@quş ağacı

Yazar

Durum: 232 - 0 - 0 - 0 - 09.02.2021 05:13

Puan: 1019 - geyik avcısı

6 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 12

salda gölü

yıllardır gölün tehlike altında olduğuna dair açıklamalar yapılıyor, göl suyu çekiliyor endemik balık türleri tehlikede deniyor. geçtiğimiz yıllarda izlediğim bir videoda yerel halktan biri gölün kendi çocukluğundan bu yana ne kadar küçüldüğünü anlatıyordu, küresel ısınma, fabrika atıklarının göle ulaşması gölü besleyen damarların çeşitli nedenlerle önünün kesilmesi zaten korkutucu sonuçlar doğuruyor. bunlara dönüp çare arayan bir yetkili yok, tehlike altında olan bir doğa harikasını iyileştirmek yerine hızlıca nasıl yok ederizin peşindeler.

her yeri her yeri mahvettiler zaten. insanın ödü kopuyor artık güzel bir doğa gördüğünde, akla gelen ilk şey burayı ne zaman keşfedip yok ederler oluyor.

gelin olmak

gelin olmak gelinliği giyip düğün salonunda dans edip nikah memurunun sorusuna evet yanıtını vermek değildir. uzun bir süreçtir. taa isteme merasiminden başlar ve bin çeşit ritüelle düğün günüde kadar sürer. bazıları için hayatlarının en beklenen zamanlarıdır, her anın tadını çıkarır en ince ayrıntıya kadar özenle ve istekle plan yaparlar. mutlu olur iyi hissederler. mutlulukları daim olsun bir yastıkta kocasınlar diyelim.

bazıları içinse berbat bir süreçtir. her anında " ben bu bokun içinde neden debelenip duruyorum " diye sorar " vazgeçtim " diyecek cesareti bulamadıkları içinde giderek batarlar. o yüzden bunu istiyor olduğundan şüphe etmeseniz bile kızınız, kardeşiniz, kuzeniniz, arkadaşınız gelin olurken gidin ve ona sorun " emin misin ? " diye sorun. çünkü bu soruya çok ihtiyacı olabilir.

aşk

kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü'nde verdiği bir röportajda çift ve aile terapisti tere diaz sendra kadınlara aşk hakkında şunu tavsiye etmiş ;

" aşk harika ve onu aramaya devam etmek zorundayız.

ancak pek çok kadın aşkın hayattaki tek şey olduğunu düşünüyor, bu da onları kişiliklerinin diğer kısımlarını unutmaya itiyor.

sevme ve sevilmenin dışında kişisel anlamda bir değer görmüyorlar.

onları güzel bir şekilde sevilmeyi aramaya ve kötülerine nokta koymaya davet ediyorum. ve aşkı hayatlarındaki tek proje haline getirmemeye. "


yani güzel olan aslında aşk duygusu, yani aşk aslında her zaman güzel ve her zaman iyi hissettiren bir duygu. aşkı, bunu hissettiğimiz kişi üzerinden tariflediğimizde - özellikle geçmişte kalan birileri üzerinden - aşkın anısı olumsuz bir sürü çağrışımla dönüyor tam bir kaos gibi görünüyor.

edit: imla

emlakçı

işiniz düşse aklınıza gelen ilk soru " güvenilir bir emlakçı nasıl bulurum ? "

lazlar

inşaat sektöründe ilk akla gelenlerdir, bunun temelinde kendi evlerini inşa etmekte mahir olmaları vardır aslında. bazen fıkralara konu olacak icatlar yapsalar da mucit insanlardır.

su

" canlı hücresinin büyük bir kısmını oluşturan hayatî inorganik maddedir "

dağlık yerlerde, köylerde büyüyenler bilir, torağa dokunca su fışkırırdı eskiden. göller, göletler, dereler vardı. suyun olduğu yerde hayat da vardı tabi, sayısız kuş çeşidi, sayısız ağaç türleri, yabani bitkiler, yaban hayvanları. sadece 30 yıl içinde bahsettiğim bu çeşitliliğin olduğu bölgeler tamamen betonlaştı. dereler kurudu yada yolları barajlara çevrildi, bazı su kaynakları özel şirketlere devredildi, ki bu büyük şirketler şu anda türkiye'nin her yerinde su kaynağı arayışında ve bulamamaları muhtemel olduğundan 20 litrelik bir damacana sudan elde edecekleri geliri 200 ml bir içecekle sağlayabilme peşinde yeni ürünler sürüp duruyorlar piyasaya. çünkü halihazırda ellerinde olan kaynakların uzun yıllar dayanamayacağını biliyorlar.

