa ilişkin sorumluluklarını ağır biçimde ihmal ediyorsa (çocuğu okula göndermemek, temel ihtiyaçlarını karşılamamak vb.), çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine zarar veriyorsa ya da velayet hakkı olan kişi sonradan çocuğa bakamayacak derecede ağır hasta olmuşsa, engellilik nedeniyle çocuğun bakımını üstlenemeyecek duruma gelmişse, velayet hakkı olmayan taraf mahkemeye başvurarak velayetin kaldırılması ya da değiştirilmesi için dava açabilir.
velayete sahip anne veya baba başka biriyle yeniden evlense dahi velayet hakkını kaybetmez. ancak çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre anne ve babaya velayet hakkı verilmeyerek çocuğa vasi (yasal temsilci) de atanabilir.

avukat ihtiyacınız varsa;
kanuni haklarınızı elde etmek için bir avukatınızın olması gerekmiyor, ancak bir avukattan yardım almak süreç içerisinde hatalı işlem yapmanızı önleyebileceği gibi sonuç almanızı da kolaylaştırabilir. eğer bir avukatınız yoksa, hukuk davaları için (boşanma, 6284 sayılı kanun gereği tedbirler, tazminat davaları vb.) yaşadığınız ildeki baronun adli yardım servisi’ne ikametgah belgesi, fakirlik belgesi ve kimlik fotokopisiyle başvurarak ücretsiz avukat ataması yapılmasını talep edebilirsiniz. baro, ihtiyaç dahilinde size ücretsiz bir avukat tayin edecektir.
cinsel saldırı suçu ile öldürmeye teşebbüs gibi alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçların mağduruysanız, karakol, savcılık, mahkeme aşamalarının her birinde baro’nun ceza muhakemesi kanunu (cmk) servisinden size avukat görevlendirilmesini isteyebilirsiniz.
eğer herhangi bir suç nedeniyle şüpheli/sanık konumunda iseniz karakol, savcılık, mahkeme aşamalarının her birinde suçun niteliğine bakılmaksızın cmk servisinden size avukat atanmasını isteyebilirsiniz. bunun için karakolda/savcılıkta/mahkemede sözlü olarak avukat talep edebileceğiniz gibi yazılı olarak da talepte bulunabilirsiniz. böylelikle, yaşadığınız zorlu süreçte hem kendinizi yalnız hissetmezsiniz, hem de işlemlerinizin usulüne uygun ve eksiksiz yapılması mümkün olur.
adli yardım servisi’nden veya cmk servisi’nden atanan avukatınızdan memnun değilseniz, neden memnun olmadığınızı anlatan bir dilekçe ile baroya başvurabilir ve başka bir avukat ataması yapılmasını talep edebilirsiniz.

unutmayın !
t.c. kimlik numaranızın bulunduğu fotoğraflı bir kimlik ile ptt merkez müdürlükleri’nden veya yetkili şubelerden e-devlet şifresi alarak, internet ortamında sizin açtığınız veya hakkınızda açılan davaların ve icra takiplerinin ne aşamada olduğunu bizzat takip edebilirsiniz.

ekonomik desteğe ihtiyacınız varsa;
maruz kaldığınız şiddetten uzaklaşmak ve tek başına bir hayat kurabilmek için bazı sosyal yardımlardan yararlanabilirsiniz.
şiddete maruz kaldığınızda, 6284 sayılı kanun kapsamında, kaymakamlıklardan “geçici maddi yardım” talep edebilirsiniz. kanunda, geçici maddi yardım yapılmasına karar verilmesi halinde, 16 yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının otuzda birine kadar günlük ödeme yapılır, denmektedir.
eğer geçiminizi sağlamakta zorlanıyorsanız, bulunduğunuz ilçe kaymakamlığına bağlı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı’na sosyal yardım alabilmek için başvurabilirsiniz. başvuru sonrası ekonomik durumunuzu tespit etmek için yapılacak sosyal incelemeden sonra, bir defaya mahsus ya da düzenli para, kira, yakacak, eğitim, gıda yardımları alabilirsiniz.
eğer bakmakla yükümlü olduğunuz çocuklarınız varsa ve ekonomik zorluklar nedeniyle zorluk yaşıyorsanız, aile ve sosyal politikalar bakanlığı’ndan ayni (gıda, eşya vb.) ve nakdi destek talep edebilirsiniz. bunun için aile ve sosyal politikalar bakanlığı il veya ilçe müdürlüklerine bir dilekçeyle başvuruda bulunmanız gerekir. başvuru sonrası yapılacak sosyal incelemenin ardından, sosyal ve ekonomik destekten yararlanmanıza karar verilip verilmeyeceği belli olur.