büyük şehirler içme suyu için barajda biriken yağmur sularına muhtaç fakat iklim değişiyor. bundan da kötüsü hızlı bir nüfus artışı var. göçlerin arkası kesilmiyor. sadece içme veya temizlik için kullanılan su değil kaynakları hızla yok eden, betonlaşma ve tüketim en büyük sorun. aklımıza gelebilecek her ürünün hazırlanmasında aklımızın alamayacağı kadar çok su tüketiliyor.


ama kürsel ısınma diyen, iklim değişiyor diyen, çevre doğa diyen herkes sinir bozucu, işe yaramaz, boş konuşan, dilenci, felaket tellalı, ortalık karıştırıcı oluyor. her yeri betona çevirmeye son hız devam, nüfusu arttırın çoğalın, tüketin diyenler alkışlanıyor.

şimdilerde kamu spotları yayınlanıyor su tüketiminde dikkatli olunması için fakat musluğu kısarak alınacak önlemler devede kulak bile değil artık.

edit: imla

akrep burcu

özellikleri arasında kıskançlık duygusu aşırıdır. kıskandıkları insanla içten içe yarışırlar, belli etmediklerini düşünseler de yüzlerinden okunur. fakat adildirler, kötülük yapmazlar bu duyguyla boğuşurken, kendilerini daha üst seviyelere taşımak için uğraş verirler.

affetmek

insan ancak olan biteni unutursa affetmiş sayılır. oysa kadınlar unutmak konusunda hiç iyi değil. affetmek yola devam etme savaşında sadece bir taktik.

vermeyen var mı

" sayın yolcularımız, koltuk ücretini ödemeyen yolcumuz var mı ? var ise ödeme yapmasını rica ederiz, aksi takdirde hattınız kullanıma kapatılacaktır " gördünüz mü? iyi başladı ama sonlarda error verdi, neden ? olmaz, çünkü dolmuş şoförü fıtratına ters.

microblading

asya kökenli yarı kalıcı bir makyaj tekniğidir. son yıllarda özellikle kadınların kaşlarına uguladığı popüler bir yöntem.

genel olarak türk kadınlarının kaş yoğunluğu ile ilgili bir sıkıntısı yoktur fakat kaşlarda da dönem dönem değişen moda görünümler tercih ediliyor, kalın kaş, ince kaş, kavisli veya çekik düz kaşlar. bu kaşa şekil verme işlemleri kıl köklerinin zarar görmesine neden olduğu için kaş yoğunluğunda değişimler ve şekil bozuklukları oluyor. bu yöntem de tam burada devreye giren bir kurtarıcı görevi görüyor.

microblading 3d kıl tekniği, seyrek veya dökülen kaşları daha düzgün bir görünüme kavuşturmak için yapılıyor. kaşların doğal görünümü bozulmadan, ten rengine ve saç rengine uygun bir renk seçilerek uygulanıyor. klasik döve sisteminden farklı olarak belirli derecelerde eğimli bıçak uçlu kalemlerle doğal kıl görünümü tek tek uygulanarak boşluklar doldurulup istenen şekil veriliyor. 1,5 -3 yıl arasında kalıcılığı olduğu söyleniyor.

uzmanlar cilt tipine uygun kaş şeklini yaratabilmek için mutlaka bu işte ehil kişilere yaptırılmasını öneriyor, yoksa sonucun kötü yada gülünç olabileceği konusunda uyarıyorlar.

çevremde bu işlemi yaptıran kadınlarda gördüğüm kadarıyla ortaya güzel bir görüntü çıktığını söyleyebilirim. sadece ilk başta renk biraz fazla koyu görünüyor, ama zamanla daha doğal bir görünüme kavuşuyor.

mertcan yılmaz

hatay'ın iskenderun ilçesinde babasının uyguladığı fiziksel şiddet sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki yavru.

babası mehmet ali yılmaz bugün mahkemeden çıkan karar sonucunda ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. diğer iki çocuğuna da sistematik işkence uyguladığı için altışar yıl daha ceza verildi. mahkemede pişman olduğunu söylemiş çocuğun ölümüne neden olan işkence aleti - elektirik süpürgesinin metal çubuğu - kanıt olarak sunulana kadar da " elimle vurdum kafasını yere çarptı "diyerek kendini savunmaya devam etmiş.

mertcan' ın avukatı mahkeme çıkışı yaptığı açıklamada karardan memnun olduklarını söylüyor ve " eklemek istediğim bir şey var " diyerek şöyle diyor " mehmet ali' de çocukken babasından çok dayak yemiş sistematik olarak gördüğü işkenceler sonucunda bugün olduğu insana dönüşmüştür. 'koruyamadığımız bir çocuk, koruyamadığımız başka bir çocuğu öldürdü. ' ve son olarak yetkililerden çocuk bakanlığının kurulmasına dair çalışmalar talep ettiğini ekliyor. oysa mertcan'ın yakınları yıllarca yargıya, resmi kurumlara dilekçeler ile başvurular yaptıklarını ve sonuç alamadıklarını söyleyip soruyorlar "kendilerine yalvardık, rica ettik bırakmayın diye. işte sağladığınız adalet bu. çocuğu öldürdükten sonra mı tutukluyorsunuz adamı?" avukat hanımın talep ettiği gibi bir bakanlık kurulacak olsa kendi başına mı hareket edecek yargı noktasında ki çözümü sağlayabilsin ?

bir de söylemek istemiyorum aslında, şu cümleyi kurmak buna dair düşünmek ve temelinde nasıl sorunlar olduğunu bile bile bu kadar yargılayıcı ve öfkeli olmak doğru değil biliyorum ama sorgulamadan da edemiyorum. anne de işkence görmüş o evde yaşadığı sürece ve bir şekilde adamdan ayrılmayı o evden çıkmayı başarmış. ama kendisi o evde yaşarken de çocukların işkence gördüğüne tanık olmuş, ya orada kalacak siper olacaksın yada o çocukları ama öyle ama böyle çekip çıkaracaksın o cehennemden. şartlar ne olursa olsun çocuklar güvende değilse anne onlardan bir metre dahi nasıl uzaklaşabilir anlayamıyorum!

cemal süreya

türk şair, yazar ve çevirmendir. türk şiirinde modernist bir hareket olan ikinci yeni şiirinin öncü şairlerinden biridir.

cemal süreya birikimini şiirleriyle öylesine müthiş iletir ki okuyana, o olursunuz. onun gördüğü şeyi görür, hissetiklerini duyumsarsınız o anın içindeymişçesine.

içkievinden çıkınca
camdan
demin oturduğum yere
baktım.

sigara paketimi
masada unutmuşum.
sandalyede
tıpkı benim gibi
oturuyor boşluğum.

bir eli alnında
benim gibi.
ama
biraz daha mı hüzünlü?
otururken de
biraz daha mı çıkarıyor
kamburunu?

biraz daha mi benziyor
babama?

bir yaş büyüğüm babamdan
ve rüzgar
bir törendeki gibi
çekiştirir durur
yağmurluğumu.

kadınların sevmediği kadınlar

aptalca davranan, gücünün farkında olmayan korkak kadınlar. ben bilmem beyim bilir kadınları. durmadan çocuk doğurup , o çocuklar kendi işlerini yapacak yaşa geldikleri halde mental bozukluklara sahipmiş gibi elleriyle besleyen giydiren poposunu silen kadınlar. kendi parasını kazanabilecekken çalışmak istemeyen evde gönüllü hizmetçilik eden kadınlar. bir saat boyunca nefes almadan kocasından şikayet eden " neden boşanmıyorsun " diye sorulduğunda sanki canı alınıyormuşcasına şok olup ortamdan kaçarak uzaklaşan kadınlar. kitap okumayı zaman bulamadığını söyleyip günde 5 saat tv izleyen kadınlar.

kadın sözlüğü

3 saatten bu yana eski betimlerini okuduğum sözlük. çok matrak entryler okudum eski yazarlardan, güldüm. yazarları tek, tek hatırladım, nickleriyle değil hatırlamam,
yazdıklarını okuduğumda o an hissettirdikleri duyguları, düşündürdüklerini anımsadım.

kendi yazdıklarımı okumak da iyi hissettirdi, öyle çok fazla yazmamışım ama yine de anı defteri gibi geldi. duygulandım. ne salakmışım dedim, - çünkü pek akıllıyım ya artık - vay be iyi laf etmişim dedim. ben o zamanlar daha mı mutlu bir insan mıymışım diye sordum?

kaçınılmaz olarak tabi merak ediyor insan " nerede tüm o yazarlar ? niye yoklar ? "

bir de insanın aklı karışıyor, o sözlük bu sözlük mü ? bu sözlük aynı mı, eski yeni diye ayırmalı mı?

bonus: şairlerden de bahsetmeli kadın sözlüğü, bu yeni versiyonunda ne büyük eksikmiş eski betimleri okuyunca fark ettim.

klozet kapağını indirmeyen erkek

annesi gelir kapağı kapatır diye bekleyen erkektir.