unutmayın !
başvurularınızı iki nüsha halinde ve bir dilekçeyle yazılı olarak yapmanız faydalı olacaktır. dilekçenin bir nüshasını ilgili kuruma verdiğinizde size bir evrak kayıt numarası verilecektir; sizde kalan dilekçe nüshasına evrakı aldıklarına ilişkin kaşe, imza, tarih ve evrak kayıt numarasını işlemelerini isteyin.

başvurabileceğiniz kuruluşlar

polis merkezleri, jandarma karakolları
aile mahkemeleri
sağlık kuruluşları
cumhuriyet savcılığı
şiddet önleme ve izleme merkezleri (şönim)
aile ve sosyal politikalar bakanlığı il müdürlükleri
belediyelerin kadın danışma merkezleri
baroların adli yardım büroları
kadın örgütlenmeleri
acil telefonlar

polis imdat - 155
jandarma - 156
ambulans – 112
alo 183 (aile, kadın, çocuk ve özürlü sosyal hizmet danışma hattı)
alo baro – 444 26 18


bir güvenlik planı yapmalısınız!
eğer evden ayrılmaya karar verirsem gidebileceğim yerler şunlardır: ___________.
eğer evden hızlı bir şekilde ayrılmam gerekirse, hazırda bir çanta bekletebilir ve onu gizleyebilirim. (bu çantanın içinde para, önemli belge, fazla giysi, anahtarlar olmalıdır.)
şiddetten ___________’a bahsedebilirim ve şiddet başlayacak olursa polisi aramalarını sağlayabilirim.
çocuklarımın, arkadaşlarımın veya ailemin yardım çağırması için onlarla aramda şu parolayı kullanabilirim: _____________.
tartışma başladığında daha güvenli olan şu odaya gidebilirim: ____________.
daha rahat olabilmek için ______________ tarihinde ayrı bir hesap açtıracağım.
gerekli telefonları _____________'ya kaydedeceğim.
borç para alabileceğim kişiler: _________________________.
telefon görüşmeleri için bir telefon kartı ya da bozuk para bulunduracağım. faturalı cep telefonundan arama yapmayacağım, çünkü bir sonraki ay gelen faturada aradığım numaralar görünecektir.
sosyal medya hesaplarımdan beni takip etmesi olasılığına karşı hesaplarıma ulaşmasını engelleyeceğim, gizlilik için konum bildirme gibi özellikleri kaldıracağım.
çocuklarımla birlikte kaçış planının provasını yapacağım.
yanıma almam gereken eşyaları bir arada ve kolayca ulaşabileceğim bir yerde tutacağım.

bu eşyalar:
nüfus cüzdanım
çocukların nüfus cüzdanları
sağlık karnesi / yeşil kart
kira sözleşmesi
tapu
ehliyet
para
banka cüzdanları
pasaport
ev ve araba anahtarları
sigorta belgeleri/poliçeleri
ilaçlar
adres defteri
aile üyelerinin sağlık kayıtları
çocukların sevdiği oyuncaklar
küçük satılabilir eşyalar
resimler
şiddet kanıtları (rapor, fotoğraf, günlük, mektup vs.)
kendim ve çocuklar için birer kat yedek giysi
benim için önemli olan diğer eşyalar
https://www.morcati.org.tr/tr/neler-yapiyoruz/dayanisma-merkezi/8-mor-cati-kadin-siginagi-vakfi/3-siddete-ugradiginizda

sözlükteki yenilikler

sözlüğün yeni yazılımındaki değişikliklerdir.
her yazarın kendi adına açılmış başlığı kendi profili haline geldi.
cover photo ve profil bilgileri
kategoriler geldi her başlığın kategorisi girilierek betim yazılabiliyor.
video paylaşımı geldi.
resim ve müzik paylaşımı yapılabiliyor.
eksi ve artı oy kullanılabiliyor.

karadut

bildiğiniz dut'un karası. lekesi çıkmaz, tadından yenmez, şerbeti, reçeli pek düzel meyve.
yazar olan hali de bu özellikleri taşır. yazılarında karadut tadını alırsınız

sözlüğün sadece sözlük olmaması

kadın sözlüğünün tanımıdır. yazarlar burada betim yazarken kendilerini yazarlar.
yıllardır hiç eskimeyen dostluklar kurarlar, birbirlerini desteklerler.. sözlük sadece gelip bir şeyler yazılan bir yer değil anlayacağınız.

diğerlerini bilmem ama bu sözlük sadece bir sözlük değil.

şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz

şiddete uğradığınızda...
şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz?

şiddete uğradığınızda, size en yakın karakola, jandarma komutanlığına, şiddet önleme ve izleme merkezi’ne (şönim), aile ve sosyal politikalar bakanlığı il müdürlüğü’ne, cumhuriyet başsavcılığına, kaymakamlığa/valiliğe, aile mahkemesine, belediyelere ve kadın örgütlerine başvurabilirsiniz.
bunun yanı sıra, evden çıkamadığınız durumlarda ise, günün her saatinde alo 183 aile, kadın, çocuk, özürlü ve sosyal hizmet danışma hattı’nı ve 155 polis imdat’ı arayabilirsiniz.
6284 sayılı ailenin korunmasına ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanun’dan yararlanarak şiddet uygulayana karşı, evden uzaklaştırmak, iletişim araçlarıyla rahatsız etmesini engellemek, evinize, işinize veya diğer adreslerinize yaklaşmasını engellemek, kişisel bilgilerinizi gizletmek, şiddet uygulayıcının silahına el koydurtmak, kişiden korunmak amacıyla yakın koruma talep etmek, tedbir nafakası talep etmek, geçici maddi yardım talep etmek, geçici velayet talep etmek, geçici genel sağlık sigortasına başvurmak, müşterek konuta şerh koydurtmak gibi bazı önlemler alabilirsiniz. 6284 sayılı kanun’dan nasıl faydalanacağınıza ilişkin ayrıntılı bilgiye ve 6284 dilekçe örneğine buradan ulaşabilirsiniz.
http://www.magdur.adalet.gov.tr/images/aile-mahkemesi.pdf
ihtiyaç duyduğunuz desteklere ve ne yapmak istediğinize göre öncelikli başvuracağınız kurumlar ve atmanız gereken adımlar değişebilmektedir.
şikayetçi olmak isterseniz
unutmayın !
eğer fiziksel şiddette maruz kaldıysanız, öncelikle karakola/jandarma komutanlığına, savcılığa ya da hastanelerin acil bölümlerine başvurmalısınız.
başvurduğunuz yer karakol ya da jandarma komutanlığıysa;
yaşadıklarınızı ayrıntılı şekilde anlatın ve anlattığınız şekilde tutanağa geçmesini sağlayın. tutanağı imzalamadan önce mutlaka okuyun; tutanakta eksik ya da yanlış ifadeler varsa değiştirilmesini isteyin. ifadeniz eksiksiz ve doğru şekilde tutanakta yer aldığından eminseniz, tutanağı imzaladıktan sonra, tutanağın imzalı bir örneğini mutlaka kendiniz için alın ve saklayın.
polis tutanak tutmak istemezse, kendisine mutlaka tutanak tutması gerektiğini, bunu yapmaması halinde cezai işlem uygulanacağını hatırlatın ve görevini ihmal ettiğini söyleyin.
karakola/jandarma komutanlığına başvurduğunuzda, polisin/jandarmanın sizi doğrudan hastaneye sevk ederek, darp raporu almanızı sağlaması gerek. eğer polis/jandarma sizi hastaneye sevk etmezse, tutanak yazılmadan önce mutlaka hastaneye sevkinizi talep edin ve bunun yapılması konusunda ısrarcı olun.
darp raporu almak isterseniz;
hastanelerin acil bölümüne başvurabilir, sizi muayene eden doktora yaşadıklarınızı anlatarak darp raporu alabilir ve eğer istiyorsanız hastane polisine şikayetinizi iletebilirsiniz. vücudunuzdaki izler kaybolmadan, muayene olmak ve darp raporu almak, yaşadığınız şiddeti kanıtlayabilmek için önemlidir.
unutmayın !
darp izlerini raporlamak amacıyla hastaneye gitmek için kendinizi hazır hissetmiyorsanız, vücudunuzdaki darp izlerinin size ait olduğu ve çekim tarihi belli olacak şekilde video çekebilir ve fotoğraflayabilirsiniz.
savcılığa başvuru süreci
türk ceza kanunu’nda (tck) tanımlanan bir suçun mağduru iseniz, yani size karşı tehdit, hakaret, fiziksel şiddet söz konusu ise (şiddet uygulayan kişi, kocanız, komşunuz, mahallenizdeki bakkal ya da sokaktan geçen herhangi biri olabilir), karakol/jandarma komutanlığı yerine doğrudan bir şikayet dilekçesi ile savcılığa da başvurabilirsiniz. şikayet dilekçenizden en az dört adet kopya alın, hepsini imzalayın, bir tanesi de mutlaka sizde kalsın. sizde kalacak kopyaya memurun, dilekçeyi aldığını göstermesi için kaşe basmasını; tarih, imza ve soruşturma numarasını eklemesini isteyin.