öğretmen

bir çocuğun başına gelebilecek en iyi veya en kötü şeylerden biri olabilir. öğrencilik hayatımız boyunca onlarca öğretmenimiz olur ve kime sorsan en fazla bir yada iki tanesi hayatında olumlu izler bırakmıştır. mesleğini severek, layıkıyla yapanlar haber bültenlerinde kahraman ilan ediliyor, hesap edin ne kadar yeterliler.

organik pamuklu kumaş

aslında kumaş halinde fiyatı uygundur fakat bebek ürünü haline getirildiğinde tüm bebek ve çocuklara yönelik ürünler gibi ederinin en az beş, on katı ile fiyatlandırılır.

sokağa tüküren erkekler

sokağa tüküren insanlar değil, sokağa tüküren erkekler. bu güne kadar sokağa tüküren bir kadınla ben şahsen karşılaşmadım. başlığın da tanıma ihtiyacı yok sanırım , burada bulunuyor olmalarına ihtimal vermiyorum ama tesadüf ederlerse diye direkt olarak bu iğrençliği yapanlara hitap etmek istiyorum.

siz var ya siz, utanmadan, sıkılmadan höğk höğk yerlere tükürenler, o yere fırlattığınız vücut sıvınızdan bile daha mide bulandırıcı varlığınız. ya sizi kim öpüyor, kim sarılıyor size, kim sizinle aynı masada yemek yiyor ! ne biçim insanlarsınız be, gidin evinizin salonuna sıçın isterseniz ama sokaklar bir tek size ait değil. belli bir yaşın çirkin davranışı da değil üstelik, gencinden yaşlısına her gün biriniz yüzünden bu pisliğe illa tanık olacağız. kapıdan adımınızı dışarı atar atmaz, otobüs durağında, trafikte araç camından asfalta, bankamatik kuyruğunda her yerde ama her yerde ! bir gün çıldırıp o temizlediğiniz boğazınıza parmaklarımı dolayıp siz morarana kadar sıkacağım.

edit: imla

emre aşık yağmur sarnıç velayet davası

çocuklar anneye geri verilmiş. bir annenin çocuklarına kavuşmuş olmasına sevinemediği gibi bir babanın da çocuklarından ayrılmış olmasına üzülemiyor insan. annenin de, babanın da psikolojik desteğe ihtiyaçları olduğu her hallerinden belli. çocuklarınsa anne ve babanın sağlıksız ruh hallerinden korunmaya ihtiyaçları olduğu açık.

kuru fasulye

fabrikaların pazartesi menüsünün şaşmaz ana yemeğiydi yıllar önce hala öyle midir bilmiyorum.
  • /
  • 12

korkuyla yaşamak

yan komşum safiye teyze emekli maaşını apartman kapısı önünde kaptırdıktan sonra, dili tutulmuştu uzun süre, evinden çıkamaz hale gelmişti.
canım arkadaşım eşi nöbetçi olduğunda, vileda sopası yanında uyuduğunu söylerdi. "gülmekten öldüreceksin adamı herhalde" derdik, trajikomikti.
eşim seyahate gittiğinde, başucumda bıçakla uyurdum. herhangi bir canlıya zarar verme kabiliyetim varmış gibi.
gece mesailerinden sonra koşarak dönerdim.
arkamızda ayak sesi duysak, diken diken olur sırtımız.
bir taşıtta sürücüyle yalnız kalmamak için, inip araç değiştiriyorum derdi arkadaşlarım.
taksiye binince mutlaka, baba abi eşle telefonla konuşulur. karşılayın beni. geliyorum. taksideyim diye açıklaması yapılır.
bizim ülkemizde kadınsan, korkarsın. öğretirler o korkuyu. içine işler ayaz gibi. hiç çıkmaz

ceren özdemir cinayetinin yine yeniden çarpıcı bir şekilde hatırlattığı korkunç gerçektir.

bayan kadın çelişkisi

kadın sözlüğü için önemli bir konudur.
“kadın”, “erkeğin” dilsel karşılığıdır. erkeğe erkek denilen durumlarda kadına "kadın" denilmelidir.
bayan ise cinsiyet belirtmek için kullanılmaz. yalnızca bir hitap şeklidir.

mesele aslında toplumsal bilinçaltı. bu bilinçaltında "kadın" kelimesi kirlenmiş durumda ve insanlar "bayan" kelimesini kullanarak nezaketli olmaya çalışıyor.

neden?
çünkü kadın kişisine "kadın" denildiğinde, onun cinsel kimliğinin vurgulandığı düşünülüyor. ve nazik olmak adına belki de iyi niyetle "bayan" kelimesi kullanılıyor...

konuşulacak çok şey var ama tanımlar net.
erkeğe erkek denen yerde kadına kadın denilir. ha hitap ise amaç bayan olabilir ama "hanımefendiyi" tercih ederim.

kvk servis rezaleti

kvk servisi ile yaşadığım ve mağdur olduğum durumdur.

06/09/2019 tarihinde xxx ımeı numaralı telefonumu ekranı kırıldığı (telefon çalışır vaziyette olup ekranda kararma bulunmaktadır.) için kvk kartal şubesine 1900405374 numaralı form numarası ile teslim ettim. telefonum kvk garantili olup, garanti kapsamı dışında telefonum onarıma alınmıştır. ekran değişimi için 971 tl firmaya ödenmiştir. 14/10/2019 tarihinde telefonumun onarıldığına dair bilgi bana iletilmiş olup, telefon bana teslim edilmek istenmiştir. servise gittiğimde telefonu kontrol etmek istedim, fakat telefon teslim sırasında açılmadı. bunun üzerine yeni bir kayıt açılarak telefonun garanti kapsamında onarılacağı belirtildi. fakat firmadan aldığım bilgi neticesinde telefonun ana kartının değişmesi gerektiği ve 2250 tl bir tutar yatırmam gerektiği söylenmiştir.

telefonun ilk teslimi sırasında telefonun onarıldığı belirtilmiş olup, telefonun onarım sonrasında başına gelen bir olaydan dolayı çıkan onarım ücreti kullanıcıya yansıtılmak istenmiştir. %100 onarıldı onayı verilen bir telefonun teslimat sırasında açılmaması ve daha sonrasında çıkan ücretin kullanıcıya yansıtılmak istenmesi tüketici haklarının ihlalidir.

tüketici mahkemesine başvurdum. şimdi onlar düşünsün.

ateş böcekleri projesi

birleşmiş milletlerin kadın kolları çalışması çerçevesinde yürütülen projede, kadınlardan istenen atesbocekleri.info adresi üzerindeki türkiye haritası üzerinde kendilerini güvende hissetmedikleri alanlara birer ateş böceği bırakmaları. birleşmiş milletler yetkilileri de, yerel yönetimlerle ilişkiye geçerek önlem alınmasını isteyecek.
proje 10 aralık tarihine kadar sürecek. lütfen kadınlara ulaşmasını sağlayalım.

sunshine

sözlüğü ve özleyenleri, pek çok özlemiş yazar.
bir eğitim programı nedeniyle, ders çalışıyor. sınavlarından sonra burada olmak için gün sayıyor. herkese sevgiler. quş ağacı, meseli tunaqa sizleri tanıdığım için çok şanslıyım ve mutluyum.

kezban

net bir yakıştırmadır ama yakıştırmadır sonuçta.
böyle durumlarda bu kezbanı gören bilen akıl sahibi er kişi acaba nedir, kimdir diye düşünüyorum.
mantık aslında böyle işlemez mi sizce de. bir kişinin nasıl bir yanlı veya doğru yaptığını anlamak için ya o yoldan geçmiş olman gerekir ya da bir şekilde deneyimlemiş olman gerekir. yoksa değerlendirme olmaz ki sadece çamur at izi kalsın bu işlerde yürümez.

Toplam betim sayısı: 232

orospu

aklıma geçenlerde denk izlediğim şu videoyu getirmiş başlık

video altına yapılan favori yorumum ise şuydu " işte ilk ağlama silsilesi orada başladı ve şimdi ülkece kan ağlıyoruz "

bir ticaret biçimi olarak annnelik ve babalık

aslında bu mülkiyet duygusudur. ebeveynler kendileri için çocuk getirirler dünyaya. çocuk üzerinden birbirlerine kopmaz bağlarla bağlanıp toplumun dayattığı eş olma, aile olma vb. görevleri layıkıyla yerine getirmek, sürdürmek için. çocuk üzerinden umut etmek, hayal kurmak, onur duymak için.