şikayet dilekçenize olayın nerede, ne zaman, nasıl gerçekleştiğini, varsa tanıkların isim ve adreslerini yazarak olayı ispatlamaya yarayacak delillerle birlikte dilekçenizi savcılığa vermelisiniz.
savcı dilekçenizi aldıktan sonra ifadenizi alacak, delilleri toplayacak, varsa tanıklarınızı dinleyecek ve ardından şikayetçi olduğunuz kişinin ifadesini alacaktır. bu işlemlerin ardından, eğer savcı dava açmayı gerektirecek koşullar olduğunu düşünürse bir iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderecektir. mahkeme iddianameyi kabul edip davanın açılmasına karar verdiğinde, size mahkemeden duruşma günü ve saatini bildiren bir tebligat (yazılı haber kağıdı) gelecektir. belirtilen günde ve saatte duruşmaya gitmeniz, gidemeyecek durumda iseniz yazılı mazeret dilekçesi vermeniz ve söz konusu şikayetinizi mahkemede anlatmanız gerekir.
savcı dava açmak için gerekli koşulların oluşmadığını düşünürse, kovuşturmaya yer olmadığına, yani davanın açılmamasına karar verir. bu karar da size yazılı şekilde bildirilecektir. bu kararın elinize ulaştığı tarihten itibaren 15 gün içinde sulh ceza hakimliğine itiraz etmeniz gerekir. bu itiraz üzerine sulh ceza hakimliği ya itirazı kabul edip dava açılmasına karar verecektir ya da itirazınızı reddedecektir. hakimin bu süreç sonunda vereceği karar kesindir, bir daha itiraz edemezsiniz.
unutmayın!
eğer maruz kaldığınız suç, öldürmeye teşebbüs, kaçırma, tecavüz, uzun süreye yayılan kötü muamele gibi bir fiilse öncelikle bir avukatla görüşmenizde büyük fayda var. eğer avukat tutacak maddi gücünüz yoksa ücretsiz avukat atanmasında nasıl bir yol izleyebileceğinizi öğrenmek için ilinizde bulunan baroya başvurabilirsiniz. devlet size cmuk kapsamında avukat atayacaktır.
sığınak desteğine ihtiyacınız varsa;
bulunduğunuz yerdeki şiddet önleme ve izleme merkezi’ne, aile ve sosyal politikalar bakanlığı il müdürlüğü’ne, karakola/jandarma komutanlığına, belediyelere/belediyelerin kadın danışma merkezlerine, kadın örgütlerine sığınak desteği için başvurabilirsiniz. adli bir süreç başlatmak istemeseniz de, bu kurumlara başvurarak sığınak ve danışma desteklerinden faydalanabilirsiniz. ayrıca yapacağınız görüşme sizi güçlendirecektir. yalnız olmadığınızı fark edip, alabileceğiniz desteklerle ilgili ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
sığınak desteği için türkiye’nin herhangi bir yerindeki karakola başvurabilirsiniz; başvuracağınız karakolun ikametgahınızın olduğu karakol olması gerekmez. başvurduğunuzda, karakoldaki memurlar sizi ve çocuklarınızı bir sığınağa yönlendirmekle yükümlüdürler. bunun için herhangi bir delil ya da tanığa ihtiyacınız yoktur, sığınağa yerleşmek istediğinizi sözel olarak ifade etmeniz yeterlidir.
sığınaklar, erkek şiddetine maruz kalan kadınların, çocuklarıyla birlikte kalabilecekleri, şiddetten uzak ve bağımsız bir yaşam kurmak için ihtiyaç duydukları desteği alabilecekleri yerlerdir.
eğer 12 yaşından büyük erkek çocuğunuz varsa, sığınak desteğini çocuğunuz ile birlikte almanız uygulamada mümkün olmayabilir. 6284 sayılı kanuna göre, devlet bu durumda olan kadın ve çocuklara ev tahsis etmekle yükümlüdür fakat uygulamada ne yazık ki bu mümkün olmamaktadır. çocuğunuzu bırakabileceğiniz güvenli bir yer yok ise devlet, çocuğunuzu koruma altına alarak aile ve sosyal politikalar bakanlığı çocuk hizmetleri genel müdürlüğü’ne bağlı bir kuruluşa yerleştirebilir. sığınakta kaldığınız süre içinde çocuğunuzu düzenli olarak görebilir, sığınaktan ayrıldıktan sonra ise çocuğunuzu yerleştirildiği kurumdan alıp birlikte yaşayabilirsiniz.