insan sahip olduğu bir evi kendi imkanları ölçüsünde kendi zevkiyle dekore eder örneğin, benzer biçimde çocuğunu da kendince ideal bulduğu insan kalıbına sokmak ister. bunu başardığına kanaat getirdiğinde ise meyvesini toplamak ister, her fırsatta bu işin mimarı olduğunun hissettirilmesine ihtiyaç duyar.

herkes kahraman olmak ister içten içe, best off olmak ister, yetmeeeezz best of the best olmak ister. bunun en kolay yolu çocuk yapmaktır. dünyanın en iyi annesi, en iyi babası, kahramanı, kraliçesi, kralı olma ihtimali hemen hemen ceptedir bu şekilde. bu yüzden çok sık duyarız şunu " bu dünyada yaptığım en güzel, en harika en müthiş şey oğlumu, kızımı dünyaya getirmekti " ne oldu sanki, dünyayı mı kurtardı oğlun kızın. hayır, ama varlığını anne- baba olmak üzerinden anlamlandıranlar için kurtuluştur oğullar, kızlar.

31 mart 2019 seçim sonuçları

polisin kapı kapı gezip, kimin kime oy verdiğini sorgulamaya başladığını da gördüğümüz seçim sonuçları. sunshine'nin öngörüsü doğrulanmıştır. seçmen kayıtlarında bir hile olmadığının tespiti yapıldıktan sonra geriye büyükçekmece sakinlerinin fetöden içeri alınması kalacak.

büyüyen beşik

anlaşılan bu işte usta olanların bile zorlandığı bir seçim. şöyle bir video var, belki ihtiyacı olanlara fikir verebilir.

kadına şiddeti önlemek

kadına şiddeti önlemek çok basit aslında, bir imzaya bakar. bakıyor, bakıyormuş! çocuğa şiddeti, istismarı önlemek de öyle, basit yani. bir imza yetiyor, yetecekmiş yani ! niye kimse duymuyor bu adamı yahu? dili dimağı kurudu söylemekten, diyor ki; " bu vahim olayları, bu korkunç olayları engelleriz, yeter ki idamı geri getirsinler". " " ben " diyor " altına imzayı atmaya hazırım " sonra bir tek o mu başka bir kadın da çıkıp diyor ki " yok efendim, ben daha güzel imza atarım idam kararının altına " sonra diğerleri, imzalarım, imzalarım, imzalarım! diye çığırıyor.

her ağzınızı açtığınızda terör estirin, her lafınızla toplumu bölün, parçalayın, ayırın, cinnetin eşiğine getirin. bizatihi kendi beyanlarınız yetmez gibi, aşağılık ne kadar beyan yapabilecek varsa paye verin, kadını aşağılayan cümleleri ardı ardına kurun, kuranı destekleyin. sonra da bunda parmağınız eliniz kolunuz direktifiniz emriniz yok gibi bir de dar ağaçları kurmaya yemin edin. elinizle, dilinizle sistematik olarak kadın katili çocuk istismarcısı üretiyorsunuz ne hapisanelere sığdırabilirsiniz ne öldürmekle bitirebilirsiniz.

kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı

"kız mıdır, kadın mıdır bilemem"

"kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek"

"anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? anası ölsün öyleyse"

"iş istiyoruz sayın bakanım" "niye evdeki işler yetmiyor mu?"

"kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar"

"kahkaha atan kadın iffetsizdir"

"kadının fıtratında köle olmak var"

"tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın"

"hamile kadın sokakta dolaşamaz"

"kadınlar için tek kariyer annelik"

"türk kadını evinin süsüdür"

" 6 yaşında çocukla evlenilebilir "

" kız çocuğu babasının yanında şortla duramaz "

" en az 3 çocuk yapın "

işte bataklık bu.

edit: imla

parola

şu an şukadınsözlüğü hesabımın parolasını biliyorsam ne olayım. ve facebook parolamı ve instagram ve mail ve daha nicesi. neyse ki hepsi otomatik oturum açmada.

kadınların sevmediği kadınlar

aptalca davranan, gücünün farkında olmayan korkak kadınlar. ben bilmem beyim bilir kadınları. durmadan çocuk doğurup , o çocuklar kendi işlerini yapacak yaşa geldikleri halde mental bozukluklara sahipmiş gibi elleriyle besleyen giydiren poposunu silen kadınlar. kendi parasını kazanabilecekken çalışmak istemeyen evde gönüllü hizmetçilik eden kadınlar. bir saat boyunca nefes almadan kocasından şikayet eden " neden boşanmıyorsun " diye sorulduğunda sanki canı alınıyormuşcasına şok olup ortamdan kaçarak uzaklaşan kadınlar. kitap okumayı zaman bulamadığını söyleyip günde 5 saat tv izleyen kadınlar.