boşanma davası açmadan kocanızdan ayrı yaşamak isterseniz;
medeni kanun’daki düzenlemeye göre, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahipsinizdir. ayrı yaşamaya karar verdiğinizde aile mahkemesi’ne başvurarak aile konutuna şerh konulması, ev eşyalarının sizde kalması, velayetin düzenlenmesi, size ve çocuklarınıza nafaka bağlanması gibi taleplerde bulunabilirsiniz. yani boşanma davası açmadan da kocanızın evliliğe ilişkin özellikle parasal yükümlülüklerini yerine getirmesini istemeniz mümkündür.
aynı durum, örneğin kocanızın sebepsiz yere ya da haklı olmayan bir nedenle evi terk etmesi, ortak hayatın başka bir sebeple sürdürülmesinin olanaksız hale gelmesi durumunda da söz konusudur. bu durumda da boşanma davası açmadan kendiniz ve varsa çocuklarınız için nafaka, müşterek evin size tahsis edilmesi ve yukarıda bahsedilen diğer önlemleri talep etmeniz mümkündür.
unutmayın !
fiili ayrılık durumu söz konusu olduğu durumlarda, velayetin ve çocuklarla kişisel ilişkinin düzenlenmesini, çocuklar ve kendiniz için nafakaya hükmedilmesini mahkemeden talep edilebilirsiniz.
nafaka almak isterseniz;
fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete uğradığınızda 6284 sayılı kanun’dan yararlanarak, şiddettin önlenmesi için uzaklaştırma, iletişim araçlarıyla rahatsız etmeme gibi tedbir kararlarının verilmesini isteyebilir, kendiniz ve varsa çocuklarınız için tedbir nafakası talep edebilirsiniz.
boşanma davası açmak istemeyip ayrı yaşamak istediğinizde veya kocanız tarafından terk edildiğinizde, kendiniz ve yanınızda kalan ortak çocuklarınız için tedbir nafakası davası açma hakkınız bulunmaktadır. boşanma davası açıldığında da, dava sonuçlanıncaya kadar kendiniz ve çocuklarınız için nafaka talep edebilirsiniz; dava süresince hakim tedbiren velayete ve nafakaya karar vermekle yükümlüdür. dava sonunda boşanmaya karar verildiği takdirde, 18 yaşından küçük çocuklarınızın velayeti size verilmişse, babanın da çocuklara bakma yükümlülüğü bulunduğundan, gelirinizin olup olmamasına bakılmaksızın, çocuklar lehine iştirak nafakası verilmesine karar verilecektir. size nafaka bağlanabilmesi içinse, boşandıktan sonra yoksullaşacağınızı belgelerle ispatlamanız gerekmektedir. genellikle herhangi bir işyerinde çalışmayan veya asgari ücretle çalışan kadınlara nafaka bağlanmakta, kocaları ile eşdeğer ücrette çalışan kadınlar lehine ise nafaka bağlanmamaktadır.

boşanmak isterseniz;
boşanma, ayrılık, nafaka, velayet gibi konularda dava açmak istiyorsanız ve avukat tutacak maddi gücünüz yoksa bulunduğunuz yerdeki barodan, adli yardım kapsamında, ücretsiz avukat talep edebilirsiniz [daha fazla bilgi için tıklayın: avukat ihtiyacınız varsa].
eğer bir avukatınız yoksa davanızı, mahkeme başvuru harcı ve asgari gider avansını (bilirkişi ücreti, tebligat gideri, tanıklık ücreti vb.) ödeyerek kendiniz de açabilirsiniz. bu giderler bugün için yaklaşık 600 tl’yi bulmaktadır (bu rakam her yıl belirlenen mahkeme harçları tarifesine göre değişiklik göstermektedir). boşanma davası ile birlikte talep edilen nafakayla maddi ve manevi tazminat davaları için harç ödemeniz gerekmiyor. ayrıca boşanma dilekçenizde herhangi bir geliriniz olmadığını ve adli yardımdan yararlanmak istediğinizi belirtirseniz, mahkemenin adli yardımdan yararlanmanıza karar vermesi durumunda, gider avansını ödemekten de muaf olursunuz.

çocukların velayetini almak isterseniz;
velayet çocuğun adının belirlenmesi, eğitimi, yetiştirilmesi ile ilgili kararları kapsar. evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar. bu süreçte eşler çocuğun menfaatine aykırı olmayacak şekilde çocukla ilgili bu tür kararları birlikte alırlar. velayet hakkı ortak olduğu için şiddete maruz kaldığınızda evi terk ederken çocuklarınızı yanına almanız suç değildir.
eşlerden birinin boşanma davası açması halinde hakim çocuğun yaşı, ihtiyacı, menfaati gözeterek, geçici velayeti dava süresi boyunca eşlerden birine verebilir. hakimin geçici velayet konusundaki kararı değişmez ve boşanma kararı kesinleşirse, velayet hakkı kalıcı hale gelir.
uygulamada mahkemeler, genellikle çocukların velayetini anneye vermektedirler. özellikle ilkokul çağına gelmemiş çocukların velayeti, annenin çocuğa bakmasını engelleyecek önemli bir durumu olmadıkça (ağır ve sürekli hastalık, engellilik vb.) çoğunlukla anneye verilmektedir. velayetin verildiği taraf, diğer taraftan çocuk için nafaka isteme hakkına sahiptir.

velayeti kaldırmak isterseniz;
velayetin verildiği taraf, çocuğa ilişkin sorumluluklarını ağır biçimde ihmal ediyorsa (çocuğu okula göndermemek, temel ihtiyaçlarını karşılamamak vb.), çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine zarar veriyorsa ya da velayet hakkı olan kişi sonradan çocuğa bakamayacak derecede ağır hasta olmuşsa, engellilik nedeniyle çocuğun bakımını üstlenemeyecek duruma gelmişse, velayet hakkı olmayan taraf mahkemeye başvurarak velayetin kaldırılması ya da değiştirilmesi için dava açabilir.
velayete sahip anne veya baba başka biriyle yeniden evlense dahi velayet hakkını kaybetmez. ancak çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre anne ve babaya velayet hakkı verilmeyerek çocuğa vasi (yasal temsilci) de atanabilir.

avukat ihtiyacınız varsa;
kanuni haklarınızı elde etmek için bir avukatınızın olması gerekmiyor, ancak bir avukattan yardım almak süreç içerisinde hatalı işlem yapmanızı önleyebileceği gibi sonuç almanızı da kolaylaştırabilir. eğer bir avukatınız yoksa, hukuk davaları için (boşanma, 6284 sayılı kanun gereği tedbirler, tazminat davaları vb.) yaşadığınız ildeki baronun adli yardım servisi’ne ikametgah belgesi, fakirlik belgesi ve kimlik fotokopisiyle başvurarak ücretsiz avukat ataması yapılmasını talep edebilirsiniz. baro, ihtiyaç dahilinde size ücretsiz bir avukat tayin edecektir.
cinsel saldırı suçu ile öldürmeye teşebbüs gibi alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçların mağduruysanız, karakol, savcılık, mahkeme aşamalarının her birinde baro’nun ceza muhakemesi kanunu (cmk) servisinden size avukat görevlendirilmesini isteyebilirsiniz.
eğer herhangi bir suç nedeniyle şüpheli/sanık konumunda iseniz karakol, savcılık, mahkeme aşamalarının her birinde suçun niteliğine bakılmaksızın cmk servisinden size avukat atanmasını isteyebilirsiniz. bunun için karakolda/savcılıkta/mahkemede sözlü olarak avukat talep edebileceğiniz gibi yazılı olarak da talepte bulunabilirsiniz. böylelikle, yaşadığınız zorlu süreçte hem kendinizi yalnız hissetmezsiniz, hem de işlemlerinizin usulüne uygun ve eksiksiz yapılması mümkün olur.
adli yardım servisi’nden veya cmk servisi’nden atanan avukatınızdan memnun değilseniz, neden memnun olmadığınızı anlatan bir dilekçe ile baroya başvurabilir ve başka bir avukat ataması yapılmasını talep edebilirsiniz.

unutmayın !
t.c. kimlik numaranızın bulunduğu fotoğraflı bir kimlik ile ptt merkez müdürlükleri’nden veya yetkili şubelerden e-devlet şifresi alarak, internet ortamında sizin açtığınız veya hakkınızda açılan davaların ve icra takiplerinin ne aşamada olduğunu bizzat takip edebilirsiniz.