misafir odası

o soğuk ve mesafeli bir alandı. evin bir parçası gibi hissettirmeyen, ev gibi kokmayan o odanın varlık sebebi misafirin mühimsenmesi miydi yoksa ev sahibinin itibar mıydı bilmiyorum ama çocukken evde en nefret ettiğim alan orasıydı. kapısı mütemadiyen kilitliydi. misafir gelince açılır ve biz çocuklar o odaya sadece misafirlere hoş geldiniz demek ve ellerini öpmek için girebilirdik.

çocukluğumuz boyunca bir kıçımızı koyup oturamadık o siktiğimin açık renk koltuklarına. duvardan duvara vitrindeki bibloları alıp bir inceleyemedik. misafir çocuğu prens, prenses muamelesi görür biz ayak altından çekilip mutfakta çay demleyip sofra kurar yemek hazırlar bulaşık yıkardık onlar gidene kadar. nasıl bir hiyerarşiydi, nasıl ötelenmek, yok sayılmaktı ! cahil ailelere doğmuş olmak, kız çocuğu olarak doğmuş olmak, üstelik birin üçün beşin üstünde sayıca fazla kız çocukları olarak orada olmak hakikaten dünyada insanın başına gelebilecek en boktan şeylerden biri. bazen kendime bir halt olamadın diyorum ama bunları hatırlayınca kendi alnımdan öpesim geliyor, bu alt yapıyla daha ne olacaktın en iyisi oldun olabileceğinin diyorum.

ne misafir odasıymış arkadaş, resmen üç başlı cehennem köpeği gibi geçmişin karanlığından hırlayarak üstüme atıldı.

çalışanına esir gibi davranan patron

işletme küçük olsun yada kurumsal olsun, genel olarak çalışanın hakları devletin de el birliğiyle gasp edilir. ve işveren de çalışanın emeğini son raddesine kadar sömürmenin peşindedir. bu sistemin herhangi bir yerinde çalışan insan zaten modern köledir.

neyse ki modern kölelikte çalışanın bir iş tanımı vardır. işverenin evi o çalışanın iş yeri olmadığı için, çalışan orada " bu da senin işin " denilerek çalıştırılamaz. işveren bunu buyurabilir, ama buna zorlayamaz. o halde çalışanın zaten az buz olan haklarını koruması lazım ki yeri geldiğinde tüm hakları için mücadele edebilsin. bugün gidip o evde temizlik yaptığı için bir süre sonra aynı iş kendisinden tekrar beklenecek, o zaman da mı peki diyecek? diyemeyecekse o zaman yine başa dönmeyecek mi?

ne olur cesur olun, ne olur korkmayın patrondan, kocadan, babadan, dayıdan , ayıdan ! timurlenk'in karşısında nasreddin hoca gibi yalnız kalsanız da, onun gibi " bize bir fil daha verin " demeyin ! hayat bir haksızlıklar silsilesi, hepsine katlanamazsınız, hepsini yüklenip kaldıramazsınız. hayır demeyi öğrenin, ki sonuçlarına katlanmak o ana katlanmaktan daha zor değil. ilk engeli aşmazsanız yarışa başlayamazsınız, kazanamazsınız.

önce çocuklar otursun

20 kasım dünya çocuk hakları günü’nde change.org’da istanbul büyükşehir belediye başkanı ekrem imamoğlu’nun dikkatine başlatılan bir imza kampanyası.

bu kampanya yetişkinlerin pek çok alanda olduğunu gibi toplu taşıma alanlarında da çocuklar üzerinde kurdukları hiyerarşiye ve bunun yol açtığı kötü sonuçlara, çocukların hak gaspına dikkat çekip, bunun önlenmesini talep ediyor.

kampanya linki: https://www.change.org/p/toplu-ta%C5%9F%C4%B1ma-ara%C3%A7lar%C4%B1nda-%C3%A7ocuklar%C4%B1n-oturma-hakk%C4%B1-ihlal-edilmesin-ekrem-imamoglu

kampanya hakkında daha detaylı bir yazı linki

http://blogcuanne.com/2019/11/23/once-cocuklar-otursun/

kocaya isimle seslenmek edepsizliktir

kendisi hoca imiş, kuran'a uygun olarak açıklıyor durumu. baktığın zaman bu kutsal kitapta koca karısından üstün tutulan kişi midir? evet öyledir. dolayısıyla adamın inandığı kitaba göre de yaptığı çıkarım gayet yerindedir. kuran da her zaman erkeğin kadından üstün olduğunun altı çizilmiştir, adam da ast üst ilişkisinden örnekle açıklıyor bu durumu.

yasalara baktığımızda kadını erkeğe göre 2. sınıf vatandaş olarak tanımlayan bir ibare yoktur oysa. fakat toplum olarak erkek ve kız çocuklarını yetiştirirken en başından bu ast üst ilişkisini kendimiz dolaylı yollarla ima ediyoruz zaten. kadın kocasına ister " efendim" diye hitap etsin ister " benim minnak tatlı aşkitom " diye hitap etsin işler sarpa sardığında hatta işler yolundayken bile içten içe mağdur olan hep kadındır. bu mağduriyeti de biz kendimiz çocuk yetiştirirken inşa ediyoruz. bunun da bilincinde olduğumuz için böyle adamlar çıkıp böyle laflar edince gülüp geçmek yerine endişe ediyoruz. çünkü bu toplumun inancı ve karakteri bu önermeyi rahatlıkla kabul eder, karşılık bulur.

taksim meydanı'nda eğlenen sığınmacılar

" suriye'liler onu yaptı, suriye'liler bunu yaptı " kayıtlı rakamlarla 3,5 milyon suriye'lı sığınmacı alındı. türkiye sınırları içinde 500 bine yakın suriyeli bebek doğdu. 2 büyük şehir dolusu insan nüfusu. bu kadar insanın tek tip davranışlar sergilemesi beklenilemez.

taksim meydanında kendilerince yeni yıl kutlaması yapmalarına gelirsek, bir milli maçtan galip çıkmışlar gibi yaptıkları kutlama. yok öyle bir şey ama, o zaman bu belki sana bana göre sadece biraz saçma o kadar. türk erkeklerinin de çoğu zaman yaptığı gibi bir dolu erkek toplanmış kendi anlayışlarına göre eğleniyor. ne yapsınlar ? mağduruz mağdur deyip kaldırımlarda oturup bütün gün ağlasınlar mı? onu da yapmasınlar ama biraz uyum mu göstersinler ? ayak uyduracakları bir düzen var mı gerçekten ? biz zaten karmakarışığız, asıl canımızı sıkan da bu tam olarak. zaten sorunlu bir toplumuz ve bize çok benzeyen bir dolu insan daha geldi bu sorunların üstüne. işte tam burada ince bir çizgi var, toplumumuz içinde yeni bir düşman daha mı ilan edeceğiz yoksa sorunların çözümü için sorumlulardan talepte mi bulunacağız ? biraz daha mı geri gideceğiz yoksa ilerlemek için çaba mı harcayacağız ?

homoseksüelliği övmeyi modernlik sanmak

homofobinin ilanı olan başlık.

eşcinsellik bir seçim, bir tercih olmadığından reklamı yapılacak özendirilecek bir durum da değildir. eşcinsellik bir yönelimdir. heteroseksüel bireylere eşcinsel olmayı dayatmak kadar abesdir eşcinsel bireylere heteroseksüelliği dayatmak. her iki yönelimin de övülecek veya yerilecek tarafı yoktur çünkü bu bilinçli bir seçim değildir. bilim eşcinselliğin bir hastalık yada bilinçli tercih olmadığını aynı zamanda homofobinin bir hastalık olduğunu artık net olarak ortaya koymuştur.

killa hakan

kafası son derece karışık tuhaf rapçi bir tip. yanımda yöremde olsa ve konuşmaya başlasa arkama bakmadan kaçarım. uykusuzlar kulübüne konuk olduğu bölümü izlemiştim 1 dk içinde farkettim ki beyin hücrelerim ölüyor hemen kanal değiştim.

topuklu ayakkabı dinen caiz değildir

çocukken arkadaşlarım kuran kursuna giderlerdi yazları. mahalleden kendini din hocası tayin etmiş çatlaklar olurdu genelde öğretmenler. sonra ders çıkışları gelip bin gece kabus görmeye yetecek kadar korkunç şeyler anlatırlardı. cinler, büyüler, cehennem ve zebaniler hakkında. devlet okulları da şu an tam o kuran kursları gibi. her kurumda birbirinin kopyası yöneticiler olduğu malum, dolayısıyla şaşırdık mı? hiç değil. yani insan köpeği ısırdığında haber yapsınlar öyle şaşıralım.
Henüz takip ettiği biri yok.