ekonomik desteğe ihtiyacınız varsa;
maruz kaldığınız şiddetten uzaklaşmak ve tek başına bir hayat kurabilmek için bazı sosyal yardımlardan yararlanabilirsiniz.
şiddete maruz kaldığınızda, 6284 sayılı kanun kapsamında, kaymakamlıklardan “geçici maddi yardım” talep edebilirsiniz. kanunda, geçici maddi yardım yapılmasına karar verilmesi halinde, 16 yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının otuzda birine kadar günlük ödeme yapılır, denmektedir.
eğer geçiminizi sağlamakta zorlanıyorsanız, bulunduğunuz ilçe kaymakamlığına bağlı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı’na sosyal yardım alabilmek için başvurabilirsiniz. başvuru sonrası ekonomik durumunuzu tespit etmek için yapılacak sosyal incelemeden sonra, bir defaya mahsus ya da düzenli para, kira, yakacak, eğitim, gıda yardımları alabilirsiniz.
eğer bakmakla yükümlü olduğunuz çocuklarınız varsa ve ekonomik zorluklar nedeniyle zorluk yaşıyorsanız, aile ve sosyal politikalar bakanlığı’ndan ayni (gıda, eşya vb.) ve nakdi destek talep edebilirsiniz. bunun için aile ve sosyal politikalar bakanlığı il veya ilçe müdürlüklerine bir dilekçeyle başvuruda bulunmanız gerekir. başvuru sonrası yapılacak sosyal incelemenin ardından, sosyal ve ekonomik destekten yararlanmanıza karar verilip verilmeyeceği belli olur.

unutmayın !
başvurularınızı iki nüsha halinde ve bir dilekçeyle yazılı olarak yapmanız faydalı olacaktır. dilekçenin bir nüshasını ilgili kuruma verdiğinizde size bir evrak kayıt numarası verilecektir; sizde kalan dilekçe nüshasına evrakı aldıklarına ilişkin kaşe, imza, tarih ve evrak kayıt numarasını işlemelerini isteyin.

başvurabileceğiniz kuruluşlar

polis merkezleri, jandarma karakolları
aile mahkemeleri
sağlık kuruluşları
cumhuriyet savcılığı
şiddet önleme ve izleme merkezleri (şönim)
aile ve sosyal politikalar bakanlığı il müdürlükleri
belediyelerin kadın danışma merkezleri
baroların adli yardım büroları
kadın örgütlenmeleri
acil telefonlar

polis imdat - 155
jandarma - 156
ambulans – 112
alo 183 (aile, kadın, çocuk ve özürlü sosyal hizmet danışma hattı)
alo baro – 444 26 18


bir güvenlik planı yapmalısınız!
eğer evden ayrılmaya karar verirsem gidebileceğim yerler şunlardır: ___________.
eğer evden hızlı bir şekilde ayrılmam gerekirse, hazırda bir çanta bekletebilir ve onu gizleyebilirim. (bu çantanın içinde para, önemli belge, fazla giysi, anahtarlar olmalıdır.)
şiddetten ___________’a bahsedebilirim ve şiddet başlayacak olursa polisi aramalarını sağlayabilirim.
çocuklarımın, arkadaşlarımın veya ailemin yardım çağırması için onlarla aramda şu parolayı kullanabilirim: _____________.
tartışma başladığında daha güvenli olan şu odaya gidebilirim: ____________.
daha rahat olabilmek için ______________ tarihinde ayrı bir hesap açtıracağım.
gerekli telefonları _____________'ya kaydedeceğim.
borç para alabileceğim kişiler: _________________________.
telefon görüşmeleri için bir telefon kartı ya da bozuk para bulunduracağım. faturalı cep telefonundan arama yapmayacağım, çünkü bir sonraki ay gelen faturada aradığım numaralar görünecektir.
sosyal medya hesaplarımdan beni takip etmesi olasılığına karşı hesaplarıma ulaşmasını engelleyeceğim, gizlilik için konum bildirme gibi özellikleri kaldıracağım.
çocuklarımla birlikte kaçış planının provasını yapacağım.
yanıma almam gereken eşyaları bir arada ve kolayca ulaşabileceğim bir yerde tutacağım.

bu eşyalar:
nüfus cüzdanım
çocukların nüfus cüzdanları
sağlık karnesi / yeşil kart
kira sözleşmesi
tapu
ehliyet
para
banka cüzdanları
pasaport
ev ve araba anahtarları
sigorta belgeleri/poliçeleri
ilaçlar
adres defteri
aile üyelerinin sağlık kayıtları
çocukların sevdiği oyuncaklar
küçük satılabilir eşyalar
resimler
şiddet kanıtları (rapor, fotoğraf, günlük, mektup vs.)
kendim ve çocuklar için birer kat yedek giysi
benim için önemli olan diğer eşyalar
https://www.morcati.org.tr/tr/neler-yapiyoruz/dayanisma-merkezi/8-mor-cati-kadin-siginagi-vakfi/3-siddete-ugradiginizda

yeni yetmelere öğütler

bir üstteki betime cevaben yazılmış edi-büdü kıvamındaki betimlerdir. sadece fikrini yaz çık . burası ne podyum ne de savaş sahnesi .. eğleniyoruz ve kendimizi yazıyoruz. ya hu.
kimseye cevap hakkı doğmuyor burada...

sözlüğün sadece sözlük olmaması

kadın sözlüğünün tanımıdır. yazarlar burada betim yazarken kendilerini yazarlar.
yıllardır hiç eskimeyen dostluklar kurarlar, birbirlerini desteklerler.. sözlük sadece gelip bir şeyler yazılan bir yer değil anlayacağınız.

diğerlerini bilmem ama bu sözlük sadece bir sözlük değil.

ışıklarda uyumak

vakti zamanında bir türk restoranı kurmak için israil 'e gittiğimde en çok dikkatimi çeken şeylerden biridir. bir akşam çevredeki rakipleri ve neler yaptıklarını görmek için gezerken bir mezarlığın yanından geçtik. bir kaç mezarın yanında ışıklandırma gördüm ve haliyle sordum, nedir? diye...
arkadaşım abdullah'ta; yahudi inanışında ölen kişinin gittiği yerde karanlıkta kalmaması için arkada kalanların mezarı ışıklandırdığını söyledi.
ışıklarda uyusun olayı buymuş.

11 ekim kız çocukları günü

dünyada kız çocuklarının önemini anlaşılması için gibi sözlerle anlatılabilecek bir gün olmasının yanında bir tanım yapılmasına bile gerek olmayan gün.

bir baba olarak kız çocuğu olan babalara naçizane bir kaç tavsiyede bulunmak istiyorum.

her şeyden önce üç prensibi benimsemelisiniz. sev, samimi ol ve güven.

-kızınızı öyle sevin ki sevgi boşluğunu sadece sevdiğini söyleyen biriyle doldurmasın. o kadar sevin ki başka birinin onu sevip sevmediğini sizin sevginize bakarak karar versin. eşini ailesini buna göre seçsin.

-kızınızla öyle samimi olun ki size anlatamayacağı veya sizden saklayacağı bir şey olmasın. erkek arkadaşı olduğunda veya bir hata yaptığında size gelebilsin, size hiç çekinmeden her şeyi anlatabilsin. sırdaşı olun.

kızınıza öyle güvenin ki hayatta dik dursun.kimse olmaya çalışmasın, kimse olmak zorunda kalmasın. sadece kendi olabileceği öz güveni sadece sizin ona olan güveninizden kazanabileceğini bilin.

bütün bunları oluşturmak için de; kızınızla mümkün olduğu kadar oyun oynayın, evcilik oynayın, zaman geçirin. aranızda kimsenin giremeyeceği bir alan olsun, kimsenin anlayamayacağı sadece ikinizin konuştuğu bir dil olsun mesela sadece ikinizin anlayacağı espriler felan.
bir bakışından içindeki mutluluğu da fırtınayı da anlayın. ona değer verdiğinizi, ne olursa olsun bileceği bir iletişiminiz olsun.

ben geç baba olanlardanım. insan kız babası olunca daha iyi anlıyor aslında kadının değerini.
ona yüklediği değerlerin aslında ne kadar samimi, candan, ve özden olması gerektiğini.
aslında kız çocuğu yetiştirmek demek koskoca bir aile yetiştirmek demek.

kadını döven erkeği de bir kadın yetiştirdi

çınar ağacı kendi kurdun kendi oluşturur derler.
son dönemde kadına şiddet ayyuka çıktı. sanki bira pembe fil deneyi gibi bir durum yaşıyoruz.
şiddet gösterene bakıyorum onu da yetiştiren bir kadın. şiddet girene bakıyorum onu da yetiştiren bir kadın. işin başı sonu kadına ve kadının kendini yetiştirmesine bakıyor.
kadın kendinden kendine olan bu döngüyü anlamadıkça daha çok şiddet görüp dayak yiyecek gibi görünüyor.

elektronik sigara

en az sigara ve nargile kadar zararlı olduğu ispatlanan keyif verisi madde. kimyasal bir sıvının bir alet tarafından dumana çevrilmesi den başka bir şey değil. kimyasal olması ve vücuda zararı yönüyle henüz bilinmeyen ama acısı sonradan çıkacak olan bıdı.

enjektör fobisi

çocukluktan itibaren seni iğneciye veririm şeklinde korkutulan çocuğun kaçınılmaz sonudur.

o iğneci her eve uğramıştır istisnasız olarak. kahve içersen kararırsın diye telkin veren anne babadan başka ne beklenir ki?

(bkz:fobi)